Arabadaydılar. Anne ne hikmetse radyoyu açtı, halbuki hiç yapmazdı. Ve o anda spikerin sesi müziğin arasına girdi: ‘‘Şu anda Hamburg-Lübeck civarında bir
trafik kazası oldu ve 5 genç olay sırasında hayatını kaybetti, iki kişi ağır yaralı.’’ Normalde insanların üzülmesine yol açacak bu
haber, arabadaki anne-kızın belli belirsiz gözlerinin parlamasına neden oldu. Kalp nakli için sıra bekliyorlardı. O gençlerin kaybolan hayatları annesinin gözünün içine bakan Dicle için bir umut ışığı olabilir miydi? Eve vardıklarında gördüler ki, telesekreterin kırmızı ışığı bir yanıp bir sönüyor. Mesaj var: ‘‘Dikkat kalp bulundu, acele hastaneye gelin.’’ Aynı anda Alman polisi kentin her yerinde onları arıyordu, bir süre sonra da bir helikopter eve geldi ve kalp nakli yapmak üzere Dicle'yi hastaneye götürdü. Ameliyatın üzerinden on buçuk ay geçti, bugün 32 yaşındaki Dicle o kazada ölen gençlerden birinin kalbini taşıyor...
Kendinizi diğer insanlardan farklı hissediyor musunuz?
- Başkalarını bırakın, eski benden de farklı hissediyorum kendimi! Bu hissettiklerimi hiçbir zaman hissetmedim ki. Nabzım 80 atıyordu, şimdi 100-115 arası. Hayatım inanılmaz hızlandı. Atletik bir kalp içimdeki.
Benim bedenimde kendi kalbim var, sizinkinde bir başkasınınki. Bu nasıl bir duygu?
- Düşündüğüm zaman biraz rahatsız oluyorum...
Neden?
- Çünkü hálá yabancı olarak görüyorum. Her şeyi benimseyen bir insanım. Ama kalbimi henüz benimseyemedim. Daha on buçuk ay oldu.
Armağan mı? Yük mü? Ceza mı?
- Çok büyük bir armağan.
Tanrı'ya inancınız daha mı arttı?
- Daima yüce bir şeyin varlığına inandım. Hayat bu olamaz, öyleyse çok basit ve iğrenç dedim. Kesinlikle başka bir şey olmalı. Var. Ben öyle düşünüyorum.
ARTIK HEYECANLANABİLİYORUMŞu an hayatta olmanın getirdiği keyif dışında neleri sorguluyorsunuz?
- Heyecan denilen duyguyu yeni yaşıyorum ben. Hoşuma giden bir erkeğe baktığımda artık heyecanlanabiliyorum. Böyle bir duygu varmış. Eski hayatımda yoktu. Nabzınız sabitlenirse heyecanlanmanız mümkün değil.
Dünya Kupası'nda neredeyse kalbim duracaktı! Tarifi mümkün değil. En önemlisi o kadar organ boşa gidiyor ki. Günde kaç bin tane trafik kazası oluyor. Yüzde 1'i, bilemedin 2'si organ bağışı yapıyor. Bu konuda seslenmek istiyorum insanlara, hayatını kaybedenlerin organları benim gibi insanların hayatını kurtarabilir.
Üzerinizdeki başkasından gelen kalbin eski sevgileri, aşkları ne ifade ediyor size?
- Hiç bu konuda düşünmedim. Belki evliydi, belki babaydı. Belki ailesi vardı, sevgilisi vardı... Bilmiyorum.
Merak etmiyor mu insan? Filmlerde gidip buluyorlar onları?
- Neydi, kimdi, hafif bir merak oluyor. Ama bilmemek daha iyi. Yük olur. Her iki taraf için de. O aile de çocuklarının kalbi kime takıldı diye merak ediyordur. Onlara teşekkür etmem gerekir aslında. Fakat böyle bir ihtimal yok. Onlar da beni gördüğü zaman şok olur. Kimbilir belki de oğulları 18 yaşında genç bir adamdı...
KALP PİLİ KOLEKSİYONUM VARNakledilen kalbin eski hayatına karşı bir sorumluluk hissediyor musunuz?
- Hayır. O kişiye değil, içimdeki kalbe karşı sorumluluğum var. Bu organa iyi bakmam lazım. O kişiyle kalbi farklı şeyler. İçime bir kişi zor sığar!
Bu kalp nelerden hoşlanır gibi şeyler düşünüyor musunuz?
- Yok.
Emanet gibi hissettiğiniz oluyor mu?
- Artık benim kalbim diyorum. Emanetse, emanete hıyanet etmemem gerekiyor.
Eski kalbinize ne oldu? Çöpe mi atıldı?
- Patoloji'ye gitmiştir, incelenmiştir. Sonrasını bilmiyorum. İçinden kapağını çıkardılar. Bana verdiler. Ameliyata girmeden defiblatörü istediğimi söylemiştim. Küçüklüğümden beri kalbime takılmış pilleri filan da saklıyorum. Böyle bir koleksiyonum var. Kalbimden çıkan herşey bende.
Eski kalbinizle hiç aşık olmuş muydunuz?
- Olduğumu sanıyordum!
Yenisiyle de aşık olunca artık iki kalbi kıyaslarsınız!
- Kıyaslayamayacak kadar farklı bir hayatım var şimdi.
Ne tür farklılıklar var?
- 7 kat merdiven çıkıyorum bana mısın demiyor! Hep asansör nerede diye bakınırdım, şimdi merdivenlere yöneliyorum...
Tofaş'ın kuş serisine BMW motoru takılması gibi bir şey mi sizin durumunuz?
- Yok. Vosvos'un içine Porsche motoru takılması gibi bir şey! Cidden öyle.
Yeni kalbin getirdiği avantajlar dezavantajlar?
- Sırf avantaj. Dezavantaj yok. İçtiğim ilaçların yan etkisini saymazsak. Her gün 32 ilaç. Ve kortizon. Kilo aldım tabii. Vermem gerekiyor, kas ve adale yapmam gerekiyor ki, bedenim sportif kalbime yetişsin.
Hayata bakışınızda bu yeni durumdan sonra bir değişiklik oldu mu?
- Herşeyin daha derinine inmek istiyorum. Özüne. Anı yakalamaktan, yaşamaktan söz ediyoruz ama sadece lafta, çünkü günü bile yaşayamıyoruz. Herşeyin kıymetini bilmek istiyorum. Güneşi görebilmek, nefes alabilmek o kadar önemli şeyler ki. Derin derin nefes alabiliyorum şimdi ben. Ankara'da bile çimenlerin kokusu geliyor burnuma.
''Neden ben'' diyor mu insan?
- Dedim. Ama 79'da Almanya'da inanılmaz acılar çekiyordum, çok ağlıyordum, ‘‘Niye Tanrı bu cezaları bana veriyor’’ diyordum, Suriyeli bir doktor ‘‘Mutlu olman gerekir’ dedi, hayretler içinde ‘‘Niye?’’ dedim ‘‘Çünkü Tanrı seni seviyor. Cezalandırmıyor. Seninle uğraşıyor, sevdiği kullarıyla uğraşır’ dedi. Küçüktüm tabii, banal bir cevap verdim: ‘‘O zaman abimle de uğraşsın!’’
TIBBEN DÖRT KEZ ÖLDÜMTıbben bu kadar çok ölüm yaşamak, ölümle aranızdaki ilişkiyi laubalileştirdi mi?
- Yok. Ölüm bir gerçek. Dört kere tıbben öldüm. Kalbim dakikalarca durdu. Gittim, geldim yani. Ama yine de bilmediğim bir şey ölüm ve korkuyorum. Belki de sizlerden daha fazla korkuyorum. Bildikçe korkun artıyor çünkü. Ölüm, bilinmezlik. Gidip de oradan kartpostal atan, mesaj yollayan yok.
Bu kadar gidip-gelme deneyimi arasında anlatılacak hoş ya da özel şeyler neler?
- Tamamen boşluk. Hiçlik yani. Hatta hafıza kaybına kadar giden şeyler var. Bazı insanlar tüneller, ışıklar filan gördüğünü söylüyor. Ben görmedim. Gördüysem de hatırlamıyorum. Beyin, bir şok uygulamış olabilir. Olağanüstü bir şey beyin. İnsan bedeni şahane bir şekilde dengelenmiş. Benim o tıbbi ölümlerimde ‘‘block out’’tu herşey. Hiçbir şey yok. Simsiyah da değil, hiçlik. Bu anı yaşıyorum, üç ay sonra tam bu andan devam ediyorum. Yok, o ara kopuk.
Ama bazıları hatırladığını söylüyor...
- Yaratıcı beyinlerin fantazileri diye düşünüyorum! Ben de ‘‘Outer Space’’ gibi filmlerden çok etkilenirsem... Ya da okuduklarımdan... Bence onlar hayal kurma yeteneği gelişmiş insanlar. Ben gerçekçiyim. Kimbilir belki de yaratıcı değilim!
Benim içimde şu an bir başkası var diye huylandığınız oluyor mu?
- Hayır. Ama bu, ben değilim diyorum.
Nasıl yani?
- Bu kalp yüzünden artık ben, ben değilim! Duygularım değişti. Çünkü insanın nabzı duygularını etkiliyor. Ve hayatı algılayış biçimi değişiyor. Hızlandırılmış bir hayat yaşıyorum şimdi. Eskiden benim için herşey ‘‘slow motion’’dı, şimdi rüzgar gibiyim.
Bir erkekse size kalbini veren... Bu tuhaf bir durum değil mi?
- Kadın bedeni daima daha güzeldir. Objektif baktığınızda bu böyle. Daha çok bakılacak nokta var. Bu düşüncelerimin tabii yeni kalbimle alakası yok! Hep böyle düşünüyordum.
Sizin için kalp böbrek gibi bir şey mi? Sadece bir organ mı?
- Kalple beyin en önemli organ.
Şunu demek istiyorum hani acı çekersin ‘‘Ah kalbim!’’ dersin, kalbin acır...
- Palavra! Motorsuz araba çalışmaz. O da bir tür motor. Ama kalple değil beyinle hissediyorsun. Kafada yani herşey.
ARKADAŞLARIM DEĞİŞTİKalp naklinden sonra huy değişiklikleri, karakter değişiklikleri oldu mu sizde?
- Daha agresif oldum. Bir Türk gibi araba kullanıyorum mesela! Sağıma soluma bakmadan. 88'den beri ehliyetim var hızı hep severdim ama bu kadar değil. Sonra arkadaşlarım değişti. Herhalde ben değiştim ondan. Çevrem farklı artık. Yirmi yıllık arkadaşlıklarım bozuldu. Eskiden olduğu kadar alttan almıyorum. On kişi kadar elendi hayatımdan.
Bypass'tan sonra bile insanın kişiliği değişirmiş ya, sizin kalbiniz toptan değişti!
- Bu herhalde açıklanabilecek bir şey: Nabız daha hızlı attığı için, daha hızlı yaşıyorsunuz. Daha aktif ve yoğun bir hayat. Temponuzu değiştirdiğinizde ne oluyor? Çevreniz de değişiyor. 30 kilometre süratle giderseniz, en dipteki ağaçları bile görürsünüz, 60'a çıkınca yanlardaki ağaçları, 120'yle gidince sadece önünüzdeki ağacı. Tempo değiştiği için algınız değişiyor!
Her zaman bu kadar pozitif bir tip miydiniz?
- Her zaman hayata asılan bir tiptim. Yaşam arzum, gücüm ve hedeflerim hep oldu.
Halledemediğiniz bir mesele... Üzerine çıkamadığınız herhangi bir şey...
- ‘‘Herşey bu kadar olamaz!’’ diye hayata ve varoluşa dair kafa yoruyorum. Daha anlamlı bir şeyler olmalı. Sosyal pedogogum ben. Aynı zamanda turizm işletme ve ekonomi okudum.
Ve Türkiye'ye dönme niyetiniz yok...
- Hayır, var.
Dicle’nin bu röportaja razı olmasının nedeni organ nakline destek vermek. Almanya'da yaşayan Dicle'nin yaşadıklarının ayrıntılı tıbbi öyküsü Eylül ayında Bütündünya Dergisi'nde kapaktan yayınlanacak. İlgilenenlerin dikkatine...
32 yıllık hayatımın 10 yılı hastanelerde geçti
7 yaşında ilk kalp ameliyatımı oldum
Kendimi bildim bileli kalp pili ve defiblatörle yaşadım
Teknik hata yüzünden pillerin şarjı bitti, kapakçıkların menteşesi kırıldı, kablo koptu
Dört kez tıbben öldüm, dakikalarca kalbim durdu
Tıbben ölümlerden bana kalan duygu, hiçlik
Tek çare artık kalp nakli dediler
Yeni kalbim bir erkeğin kalbi de olabilir
Hızlandırılmış bir hayat yaşıyorum
7 kat merdiven çıkabiliyorum
Artık hızlı araba kullanıyorum
Ama ölümden belki sizden daha fazla korkuyorum