Güncelleme Tarihi:
Hande Ataizi arabayla kaçarken paparazzi araya giren taksi için şoföre bağırıyordu: Çarp, çarp!
Özel bir TV kanalının paparazzi ekibi tarafından
inatla takip edilen Hande Ataizi, aynen Prenses
Diana'nın ölümüyle sonuçlanan otomobil kazasında olduğu gibi, tehlikeli saatler yaşadı.
Son sevgilisi Didi ile çıktığı gece turu, bir özel televizyon ekibi tarafından 4,5 saatlik amansız bir kovalamacaya dönüşünce, Hande Ataizi soğuk terler döktü.Bir türlü bitmek bilmeyen bu uzun kovalamacanın ardından da Ataizi isyan etti.
Bir ara jeep'inden inerek parkta ağaçların arasına saklanmaya çalıştı. Ne var ki, çekim ışığı üzerine tutulunca gizlendiği yerden çıkmak zorunda kaldı. Ve o hırsla karşısına çıkan muhabire ‘‘Beni 4,5 saattir kovalıyorsunuz. Ya ben de Prenses Diana gibi ölseydim bunun suçlusu kim olacaktı?’’ diye sordu.
İZLENDİĞİNİ FARK EDİNCE
Show TV'de yayınlanan kovalamaca programı saatlerce ön anonslarla duyuruldu. Bu duyurular sırasında programın reytingi arttırılmaya çalışıldı.
Ancak Hande Ataizi ile sevgilisi Didi, gece kulübünden çıkarken, jeep'lerine rahatlıkla bindiler. Daha sonra yola çıkan sanatçının aracının bir televizyon kanalı tarafından izlenmesi görüntüye getirildi.
Hande Ataizi, izlendiğini farkettiği zaman şoförüne talimatlar yağdırmaya başladı. İki kez yolda gördüğü trafik polisine, iki kez de yollarının üzerindeki karakol polislerine televizyon aracının kendisini izlemesinden şikayetçi oldu. Polislerin kendisine yardımcı olmalarını istedi. Bu arada iki kez de yolda yanlarından geçen taksi şoförlerinden yardım talep etti. Hande Ataizi onlardan, arkadan gelen aracın yolunu kesmelerini istedi.
ÇARP, GEREKİRSE ÇARP!
Taksi, Hande Ataizi'nin jeep'iyle televizyon ekibinin arasına girince, paparazzi, ulaştırma görevlisine ‘‘ Çarp, çarp, gerekirse çarp’’ diye bağırmaya başladı.
Hande'nin içinde bulunduğu araç ters yola girdiğinde, televizyon kanalının aracı da ters yola girerek trafiği son derece tehlikeli bir hale getirdi. Bu arada da durmadan Ataizi'nin ters yola girmiş olmasından şikayet ediyorlardı. Televizyon muhabirinin Hande Ataizi için kullandığı şikayet cümlelerinden biri de ‘‘Hep böyle yapıyor!’’du.
Bir ara, iki araba birbiri ardına Çırağan Sarayı'na girdiler ve aynı biçimde dışarı çıktılar. Hande Ataizi ile televizyon ekibi arasındaki inatlaşma öyle bir noktaya gelmişti ki, artık kimse kendisinden başka kimseyi düşünmüyordu.
MMC adlı özel televizyon kanalının muhabiri Hande Ataizi ve yeni sevgilisi Didi'yi bar çıkışı yakalayıp, birlikte eve girişlerini görüntüleyebilmek için 4,5 saat boyunca amansız bir takibe girişti. Biri kaçtı, biri kovaladı. Gerilim filmlerinden bir sahne gibiydi izlenenler. Televizyon muhabirinin, ulaşım görevlisine, araya giren taksiye çarpmasını önerdiği an ise heyecanın doruk noktasıydı.
AYNI SORU GÜNDEMDE
Hatırlanacağı üzere, komplo teorileri bir tarafa, Prenses Diana da sevgilisi Dodi Fayed'le birlikte, benzeri bir biçimde, Paris caddelerinde paparazzilerle kovalamaca oynarken gerçekleşen bir trafik kazası sonucunda ölmüştü.
O zaman da aynı tartışma gündeme gelmişti.
Paparazzilerin haber alma özgürlüğü adına ünlü insanların hayatlarını tehlikeye atmaya hakları var mıdır, yok mudur?
Show TV'de yayınlanan Hande Ataizi ile MMC televizyonu muhabirleri arasındaki tehlikeli kovalamacadan sonra aynı soru tartışıldı.
Bu tehlikeli kovalamaca nereye kadar doğruydu, nereden sonra yanlıştı? Hem magazin gazetecilerine hem de sanatçılara sorduk, ‘‘Bir ünlünün özel yaşamına nereye kadar girilir?’’.
Uğur GÜNERİ(Hürriyet Gazetesi Magazin Koordinatörü Magazin Gazetecileri Derneği Başkanı):Bana göre fazlası abartı
‘‘Kamuya malolmuş insanların özel yaşamları sıradan insanlar kadar sınırsız bir dokunulmazlık içinde değildir. Çünkü onların haber olma özelliği vardır. Ancak bu kişilerin evlerine, işyerlerine izinsiz habersiz girmeye, fotoğraf çekmeye görüntü almaya kimsenin hakkı yoktur. Bir sanatçı futbolcu ve politikacı, kamuoyuna açık yerlerde ise elbette gazeteci tarafından fotoğrafı çekilecektir. Örneğin Beşiktaşlı Nouma bir gece kulübünden çıkarken görüntülenmiştir. Gazetecinin buna hakkı vardır. Ve dünyanın her tarafında bu haberdir. Eğer karşı taraf bu benim özel hayatım, bu benim fotoğrafımı çekemez düşüncesinde ise bunun yolu saldırmak değil hukuktur. Mahkeme, ‘Bir sanatçı veya futbolcunun fotoğrafı sokakta, gazinoda çekilemez' diye bir karar alırsa basın da buna uyacaktır. Oysa böyle bir şey söz konusu değildir.
‘‘Gelelim Hande Ataizi olayına. Gazetecilerin Hande Ataizi'ni takip etmelerini bir süre için normal buluyorum. Ama fazlası bana göre abartı. Çünkü yanındaki erkek yeni bir haber kaynağı değil, sakız olmuş bir ilişkinin kahramanı. Değmezdi. Ayrıca bir haber için kimsenin hayatı tehlikeye atılmamalı. Öte yandan Hande Ataizi'nin de tepesinde yanan kamera ışıklarından pek rahatsız olduğu söylenemez. Yoksa neden 4 saat kovalamaca oynasın. Reklam olur diye işine gelmiş anlaşılan. Sonra yolda sevgilisini indirmesi, ardından kendisinin çimenlere oturması olayı abartmak istediği izlenimini uyandırdı. Kameraların kendisini takip etmesi ilk anda durup ‘‘Sevgilimle birlikte görüntü almanızı istemiyorum’’ deseydi, olay bu denli uzamazdı. Geçen yaz Bodrum'daki ‘Tuvalet camı vakası' ile gündem yaratmıştı. Şimdi de bu olay!’’
Hülya AVŞAR : Ben olsaydım kovalamazdım
‘‘Çok önemli bir konu değil bence. Çok önemli bir konu olsa anlayacağım. Anlamsız bir şey. Eğer önemli olsaydı kayda değer birşeyler çıkardı. Bunu basının düşünmesi lazım. Bu konunun o kadar önemli olup olmadığına da artık basın karar versin. Ben olsam işten kovulacağımı bilsem kovalamazdım. Bunu çekmenin bana bir şey kazandıracağına inanmıyorum.
Ahu TUBA: Kovalarsan kaçar
‘‘Öncelikle ben suçu medyada buluyorum. Çünkü biz yıllarca medya ile içiçe yaşadık. Biz medyadan hiçbir zaman kaçmadık. Medyadan kaçmanın hiç bir anlamı yok. Bu kovalamaca niye. Ben sinemaya 1982 yılında girdim. Hiçbir konuda kimseden kaçmadım. Bu insanlara medya bu kadar değer verirse, onları kovalarsa onlar da kaçar tabii. Bunları kovalamanın gereğini anlamıyorum. Çünkü oradan çıkıp evine gidecek bir insanı takip ettiğiniz zaman o da işi büyütmek için kaçar gibi yapar.’’
Salih KEÇECİ (gazeteci): Yapılış şekli yanlış
‘‘Hande Ataizi medyatik bir kişidir. Her attığı adım yazılıyorsa takip etmek yanlış değil. Ancak bu kovalamaca sırasında bu işin kişisel olarak bu noktaya getirildiği görülüyor. Bir gazeteci medyatik bir kişiyi takip edebilir. Ama onun yaptığı, yanlış yola girmek gibi, bir yanlışı da yapmamalıdır. Hatta muhabir arkadaşımızın 'gerekirse çarp' sözü yanlıştır. Bu yanlışları gözardı etmemek gerekir. Yanlış yaparsanız haklı olduğunuz konumda haksız çıkarsınız.
Savaş KALAFAT (Star Gazetesi Magazin Müdürü): Medyayla danışıklı işler
‘‘Türkiye'de hala kavramlar arasında yer kavgası yapıyoruz. Özel hayatın nerede başlayıp, nerede bittiği konusunda türlü türlü ahkamlar kesilirken, gazetecileri ünlü kişilerle ya da kamuya malolmuş kişilerle farklı görüşler içinde olması gayet doğal. Bir medya mensubu olarak şöhretli insanların özel yaşamlarındaki sınırları ‘onların özel mekanları' olarak sınırlıyorum. Bazı ünlüler medyayla danışıklı olarak çalıştıkları için artık her türlü yakalamaya da pek inanmıyorum.’’