OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 14, 2005 00:00
GömleÄŸini çıkarıyordu ama bir yandan da yerin dibine geçiyordu. Onun utandığını farkeden doktor, yanına geldi. (...) Gözlerini açtığında hemen aynaya bakmak istiyordu. Ancak yaraları iyileÅŸip sargılarından kurtulduÄŸunda görebildi doktorun ellerinin yarattığı mucizeyi. Meraklı bir lise öğrencisiydi Özlem. Okuldaki seminer ve konferansların hiçbirini kaçırmazdı. ‘Meme kanserinde teÅŸhis ve tedavi konferansı’ afiÅŸini gördüğünde, arkadaÅŸlarıyla birlikte okulu kırıp dolaÅŸmaya çıkmak üzereydi. AfiÅŸ, çıkış kapısının hemen yanına asılmıştı.Saatine baktı, baÅŸlamak üzereydi konferans. Nedense salona girip o konferansı dinleme isteÄŸi ağır bastı. ArkadaÅŸlarına dönüp, ‘Sizi gidin, ben gelmeyeceÄŸim’ dedi.Ege Ãœniversitesi’nden, Zeynep adlı ince uzun bir kadın doktordu konuÅŸmacı. BaÅŸladı anlatmaya. O ana kadar, meme kanseri Özlem’e uzak, daha çok belirli bir yaÅŸa gelmiÅŸ kadınların yakalanabileceÄŸini düşündüğü bir hastalıktı. 15 yaşında bir genç kız olarak kendisinin kanser olabileceÄŸini aklının ucuna bile getirmiyordu.Doktor Zeynep, Özlem ve kendisini dinleyen genç kızların hemen tamamının böyle düşündüğünün farkındaydı sanki. O, sevecen bir ses tonuyla ‘Çok az görülür ama sizin yaşınızda da meme kanseri riski vardır’ deyince irkildi.Bir süredir memesine dokunduÄŸunda hissettiÄŸi sertlikler aklına geldi. O ana kadar hiç önemsememiÅŸti bu sertlikleri. Dikkatle dinledi doktor Zeynep’i. Konferans sonunda salondan çıkarken, doktorunun bir cümlesi kulaklarında asılı kalmıştı:‘Kendinizi kontrol etmeyi öğrenirseniz evde de kendinizi muayene edebilirsiniz.’DOKTORUN ÖNÃœNDE MEMELERÄ°MÄ° AÇAMAMEve gider gitmez aynanın karşısına geçti! Doktorun tarif ettiÄŸi gibi elini memesine attığında içinde bir ÅŸeyler eriyip aktı. Ceviz büyüklüğünde bir kütleye dokunmuÅŸtu parmak uçları. Öbür memesinde de irili ufaklı birkaç kütle olduÄŸunu fark edince daha çok korktu. O kütleler kanser habercisi olabilir miydi? İçi titredi bir an.Annesine söylemekte tereddüt etti kısa bir süre. ‘Doktora götürürse ne yaparım?’ diye düşünüyordu. Memelerini muayene ettirmek zorunda kalmanın utancı, kansere yakalanmış olma ihtimalini unutturmuÅŸtu. Bir doktorun önünde memelerini açma fikri korkunç geliyordu genç kıza.Sonunda mantık ağır bastı, annesine anlattı olanları. Okulda gördüğü afiÅŸle girdi söze. Memelerini doktorun tarif ettiÄŸi gibi kontrol ettiÄŸini söyledi. Sonunda da ‘Göğsümde sertlikler var’ diyerek, ne yapması gerektiÄŸini sordu.Annesi hemen doktor Bülent TuÄŸrul’u arayıp, randevu aldı. Özlem, ertesi gün annesiyle beraber doktorun muayenehanesindeydi. Önce olanları dinledi doktor. Korkmamasını söyledi, ‘15 yaşındasın vücudunun geliÅŸim süreci içinde oluÅŸan süt bezecikleri olabilir’ dedi. Sonra Özlem’in korktuÄŸu başına geldi. Ãœzerini çıkartmasını istedi doktor. GömleÄŸini çıkarıyordu ama bir yandan da yerin dibine geçiyordu. Onun utandığını farkeden doktor, yanına geldi. Saçlarını okÅŸadı usulca. ‘Bak ben senin amcan sayılırım, lütfen çekinme’ diyerek onu yatıştırmaya çalıştı:- Sen ileride güzel bir kadın olacaksın ve saÄŸlığın için bu çeÅŸit muayenelere girmek zorundasın. Unutma tıpta ayıp yoktur. Doktorun bu sözleri Özlem’i bir ölçüde rahatlatmıştı. Sessizce yerine getirdi isteÄŸini. Bülent bey, ultrasonla muayeneye baÅŸladı. Ancak bir ÅŸeylerin yolunda gitmediÄŸi yüzünden okunuyordu. Özlem de endiÅŸeyle izliyordu onun yüzündeki deÄŸiÅŸimi. Nitekim muayeneyi bitirdikten sonra baÅŸlangıçtaki iyimserliÄŸinden eser kalmamıştı Bülent beyin. Düşünceli görünüyordu. ‘Bu ilaçla eritilecek bir kitle deÄŸil, senden minik bir biyopsi için izin istiyorum’ dedi. HER Ä°KÄ° MEMESÄ° DE Ä°RÄ° BÄ°RER YUMAÄžA DÖNMÜŞTÃœ Korkacak bir ÅŸey olmadığını söylüyordu ama durum o kadar basit deÄŸildi. Özlem, o afiÅŸi görmeden önce aklından bile geçiremeyeceÄŸi bir serüvenin tam ortasına düşmüştü. Hem de 13 kez ameliyat masasına yatacağı, uzun, sıkıntılı bir serüven.Özlem’in gözleri uzaklarda bir yerlere takılmıştı. ‘Öyle diyorsanız yapalım, önemli deÄŸil’ dedi donuk bir ifadeyle. Bülent bey, daha önce apandisit ameliyatını da yapmıştı Özlem’in. Ameliyattan korkmadığını biliyordu. Ama bu kadar sakin olması onu tedirgin etmiÅŸti; ‘Ne olur bana bir tepki ver’ dedi gözlerinin içine bakarak.Ne aÄŸlayabiliyordu Özlem, ne de içinden geldiÄŸi gibi çığlıklar atabiliyordu. Çocukluktan çıkıp, kendisini genç bir kız olarak hissetmesini saÄŸlayan memelerinden parça alınacak olması fikrinden dehÅŸete kapılmıştı. Ameliyat günü, yine annesiyle birlikte erkenden gitti hastaneye. HemÅŸire üzerindekileri çıkarmasını istedi. Yandan baÄŸları olan yeÅŸil bir giysi getirmiÅŸti üzerine geçirmesi için. Özlem utanıyordu, hemÅŸirenin orada dikilip beklediÄŸini görünce odanın tuvaletine gitti bez parçasına benzettiÄŸi o garip giysiyle! Orada soyunup o giysiyi üzerine geçirdikten sonra döndü odaya! Bülent bey, her zamanki gibi ÅŸefkatliydi. Ameliyathaneye giderken, hastane koridorlarında ele le yürüyen baba kıza benziyorlardı. Bülent bey, ameliyat masasında yine saçlarını okÅŸadı, sakinleÅŸtirmeye çalışıyordu:- Korkma uyutmayacağım ama bir ÅŸey hissetmeyeceksin, çünkü o kısmı uyuÅŸturacağım.Sonra minik bir iÄŸne acısı hissetti Özlem. Bülent bey, son kez gözlerine bakıp, ‘BaÅŸlıyorum, hazırsın deÄŸil mi?’ diye sordu. BoÄŸazı kurumuÅŸtu Özlem’in, sesi çıkmıyordu. Başıyla onayladı.Ardından o korkunç, bir türlü bitmeyen uzadıkça uzayan dakikalar baÅŸladı. Doktorlarla arasına gerilen yeÅŸil örtü kalktığında merakla memelerine baktı. Her ikisi de sargı bezleriyle sarılmış, kocaman iri birer yumaÄŸa dönmüştü.Yavaşça doÄŸruldu ameliyat masasından. Ailesinin yanına yürüyerek gitmek istedi. Bülent bey ÅŸaşırmıştı. Bu kadarını beklemiyordu doÄŸrusu.MADEM KANSERÄ°M O HALDE HEMEN TEDAVÄ°YE BAÅžLAYIN Patoloji raporunu almaya babası gitmiÅŸti. Özlem, ‘Nasıl?’ diye sorduÄŸunda ‘İyi’ deyip geçiÅŸtirdi. Fakat evde farklı bir telaÅŸ, fısıltılı konuÅŸmalar baÅŸladı. Annesi, babası, teyzesi, evdeki herkes sık sık odalara girip gözleri kızarmış olarak çıkıyordu. Gizli gizli aÄŸladıklarını farketti Özlem. ‘Neden bana kanser demeye korkuyorsunuz?’ dediÄŸinde kimseden ses çıkmadı. Suskun insanlar haline gelmiÅŸti aile büyükleri. KonuÅŸarak, Özlem’e durumu anlatmak yine Bülent beye düştü. Önündeki defterin sayfalarını göstererek anlattı pataloji raporunu: - Bak amcacığım, senden alınan kitleler bu defter yaprağı kadar ince parçalara ayrıldı. Hepsi normaldi ancak birinde kanser bulundu! Annesi aÄŸlıyordu sessizce. Özlem sakindi; ‘Madem kanserim, tedaviye baÅŸlayın. Bunu yaÅŸayan bir tek ben deÄŸilim ya’ dedi doktora. Sözü nasıl edip de ameliyata getireceÄŸini bilemeyen Bülent bey de rahatladı böylece. Bir ameliyat daha gerektiÄŸini açıkça söyledi genç kıza.Ameliyat günü gelip yine o yeÅŸil kıyafete büründüğünde, herkes tek tek sarılıp aÄŸladı. Özlem ise her zamanki gibi sakin görünüyordu. Korkmuyor muydu, yoksa tam tersine inanılmaz büyük bir korkunun verdiÄŸi sessizlik miydi bu? Kaçınılmaz olana doÄŸru sessizce yürüyordu.Vücudu soÄŸuk ameliyat masasına deÄŸdiÄŸinde irkildi. Bu sırada Bülent Bey baÅŸucuna gelmiÅŸti. ‘Sakın korkma amcacığım. Söz veriyorum uyandığında her ÅŸey düzelmiÅŸ olacak’ dedi. ‘Bana iyi bak, uyandığımda görüşürüz’ diye fısıldarken, göz kapakları ağır ağır kapandı Özlem’in.Daldığı derin uykudan inanılmaz bir acıyla uyandı. SaÄŸ kolu kesilmiÅŸti sanki. Gözünü zorla açıp baktı, kolu yerindeydi. Doktora sordu nedenini. Koltuk altı bezlerini temizlemiÅŸler, saÄŸ memenin yarısını almışlardı. Acısı çok ÅŸiddetliydi. Yapılan aÄŸrı kesiciler iÅŸe yaramıyordu. Geceyi hiç uyumadan sancılar içinde geçirirken, meme estetiÄŸi yaptıran ünlüler geldi aklına. ‘Bu kadar acıyı nasıl göze alıyorlar?’ diye düşündü. Acısını unutmak için durumu daha kötü olan hastaları anımsayarak, bir tür Pollyannacılık oynamaya baÅŸladı o gece. Sargıları açılıp memelerini görünceye kadar da sürdürdü bu oyunu. SaÄŸ memesi ufalıp büzüşmüştü. Gördüğü manzara o güne kadar yıkılmamış olan kale surlarında gedik açmak kadar ağır etkiledi psikolojisini. Bedenini sevmiyordu artık.Hele Ege Ãœniversitesi Hastanesi’nde çok sayıda doktorun bulunduÄŸu konseyde daha da kötü hissetti kendini. Onca kiÅŸinin önünde üzerini çıkarmak dehÅŸet vericiydi. 1.5 saat süren bu sıkıcı muayenenin sonunda bir de ‘Radyoterapi uygulanmalı’ kararı verildi.Ameliyat haberinden daha çok üzüldü buna Özlem. Ä°lk tepkisi, ‘Saçlarım dökülecek mi?’ diye sormak oldu. ‘Kemoterapide saç dökülmesi fazladır ama radyoterapide birazcık dökülür, bazen hiç dökülmez’ denilince rahatladı. Artık doktor olma hayalleri suya düşmüştü. Hastalıkla mücadeleye harcadığı zaman ve enerji, sınıf geçmeyi bile ‘baÅŸarı’ olarak deÄŸerlendirecek bir noktaya getirmiÅŸti Özlem’i. SON AMELÄ°YAT ÖNEMLÄ°YDÄ°MEMELERÄ°NE KAVUÅžACAKTIBir yandan okula gidiyor, bir yandan da radyoterapi seanslarına devam ediyordu. Annesi hergün okul çıkışında onu alıp Ege Ãœniversitesi’nin ‘Radyasyon Onkolojisi’ servisine götürüyordu. Özlem, orada tedavi sırasını beklerken derslerine çalışıyordu. Her ÅŸeye raÄŸmen azmini yitirmemiÅŸti.Bir gün minicik bir çocuk gördü orada. Radyoterapiden çıkmış maskesini takmaya çalışıyor, bunu yaparken de gülümsüyordu. O çocuk gibi, tedavi gören diÄŸer insanlar için hayat, saÄŸlıklı insanlardan daha anlamlıydı. Özlem için de böyleydi. Ancak radyoterapi uygulanan bölge yanarak koyu kahverengi bir renk aldıkça psikolojisi bozuldu. Zaten memelerinin deforme olmasına çok üzülüyordu. Zamanla, aynaya bakamayan, olur olmaz her ÅŸeye aÄŸlayan bir genç kız olup çıktı.Sonunda bir gün dayanamadı. Doktorunu arayıp tanıdığı bir psikiyatristin adını istedi. Bu yaÅŸta bunca ağır mücadeleye destek almadan daha fazla devam edemeyecekti. Verilen adrese gittiÄŸinde güleryüzlü bir kadın doktor çıktı karşısına. ‘Merhaba’ deyip elini uzattığında Özlem çoktan aÄŸlamaya baÅŸlamıştı bile. İçinde biriken bütün acıları, sıkıntıları, üzüntüleri boÅŸaltıp öyle çıktı oradan. 1.5 yıl kadar da devam etti terapi seansları. Bitmek bilmeyen yeni ameliyatlar için güç topladı Özlem bu tedavi sayesinde.Hemen her yıl bir iki ameliyat olması gerekiyordu. Arada bir de guatr ameliyatı olunca, neredeyse Ä°zmir’de tanımadığı doktor, bilmediÄŸi tıp terimi kalmamıştı. Bu arada Dr.Bülent beyin kardeÅŸi Cüneyt TuÄŸrul da yurt dışından dönmüş, tedavi sürecine o da katılmıştı.Sıra ancak beÅŸ yıl kadar sonra geldi en büyük, en önemli ameliyata. Doktor, ‘Hazır mısın?’ diye sordu genç kıza. Hazır olmak da söz mü? Özlem, yıllardır bu estetik ameliyatı bekliyordu. Memesindeki deformasyon düzelecek, daha düzgün bir görünüme kavuÅŸacaktı. Bir narkozdan uyanma serüveni daha yaÅŸadı. Gözlerini açtığında hemen aynaya bakmak istiyordu. Ancak yaraları iyileÅŸip sargılarından kurtulduÄŸunda görebildi doktorun ellerinin yarattığı mucizeyi. Artık istediÄŸi giysileri giyebiliyordu. Çok mutluydu, kahkahalarla gülüyordu.Hastaneler, hastalıklar, doktor randevuları bittiÄŸine göre hayatına yeni bir rota çizmesi gerekiyordu. Doktorluk hayalini gerçekleÅŸtirememiÅŸti ama boÅŸ duracak bir kız deÄŸildi o.Açıköğretim Fakültesi Ä°ÅŸletme Bölümü’nde okumaya baÅŸladı. Bir yandan da çalışıyordu. Muhasebecilikti mesleÄŸi. Ä°ÅŸ hayatına girip, ilaç kokulu ortamlardan uzaklaÅŸmak iyi geldi Özlem’e. Yüzü gülüyordu.Hastalıklarından geriye sadece görünmeyen bir iz kalmıştı. Çevresindeki erkeklere ilgisiz davranıyordu. Vücudunun ve ruhunun deforme olduÄŸuna inanıyordu. Hep ‘Ben bir erkeÄŸi hak etmiyorum’ diyordu kendi kendine.Serdar, Özlem’in kurduÄŸu duvarı aÅŸan ilk ve tek erkek oldu. Özlem’in itirazlarına raÄŸmen geri adım da atmadı. Aşık olmuÅŸtu. Onun ısrarı kızdırdı Özlem’i. Serdar’a, ameliyatlarını, yaÅŸadığı sıkıntıları anlattı uzun uzun. ‘Bunları yaÅŸamayan biri beni kaldıramaz. Bu kadar sapasaÄŸlam ve güzel kız varken neden beni seçiyorsun?’ diye çıkıştı.Özlem’in hastalıkları da yıldıramadı Serdar’ı. ‘Seninle evlenmek istiyorum’ diyor, asla vazgeçmiyordu bu isteÄŸinden. Hemen hergün bu isteÄŸini tekrarlıyor, Özlem ise reddediyordu.Sonunda kazanan Serdar oldu. Tam bir yıl sonra kırmayı baÅŸardı Özlem’in direncini. O da aşık olmuÅŸtu Serdar’a. Bir gün aÅŸkını itiraf edince nikah masası göründü. 25 AÄŸustos 2003’teki nikah sırasında Özlem ile birlikte hastane koridorlarını paylaÅŸan aile büyükleri gözyaÅŸları içindeydi. Beyaz gelinlikler içindeki Özlem ise heyecandan titriyordu, dizleri uyuÅŸmuÅŸtu. Düşmemek için bütün gücüyle asıldı Serdar’ın eline. Uzun zamandır ilk kez kendini güzel buluyordu. Ya 1995 baharında okula asılan o afiÅŸi görmeseydi! Oysa ÅŸimdi bebeÄŸini kucağına alıp, onun kokusunu içine çekeceÄŸi günün özlemiyle yaÅŸayan bir genç kadındı.OKURA PUSULAMAÄ°L TRAFİĞİÖzlem GökboÄŸa, öyküsünü mail ile gönderdi. Ardından soru cevaplarla uzun bir mail trafiÄŸi sürüp gitti aramızda. Bitmek bilmeyen sorularıma büyük bir sabırla yanıt verdi. Zaten öyküsü de kanıtlıyor, ne denli sabırlı olduÄŸunu.Halen Ä°zmir’de yaşıyor. Bir yıllık evli olduÄŸu eÅŸiyle en büyük özlemi bir çocuk sahibi olmak. Doktorlar, kullandığı ilaçların etkisinin geçmesi gerektiÄŸini söylüyor... O da bekliyor.YaÅŸam öykünüzü bekliyoruzFax: (312) 428 53 18e-mail: fbildirici@ hurriyet.com.tr Mektup adresi: Anlatsam Roman Olur Hürriyet Bürosu Cinnah Cad.No 8 K.Dere/AnkaraWeb sayfası: www.hurriyet.com.tr/anlatsamSONRAKÄ° ÖYKÃœBENÄ° KIZIMLA BERABER GÖMÃœNÂ
button