Woody çalar klarnet ÅŸaÅŸar

Güncelleme Tarihi:

Woody çalar klarnet şaşar
Oluşturulma Tarihi: Aralık 19, 2005 09:58

Enstrümanların hercai menekşesidir klarnet. Orkestradan çıkıp sokaklarda halkın arasına karıştığında muzipleşir, serserileşir. Klezmerci Giora Feidman içine ruhunu üflediğinde coşkuyla hayatı kutsar, Sidney Bechet ya da George Lewis gibi nota okumasını bile bilmeyen dahi cazcılar dokunduğunda gökyüzünü maviye boyayacak dev bir badana fırçası oluverir. Böylesine nadide bir enstrümanın, komedyen, yönetmen, senarist, gizli romancı Woody Allen’ın elinde yeryüzünün en oyuncu çalgısına dönüşmesi beklenirdi.

Haberin Devamı

15’inden bu yana nota bilmeden Dixieland çalan Allen, 55 yıl sonra şu noktada: ‘Yeniden doğsam bir virtüöz olmak isterdim. Tamamen amatör klarnetçi, müzikte umutsuz bir vakayım. Neden beni dinlemeye geliyorlar, anlamıyorum.’ Yine de konserleri tüm dünyada kapalı gişe. İstanbul biletleri 14 Kasım’da, altı saatte tükendi. Allen bu teveccühü iyi değerlendiriyor. Filmlerine klasik tanıtım kampanyası düzenlemekten nefret ettiği için, ne zaman vizyona yeni bir filmi girse klarnetini alıp yola düşüyor.

Woody çalar klarnet şaşar

Tam 30 yıldır, hiç sektirmeden, her pazartesi akşamı saat 20.30’da Manhattan’da grubuyla sahneye çıkıp, Dixieland çalıyor Woody Allen. Bir zamanlar Michael’s Pub, onun sayesinde, Özgürlük Anıtı kadar meşhurdu; şimdilerde Carlyle Oteli’nin kafesi. 1978’de, Annie Hall’un dört Oscar aldığı akşam tören yerine, klarnetinin başındaydı. 1992’de, 12 yıllık hayat arkadaşı, 13 filminin başrol oyuncusu Mia Farrow tarafından sübyancılıkla suçlanıp dünya basının manşetlerine yerleştiği günlerde de.

Haberin Devamı

90 kişinin sığabildiği küçük kafeyi, 85 dolar ödeyip ağzına kadar dolduran binbir milletten meraklının müzik dinlemekten çok onu seyretmeye geldiğini bilse de klarnetini hep keyifle üfledi. Tek kural koydu: ‘Fotoğraf, imza yok!’ Mahcubiyeti nedeniyle gözlüklerinin arkasına saklanıp, çoğunlukla da gözünü kapayıp, zamanı geçen yüzyılın ilk çeyreğine, mekanı New Orleans’a ayarladı, dinleyicilerini geçmişe ışınladı.

‘Devekuşu gibiyim. Gazete okumam, TV haberlerini izlemem. Güncel hafızamda boşluklar vardır hep. Dolayısıyla ödüller, skandallar beni etkilemez. Tek konuya odaklanırım: Çekeceğim yeni bir film, konserde çalacağım yeni bir eser. Hayatım sıkıcı denebilecek kadar tekdüze. Sabah kalkarım, en az bir saat klarnet egzersizi yaparım. Eşimle yürüyüşe çıkarım. Sonra 16 yaşından beri kullandığım Olympia daktilonun başına oturup çalışırım. Cep telefonu gibi, bilgisayarın da faydasını görmedim; kullanmıyorum. Hollywood filmlerine gitmem, zamanıma yazık. Yalnız, haftada bir konser veririm.’

Haberin Devamı

CAZ TUTKUSU SÄ°NEMADAN ESKÄ°

Woody çalar klarnet şaşar
Allen "1900-1950 arasının Amerikan şarkılarına çılgınca tutkunum" diyor. 

Allen’ın caz tutkusu, sinema ve sihirbazlık merakından eski: ‘Swing çağında, Benny Goodman’ın müziğiyle büyüdüm. New Orleans cazına radyoda ilk duyduğumda vuruldum. Harçlığımı plaklara yatırıyordum. 15’imde klarnet aldım. Ardından soprano saksofon. Charlie Parker ve John Coltrane’in müziğini keşfettiğimde çok etkilendim. Yine de hep Dixieland çağında kaldım. Çünkü Parker çalmak teknik maharet gerektirir. New Orleanslı kunduracılar, hamallar nasıl akşamları evde keyif için basit blues ezgileri çalarsa, ben de hayatım boyunca böyle klarnet çaldım.’

Haberin Devamı

Klarneti kendi çabasıyla çözdü. Solfej öğrenmeyi bir yana bırakıp, duyduğunu çalmayı tercih etti. Örnek aldığı klarnetçi Sidney Bechet ve George Lewis de nota okumayı bilmezdi zaten. Toplulukla çalmak bir tür sohbetti onlar için. Emprovizasyon ustasıydılar. Kıymetlerini Avrupa anladı sadece. Bechet altı enstrümanı virtüözite düzeyinde çalan bir dahiydi. Ömrünün son yıllarında Paris’e yerleşmiş, Hermann Hesse’nin roman kahramanları arasına girmişti. Etkisi kuşaklar boyunca sürdü.

İki büyük ustanın plaklarını gece gündüz dinleyerek geliştirdi kendini Woody Allen. Seçtiği klarnet türü de kendine özgüydü. Tüm dünyada yaygın kullanılan Boehm stili klarneti sevemedi. Amerika’da neredeyse bilinmeyen, dünyada kullanıcısı çok az kalan Albert stilini seçti. Tıpkı bizim alaturkacılar ya da eski klezmerciler gibi. Diğerine oranla perde sayısı az olan bu klarnetin, sonoritesi de farklı.

Haberin Devamı

MADONNA’YI OYNATTIM AMA

Klarnetin pırıltılı yüzü, neşeli sesi yerine hüzünlü yönünü kendine yakın bulmasında hayat felsefesinin payı olmalı: ‘Beş yaşına kadar çok mutluydum. Ölümü öğrendim, travma hayata bakışımı değiştirdi. Dünyaya benim gerçekçilik, başkalarının teslimiyetçilik, alaycılık, kötümserlik ismini verdiği bir prizmadan bakmaya başladım.’

Söz Allen’ın ölüm takıntısından açılmışken, genetik yapısının çok güçlü olduğunu belirtmekte yarar var. Babası emekli muhasebeci Martin Konigsberg 2001’de öldüğünde 100 yaşındaydı. ‘Son gününe kadar pirzola ve dondurma yedi. 80 yıl fosur fosur sigara içti. Hastaneye adım atmadan, uyurken öldü’ diyor Allen.

Çabalıyorum ama hálá berbat çalıyorum

 

Woody Allen, konser aşkını, Hollywood yıldızlarının golf turnuvalarına katılmasına benzetiyor: ‘Sadece bir hobi. Tutku eksikliğinden değil bu düzeyde kalması. Kötü bir müzikçi olduğumdan. Her gün egzersiz yapıyorum, müthiş istekle çalıyorum. Ama yetenek yok. Gözlerimi kapıyorum ya da Rönesans resimlerindeki melekler gibi gökyüzüne dikiyorum, beynimi patlatıyorum çalarken, ayağımla ritm tutuyorum. Şiddetle üflüyor her nota için savaşıyorum. Cennete yükselmek için virtüözlerde gördüğüm her şeyi yapıyorum. Yine de boşa gayret. Hálá berbat çalıyorum.’

Konserlerinde izdiham yaratan dinleyicisinin sabrına hayran: ‘Konsere film izleyicileri geliyor, sabırla dinliyorlar. Yoksa kimse kuruş vermezdi bilete. Tek kazancım müzik olsa açlıktan ölürdüm. ’

Haberin Devamı

Annesi ise 98 yaşına kadar yaşadı. Kulakları biraz ağır işitse de çiftin oğulları, maşallah çakı gibi. Sporu ihmal etmiyor. Kilosuna dikkat ediyor. Depresyonuyla, yılda bir film çekerek mücadele ediyor. Yine de ölüm takıntısı yerli yerinde: ‘Eserlerimle ölümsüzleşmek istemiyorum, ölmeyerek ölümsüzleşmeyi tercih ederim.’

Issız adaya düştüğünde yanına Savaş ve Barış yerine bir caz plağı almayı seçecek kadar müziğe tutkuyla bağlı Woody Allen, ama sadece 1950 öncesindekilere: ’Klasik ve caz seviyorum, opera dinliyorum, 1900-1950 arasının Amerikan şarkılarına çılgınca tutkunum. Cole Porter, Gershwin deyince akan sular durur. Ama benim için tarih 1955’te durdu. Çağdaş, popüler Amerikan müziğine uyum sağlayamadım hiç. Bakmayın Madonna’nın Gölgeler ve Sis’te rol almasına. Sadece kişiliğinin yansımaları ilgimi çekiyor. Müziği değil.’

Müzik sevgisini geçmişteki üvey kızı, 1997’den bu yana eşi Soon Yi ile evlatlık edindiği iki oğluna da aşıladı. Klarnetçi Sidney Bechet ve Lorenzo Tio’dan ilhamla birinin adını Bechet, diğerininkini Manze Tio koydu.

ARŞİVİNDEN MONTAJA GÖRE PLAK SEÇİYOR

1999’da çektiği ‘Sweet and Lowdown’dan bu yana birçok filminde caz sevgisi açıkça görülüyor. ‘Dünyanın ikinci en iyi gitarcısı Ray’i oynayan Sean Penn bu film boyunca Django Reinhardt’la yarışıp izleyiciyi kahkahaya boğmuştu.

Film müziklerinde çoğunlukla eski caz kayıtlarını kullanıyor. Evindeki montaj masasına oturduğunda, bir eli hep yan odadaki geniş plak arşivinde. ‘Çok plağım var. Montajcıyla çalışırken, sahneye bakıyorum. Arşivden bir plak alıyorum. Görüntüyle karşılaştırıyorum. Uyuyorsa, kullanıyorum. Olmazsa başkasını deniyorum.’

Kimi röportajlarda söylediğine bakılırsa, klarnet çalmayı film çekmeye tercih ediyor: ‘Doğrusu, bazı açılardan, müziği daha çok seviyorum. Daha zevkli, çünkü çok daha ilkel, duygusal, sezgilere açık.’

Kimi zaman, kendi yorumlarını kullanıyor filmlerinde. Mesela ‘Sleeper’ın müziklerini ustası George Lewis’in memleketi New Orleans’ta, onun sık konser verdiği salonda kaydetmişti. Kayıt sırasında yanına Lewis’in tromboncusu Jim Robinson geldi, omzuna dokundu: ‘Söylediler mi bilmiyorum, üslubunuz eski dostum George Lewis’inkine çok benziyor. Pardon, adınız neydi?’

SİNEMADA ÖZGÜN MÜZİKTE BIRD GİBİ

Stig Bjorkman’ın Woody Allen röportajlarından oluşan kitabına bakılırsa, ünlü yönetmen sinemada özgün, müzikte etkilere açık: ’Duygu sahibi iki yönetmen var, Bergman ve Fellini. Eminim etkileri olmuştur, yine de sinemamı onlar şekillendirmedi. Fakat, Charlie Parker (Bird) gibi bir cazcıyı yıllarca severek dinler, ardından müziğe başlarsan onun gibi çalmak kaçınılmazdır. Kendi sesini sonraları bulsan da etki kaybolmaz, çünkü kanına işlemiştir.’

SAHNE KORKUSUNA RAÄžMEN, FÄ°LMLERÄ° UÄžRUNA KONSERÂ

Woody çalar klarnet şaşar
Allen ve grubunun 29 Aralık'taki İstanbul konserinin biletleri bir kaç saat içinde tükendi.

Allen, 30 yıllık konser, 15 yıllık turne tecrübesine karşın sahne korkusundan tam kurtulamadı. 1997 Avrupa turnesinde çekilen Wild Man Blues belgeselinde, kuliste bembeyaz bir yüzle sahneye çıkmayı beklerken görüyoruz Allen’ı. Kameraya dönüp titrek sesle konuşuyor: ‘Teorik olarak bu işi yaparken eğlenmem lazım, öyle değil mi?’

Geçen haftaki demeci ise tam bir cesaret örneği: ’Hayır, heyecanlanmıyorum. Sahnede yalnız değilim ki, terslik olursa düşük sesle çalarım. Burnumu silip, hapşırmam gerekse çevremde grup var.’

Peki neden turneye çıkıyor? Cevabı basit. Filmlerinin tanıtımını yapmanın en kibar yolu konserler. 2001’de ‘The Curse Of The Jade Scorpion’ vizyona girdiğinde, NBC News’a şöyle söylemişti: ‘Klarnet çalmayı, topluluğumla konser vermeyi seviyorum. Ama filmlerimin tanıtım kampanyasına katılmaktan hiç hoşlanmam. Filmin yapımcısı Dreamworks, madem öyle konser turnesine çıkın, dedi. İyi fikir.’ Yaz başında yeni filmi Melinda&Melinda vizyona girdi, aralıkta 6 ülke ve 9 konserlik turne açıklandı.

Ä°ÅžTE WOODY KANUNLARI

Woody Allen ve orkestrası iki yıl önce İstanbul Caz Festivali’ne davet edilmişti. ‘Uzun uçuştan çok korkar’ cevabını veren menajerleri, bu yıl Avrupa turnesini planlarken Türkiye’yle bağlantı kurdu. Zemheri mevsimindeki konsere şans eseri Ak Emeklilik sponsor oldu. Kesinleşince, Allen’ın istek listesi geldi: Havaalanında karşılama komitesi istemem. Limuzine sadece ailemle ben binerim. Fotoğrafımız çekilirse küserim. Araç yolda kesinlikle tünelden geçmesin. Otele arka kapıdan girmem. Afişlerde sadece ben olacaksam asmayın daha iyi!

Şaka sandıysanız yanıldınız; konserde daha ne espriler bekliyor sizi! Biletiniz yoksa, esprilerden mahrum kalmayın. www.woodyallenband.com’u deneyin...

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!