Güncelleme Tarihi:
“Erkeğin ayıbıyla yüzleşmesi”
Yönetmen Reis Çelik, çocuk gelinler ve erkeğin iktidarı üzerine çektiği filmini böyle tanımlıyor.
Gerçek bir hikâyeden yola çıkan Lal Gece fena bir film.
Ben izlerken sık sık la havle çektim, bazen güldüm ama çok da üzüldüm, kahroldum.
Siz de farklı tepki veremezsiniz, mümkün değil.
Cezaevinden yeni çıkmış 60 yaşındaki bir adam, 14 yaşındaki kızla evlendiriliyor.
Kızcağız yeni evine “buraya gelinliğinle geldin, beyaz kefenle çıkacaksın, kocan dövse de sövse de bu yuva senin” diye bırakılıyor.
İKİ DAMLA GÖZYAŞI
Filmin açılış ve rüya sekansları hariç çoğu gerdek odasında geçmekte.
Tek mekana geçmeden önce düğünün ince detayları geliyor perdeye. Reis Çelik, kamerasını farklı açılara yerleştirerek köy düğününün detaylarını anlatıyor.
Kimi zaman da, henüz yüzünü göremediğimiz ama boyundan posundan ve duruşundan çocuk yaşta olduğunu anlayabildiğimiz gelinin kırmızı duvağının ardından, gelinin gözünden bakıyor dış dünyaya.
Sonra geliyoruz koca evine.
Odanın tepesine yerleştirilmiş kameradan görüyoruz yatakta tek başına oturan, kırmızı duvaklı küçük kızı.
Kocası duvağını açınca iki damla yaş akıyor gözlerinden.
Ama onu bile çabuk unutuyor.
Çocuk çünkü.
ÇOCUK YA, AKLI FİKRİ OYUNDA!
Sigara içen yaşlı bir adamın yanında akide şekerlerini birer birer ağzına atan, aklı fikri oyunda olan küçük bir kız çocuğu düşünün.
Karı koca onlar!
Bu saçmalık ne çocuk için kolay ne de yaşlı adam için.
Küçük kızın oyunları ve yaşlı adamın kırgınlıkları birbirini izlerken, film heyecanını ve sürükleyiciliğini bir an olsun kaybetmiyor.
İLYAS SALMAN UZUN SEKANSLARDA DÖKTÜRÜYOR
İlyas Salman 25 yıl sonra başrolde.
Tek mekanda geçen filmde döktürüyor, kendini özlettiğini hissettiriyor. Uzun, tek plan çekimlerde öyle doğal oynuyor ki, sanki odada her şey gerçek ve gizli kameraya alınıyor.
İlyas Salman’ın karşısındaki genç oyuncuysa, Dilan Aksüt.
Lise bire giden 14 yaşındaki Dilan, bölgede yüzlerce kişi arasından seçilmiş.
Gayet başarılı.
‘İKİYÜZLÜ NAMUS KAVRAMI’
Lal Gece, Berlin Film Festivali’nde Generation bölümünde Kristal Ayı Ödülü almış, nitelikli bir film.
Reis Çelik beşinci filminde, bir kez daha yaptığı sinemayla toplumsal bir sorunu gündeme getiriyor.
Ana karakterlerine isim vermeyerek, diyalekt kullanmayarak bunun sadece doğuya değil, tüm ülkeye yayılmış bir sorun olduğunun da altını çiziyor.
Çelik “namus kavramının bu kadar yüksekte tutulduğu bir ülkede, 13-14 yaşlarındaki kızların 60 yaşlarındaki adamlara verilmesi beni rahatsız ediyor, ikiyüzlü geliyor” derken ne kadar da haklı.
Derdi olan filmler önemli ve özeldir; Lal Gece’yi kaçırmayın derim.
Çocuk gelin dramına ödül
2011 yılı Mart ayında Ardahan’da çekilen Lal Gece, gerçek bir hikâyeden yola çıkarak ‘çocuk gelin’ dramını oldukça farklı bir bakış açısıyla perdeye aktarıyor. Film, 62. Berlin Film Festivali’nde Kristal Ayı, 38. Würzburg Film Festivali’nde En İyi Film ve 17. Nurnberg Film Festivali’nde En İyi Film, En İyi Kadın ile En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini kazandı.
10 YAŞINDAN KÜÇÜK KIZLAR EVLENDİRİLECEK Mİ?
Ülkemizdeki çocuk gelin dramını ele alan Lal Gece’nin vizyonda olduğu bu günlerde uluslararası kamuoyu İran parlamentosunda 10 yaşın altındaki kız çocukların evlenmesinin önünü açan bir öneriyi tartışıyor. Parlamentoya göre 10 yaşın altındaki çocukların evlenmesinin yasaklanması İslami kurallara aykırı. İnternette parlamentoya karşı bir kampanya başlatıldı. Tüm dünyaya açılan dilekçe, İran’da 10 yaşın altındaki kız çocuklarına evlilik yolunu açan yasaya karşı çıkıyor. Böyle bir yasa ile çocuk istismarı, pedofili ve tecavüzün yasal hale geleceği yönünde uyarılar yapılıyor. 40 bin imza toplanınca dilekçe, İran parlamentosuna gönderilecek. Ben bu yazıyı yazarken imza sayısı 40 bine ulaşmak üzereydi. Ama 40 bin de olsa 400 bin de son sözü İran Parlamentosu söyleyecek.
Uçan Süpürge ve Hürriyet’ten destek
Lal Gece’ye kaynak bulamadığı ama projeye ve amacına inandığı için evini satan yönetmen Reis Çelik konuyla ilgili olarak şöyle diyor; “Sinemacı bu işe gönül vermişse ve satılacak bir evi varsa onu hemen satmalı. Ama yoksulluk edebiyatından hoşlanmıyorum. Destek bulamadım. Tanıtımı konusunda Uçan Süpürge Derneği ve Hürriyet Aile İçi Şiddete Son Kampanyası çaba gösterdi.”
İlyas Abi doğallığıyla etkiledi
Reis Çelik’ten Lal Gece’yi, İlyas Salman’la buluşmasını Hürriyet Keyif için anlatmasını istedim. İşte yönetmeninin ağzından Lal Gece ve o özel buluşma...
Damat karakteri için ünlü ünsüz görüşmediğim kimse kalmadı. Bir türlü kafamdaki damadı bulamamıştım. Tip olarak bulsam da oyunculuk estetiği olarak beni tatmin etmiyordu. Bir gece televizyon izlerken İlyas Salman’ı bir spikerle muhabbet ederken buldum. Eh biraz ihtiyarlamıştı. Güzel şeyler söylüyordu. İlgiyle dinlendim. Dedi ki “Ben 40 yıldır bu ülkeyi güldürdüm de bu ülke beni bir gün olsun güldürmedi.” Bu söz beni çok etkiledi. Sonra 24 yıldır sinema yapmadığını anlattı. Birkaç gün söylediği bu söz hep kulağımda çınladı durdu. Sonra bir ara “İlyas’tan damat karakteri çıkmaz mı” diye düşündüm.
‘BAŞKASINI OYNATIRSAN İKİNİZİ DE VURURUM’
İnternetten İlyas’ın son görüntülerini iyice inceledim. Bıyıklı bir fotoğrafını bulamadım. Sonra kurşun kalemle resmini çizip bir de bıyık kondurdum. Aklıma yattı. Ama konuşmak için acele etmedim. Alternatifleriyle düşünmeye devam ettim. Bir gün İlyas Salman’la ilginç bir yerde yollarımız kesişti. Konya Beyşehir’in Çavuş köyünde Şükran Buluşmaları etkinliğinde karşılaştık. Anadolu’nun bozkırında ilginç bir karşılaşma oldu. Çaldık söyledik. Hangimiz daha çok türkü biliyor yarışmaları yaptık. Bir gece onu sahneye çıkartıp köylülerin arasında orta oyunculuk yaptırdım. Ben meddah durumundaydım. Yönetmen Turgut Yasalar da vardı. Ona sordum ve sonunda konuşmaya karar verdim. “İlyas Abi bugün sadece su içmeyi kabul edersen, seninle ciddi bir konu konuşmayı planlıyorum” dedim. Konuyu anlattım. Uzun süre bana manasız manasız baktı. Sonra deli deli dağın yamacına doğru yürümeye başladı. Biraz oralarda dolanıp geldi. Biraz daha baktı ve “Bu rol bir oyuncunun hayatta karşısına çıkacağı en büyük roldür. Bunu benden başka kimse oynayamaz. Zaten oynatırsan seni de o oyuncuyu da vururum.”
ŞARTLARI DUYUNCA ŞAŞIRDI
“Tamam” dedim ama şartlarımı sıraladım: 1. Keyif veren sıvılardan şu an itibariyle uzak duracaksın. 2. Spor yapıp kondisyon tutacaksın. 3. Bıyık bırakacaksın. 4. Benimle her gün en az beş kez irtibat kurup gidişatına ilişkin rapor vereceksin... Bir süre bana öldürecekmiş gibi baktı, sonra Turgut Yasalar’a dönüp, “Yahu ben bu adamın ifadelerinden pek bir şey çıkaramıyorum. Soğuk Rus görünümlü bir hali var. Söylediklerinde bu ciddi mi Turgut?” dedi. Turgut da onaylayınca “Tamam” dedi. “Kabul ediyorum ama son bir kez bu gün birer içki içip veda edeyim”. Ben, “Konuştuğumuz an itibarıyla bitmiş kabul etmiştik geriye dönüş olmaz, kesinlikle hayır” dedim. Çok dil döktü ama benden pek hayırlı bir sonuç alamayınca Turgut’a dönüp, “Yahu Turgut bu Reis, komünist görünümlü faşist çıktı arkadaş” dedi.
DERTLERİNİ SİNEMAYLA ANLATTILAR
Çıldır’ın Aşık Şenlik beldesinde filmi çektik. Orayı seçtim çünkü bölgenin insanı bu ayıbı kapatmaya çalışan değil, tartışmaya açmak isteyen bir topluluk. Anadolu’nun birçok yerinde çekmek istedim ama konuyu anlattığımda hemen kapılar kapandı. Kars, Ardahan bu konuda diğer yerlere göre kendini yenilemiş bir bölge. Filmde özellikle düğün sahnesinde bütün köyler gönüllü olarak insan ve atlı gönderdi. Filmde yenge ve anneyi oynayan kadınlar ilk gönüllülerdi. Çünkü onlar da o yaşlardayken evlendirilmişlerdi. Onların hikâyelerini de dinleye dinleye filmi çektik.