Ve bir aile albümü

Güncelleme Tarihi:

Ve bir aile albümü
Oluşturulma Tarihi: Ocak 25, 2000 00:00

Haberin Devamı

Dip notlarında hiç beklenmedik ayrıntılarla karşılaşırsınız. Bittiğini sandığınız bir yazı ya da kitap, 1871 yapımı, saatte yedi mil yol alan Sahilbent ve Suhûlet vapurları gibi sizi, Boğaziçi'nde bir iskeleye bırakır, örneğin Bebek İskelesi'ne.

Bildiğinizi, yaşadığınızı sandığınız bu iskeleden evinize döndüğünüzde, masanızın yanında onarılmasını bekleyen tuval üzerine bir yağlıboyadan bakan kırmızı fesli, beyaz sakallı bir portre size gülümsemektedir. Birden adı gelir aklınıza; Hafız Vehbi Bey (...)

Ve aile albümü: Sararmış, köşeleri kırık, ortası lekeli fotoğraflar. Bir araba, Boğaziçi sırtlarında. Aile içinde anımsayanlar fotoğrafın çekildiği yerin Maslak olduğunu söylüyor... Ustaca poz vermiş her biri. Belki de ‘‘maharet’’, Paul Tarkoul, Phebus fotoğrafçısı ya da başka fotoğrafın altına beyaz mürekkeple ‘‘Çobanyan Kardeşler-Bebek’’ imzasını atanlara ait. Ne de olsa aile fotoğrafçısı her biri! İşte, bir ayağı arabaya yaslı, Hafız Vehbi Efendi'nin damadı, Şirket-i Hayriye azası Talat Bey, direksiyonda saz semaileri ile ünlü Refik Talat Bey. Arabanın önünde ise Raif Efendi. Arkada büyük kızı Dirayet ve küçük kızı Mürvet Hanım (...) Tamburi Cemil Bey'in yakın dostu, udi, bestekár Refik Talat Bey'in o dönemde ailesine ait olan Bebek'te, Aslanlı Konaktaki hayvanlara merakı: Ayı yavruları ve maymunlar da bunların arasında.

Martının kadim dostu

Eşi Şeref Hanım'dan duyduğum ve kardeşi Samiye Hanım'dan kitap yayına hazırlanırken tazelediğim küçük bir olay: Bebek'te ünlü bir komşuları vardır; ‘‘Dáhi-l Azam’’ olarak anılan Abdülhak Hamid Tarhan... Tarhan, bir gün dostlarını ahşap evinde çaya davet eder. Sofra ‘‘mükellef’’ hazırlanmıştır. ‘‘Buyursunlar efendim’’ dendiğinde bir maymun sofrayı talan etmiş, misafirlere sırıtarak balkondan atlayıp Refik Talat Bey'in Arslanlı Konağı'nın setli bahçesinde kaybolmuştur.

Böylesine küçücük ayrıntıların, çoğumuz için hiçbir anlamı olmayabilir. Ama her kent küçük ayrıntılardan oluşur, anlatılacak öyküleri var ise...

İstanbul, doğa ve mimarisinin ötesinde, büyük kavimlerin binlerce yıldır ayakta tuttuğu, belgelerini bırakıp gittiği bir su kentidir. Bizans ve Osmanlı gibi iki büyük imparatorluğun tanığıdır üstelik... Şirket-i Hayriye ise İstanbul'un sularından gelip geçen bir martının kadim dostudur...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!