Güncelleme Tarihi:
Ülkenin başındaki adam, tek adamı oynuyor. Yönetimden memnun olmayan halk ise değişmekte olan hayat ve zamanlara ayak uydurmaya çalışırken bocalıyor. XX. yüzyılın başlangıcında, Çar II. Nikola’nın Rusyasındayız. Anton Çehov II. Nikola’nın baskısı altında yazmak zorunda olsa da sanatı ve düşüncelerinden ödün vermek niyetinde değil. Çehov 1904 yılında son başeseri ‘Vişne Bahçesi’ni işte bu ortamda yazıyor...
Bugün New York’ta, Broadway tiyatrolarından uzakta, East Village’da 13. sokaktayız. Dışarıdan baktığınız zaman tipik bir kahve dükkanı olan Everyman Espresso’dan içeri giriyoruz. Kahvenin içinde CSC’nin (Classic Stage Company) 199 koltuklu samimi tiyatro salonu var. Çehov’un ‘Vişne Bahçesi’ (The Cherry Orchard) için salonda yerimizi alıyoruz.
CSC’nin sahnesi beyaz tüllerle kapatılmış. Işıklar söndükten sonra üç görevli tülleri açıyor. Yuvarlak sahne ve üzerindeki tek tük eşyalar beyaza boyanmış. Bu ilk görüntülerin seyircilere bir çocuk odasını andırması ve oyundaki karakterlerin hiç büyümemiş olmamaları tesadüf değil...
Beş yıllık aradan sonra Paris’ten evine dönen Madame Ranevskaya gerçeklerden uzak yaşayan, romantik bir kadın. Ranevskaya’nın yıllardır mülküyle ilgilenmemiş olması ve ailenin çektiği mali sıkıntılar evin ve vişne bahçesinin açık artırmayla satılmasına sebep olmak üzere. Ranevskaya’yı iki Oscar ödüllü Dianne Wiest canlandırıyor. Ayakları yere basan ailenin komşusu Ermolai Lopakhin rolünde ise John Turturro var.
ÇOCUKSU AMA TEHLİKELİ BİR KADIN
Lopakhin, ailenin mülkünü kurtarmak için mülkü parçalara bölerek turistlere kiralama fikrini Madame Ranevskaya’yla paylaşıyor. Ranevskaya ise geçmişten kopamadığı gibi çok sevdiği mülkü ve vişne bahçesini bölme fikrini duymak bile istemiyor. Dianne Wiest’in Ranevskaya’sı inatçı, alımlı, sevimli ve geçmişte yaşayan çocuksu bir kadın. Dokunaklı yüzü ve çok iyi kullandığı sesiyle Ranevskaya seyircilerde ne yapacağı belli olmayan, çocuksu ama tehlikeli bir kadın hissini uyandırıyor.
Özellikle Josh Hamilton’ın canlandırdığı romantik entellektüel Trofimov’la yüzleştiği sahnede Ranevskaya’nın ne kadar ileri gidebileceğini, ne kadar zalim ve sert olabileceğini kestiremiyoruz. Oyun sanki Dianne Wiest’in canlandırdığı Ranevskaya’nın iki dudağının arasında... Bir uçurumun kıyısında bekler gibi Ranevskaya’nın ağzından çıkacak kelimeleri bekliyoruz. İşte böyle önemli anlarda, Ranevskaya’nın zararsız görünen ama büyük bir melankoliyi de içlerinde saklayan küçük kahkahalarının sahnedeki gerilim perdesini yırttığına tanık oluyoruz...
Mülk açık artırmada satıldıktan sonra haberi vermek için gelen Lopakhin’in bir komşudan öte olduğunu işte o zaman öğreniyoruz. Babasının bu mülkte çalışmış olan bir toprak kölesi olduğunu öğrendiğimiz Lopakhin mülkü ve vişne bahçesini satın aldığını açıklıyor. Madame Ranevskaya duyduklarına inanmakta zorluk çekerken merhametsiz işadamı Lopakhin’i canlandıran John Turturro zafer dansına başlıyor ve tiyatro seyircisi Turturro’yu bugüne kadar hiç görmediği kadar özgür, kaba ve melankolik ruh haliyle izliyor...
Roberta Maxwell, Josh Hamilton, Michael Urie ve Varya’yı canlandıran Juliet Rylance’ın farklı oyunculuk stillerine rağmen çok başarılı oldukları oyun sadece iki saat sürüyor. ‘Vişne Bahçesi’ni Amerikan sahnesine uyarlayan John Christopher Jones oyunu çevirirken Dianne Wiest ve John Turturro’yla konuşup, oyunu oyuncuların günlük lisanlarında kullandıkları kelimelerle sahneye uyarlamış olması çok yerinde bir karar. Romanyalı yönetmen Andrei Belgrader’in ise ‘Vişne Bahçesi’ni Çehov’un istediği gibi sahneliyor. Çehov’un sözleriyle ‘dramdan ziyade komedi hatta yer yer fars’...
Aslında komedi, hatta fars’a yer verilirken Çehov’un ve Rusya’nın o ölümsüz melankolisine tanık olmadığımızı söylemek de zor. Lopakhin’in Varya’ya duyduğu aşkı dile getirememesini, o aşkı sahiplenememesini ve karşılıksız kalan aşkın yıkımını Turturro ve Rylance’ın usta oyunculuklarıyla izlediğimiz sahneyle birlikte Wiest’in bir türlü evine veda edemediği ve ona son kez baktığı sahne yürekleri burkuyor.
New York’un 13. sokağında Dianne Wiest ve John Turturro’nun ÅŸaşırtan, muazzam oyunculukları ve Belgrader’in usta yönetimi sayesinde ‘ViÅŸne Bahçesi’nin en farklı, en çarpıcı yorumlarından birine tanık oluyoruz. Çok kısa sürede biletleri tükenen ‘ViÅŸne Bahçesi’nin yoÄŸun istek üzerine 8 Ocak tarihine kadar sahnelenmesine karar verildi.Â
ÅžAHANE HAYAT
Black adıyla müzik yapan Colin Vearncombe’un şarkısı 25 yıldır (1986’dan beri) radyolarımızda çalıyor. Avrupa ülkelerinde de büyük ilgi gören ‘Wonderful Life’ günümüzde popülerliğini korumaya devam ediyor. ‘Şahane Hayat’ bu kış müzik dünyasında isminden söz ettirmeye başlayan üç yeni İngiliz sanatçının albümünde yer alıyor.
2008 yılında ilk albümünü hayranlarının sermayesiyle çıkaran Jono McCleery’nin müziği deneysel Folk/Soul/Jazz türünde. Jono’nun yeni albümü ‘There Is’ eylül ayında çıktı. Londralı Jono’nun dubstep türünde aranjmanını yaptığı ‘Wonderful Life’ şarkının en modern ve güzel yorumlarından biri olarak kabul edilebilir. ‘Tomorrow’ ve ‘It’s All’ şarkılarının da yer aldığı yeni albümün dinlenmesi gereken en güzel şarkılarından bir diğeri ise şüphesiz ‘Fears’...
Amelia Warner, Slow Moving Millie adıyla müzik yapıyor. 29 yaşındaki sanatçı İngiliz televizyonunda bir reklam filminde kullanılan The Smiths’in, ‘Please Please Please Let Me Get What I Want’ şarkısıyla ülkesinde listelere girdi. Morissey’in bile beğendiğini söylediği ‘Please Please...’in yanı sıra ‘Renditions’ adlı ilk albümde ‘Hold Me Now’, ‘Love in the First Degree’, ‘Don’t Go’ ve ‘The Power of Love’ gibi 80li yılların sevilen şarkılarının melankolik yorumları var. Amelia’ya piyano çalarak seslendirdiği ‘Wonderful Life’da iki kemancı ve bir çellist eşlik ediyor...
Smith & Burrows ikilisine gelince... ‘Smokers Outside the Hospital Doors’, ‘An End Has a Start’, ‘Blood’ ve ‘Push Your Head Towards the Air’ şarkılarını bilmiyorsanız Editors grubundan, dolayısıyla günümüzün en iyi seslerinden birine sahip olan Tom Smith’den haberdar değilsiniz demektir... Pop/Rock müziğinin en yetkin yorumcularından Tom geçtiğimiz günlerde Razorlight grubunun davulcusu Andy Burrows’la ‘Smith & Burrows’ grubunu kurdu. İkili ‘Funny Looking Angels’ adlı kış albümü Kasım sonunda piyasaya çıktı.
Tom Smith’in akıllardan kolay kolay çıkmayacak yorumuyla ‘Wonderful Life’ şarkısının bugüne kadar kaydedilmiş en iyi yorumunu da dinleyebileceğiniz ‘Funny Looking Angels’ albümünde Yazoo’nun ‘Only You’sunun da yeni bir yorumu var.
VERMEER’İN KADINLARI
Sadece 36 tablosundan haberdar olduğumuz Hollandalı barok ressam Vermeer’in (1632-1675) dört eseri İngiltere’nin Cambridge şehrinde Fitzwilliam Müzesi’nde 15 Ocak tarihine kadar sanatseverlerin beğenisine sunuluyor. Yaşamı boyunca titiz ve dikkatli çalışan ressam, gündelik yaşam, ev hayatı ve kadınları betimlediği eserleri ve ışığı kullanmasındaki başarısıyla tanınıyor. Vermeer’in dört tablosuyla Ochtervelt, Steen, ter Borch gibi çağdaşlarının 28 resminin yer aldığı ‘Vermeer’s Women: Secrets and Silence’ (Vermeer’in Kadınları: Sırlar ve Sessizlik) adlı sergi 17. yüzyılın Hollanda’sında günlük hayatı anlatıyor. Vermeer’in kadınlarda bulduğu duruluğu, güzelliği ve gizemi en iyi anlattığı başyapıtı ‘The Lacemaker’ bu sergi için Louvre Müzesi’nden ödünç alınmış.