Güncelleme Tarihi:
Hürriyet gazetesi yazarı Kanat Atkaya'nın köşesindeki yazısına göre, gösterişli cephe mimarisine sahip olan, Beyoğlu'nun en süslü binası Çiçek Pasajı'na da olanlar olmuş... 19 Temmuz'da yürürlüğe giren sigara yasağı ile birlikte maddi yönden sıkıntıya düşen pasajın işletmecileri, çözümü "o en süslü binanın" tavanının bir bölümünü açmakta bulmuş. Artık "tavan kısmı olmayan" Çiçek Pasajı'nda da sigara içilebiliyor.
İşte Kanat Atkaya'nın Çiçek Pasajı'nın "başına gelenleri" anlattığı yazısı:
Cabrio Çiçek Pasajı
Belli aralıklarla yıllardır aksatmadan sürdürdüğüm bir ritüel var.
Boş günümde kitap alıp, Çiçek Pasajı’na, Kimene’ye giderim.
Dükkanın pasaj tarafındaki kapısının önünde duran iki kişilik masaya otururum.
Öğleden sonra. Bir yemek, bir salata, bir bira ve iki sigara.
En sevdiğim takıntılarımdandır.
Sigara yasağı sonrası hesap biraz bozuldu tabii.
Birkaç gün önce “Balık Pazarı tarafındaki masaya geçerim olmadı...” diyerek dükkana ilerledim.
Şampiyon Kokoreç, şaka oyuncakları tezgahı ve profilden Konyasporlu Manav manzaralı masaya çöreklenmek üzereyken elemanlar “Pasaj’da da oturabilirsin abi” diyerek müjdeyi verdi.
Sevgili masama kavuşur kavuşmaz “Nasıl oldu, Belediye ikna oldu mu?” diye sordum.
Garson arkadaş eliyle yukarıyı işaret etti.
Hay bin porsiyon taratorlu midye tava!
Pasaj Cabrio olmuş.
Tavanın bir bölümü açılmış.
Pasajın büyüsü bozulmuş, takkesi düşürülmüş, keli ifşa edilmiş!
E, o zaman pasaj oluyor mu?
Ne kuş, ne deve!
Ne pasaj, ne sokak!
Ellerinde birbirini kesen şık panellerden oluşan modern ve havadar bir proje varmış pasaj sakinlerinin.
Bakılsın, incelensin ve makul bir ortak yol bulunsun lütfen.
Pasaj çok mühim yerdir, böyle asker tıraşından ilk darbe sonrası kaçmış apaş gibi kalakalmış... Yazık!
Pasaj zaten güçlükle ayakta kalmaya çalışıyor.
İstanbul akşamcılarına kuşaklardır baba yadigarıdır.
Kim ne destek verecekse şimdi versin. Yağmur vardı, aldığım kitabı rahat rahat kurcalayamadım.
Esas isyanım bu büyük felakete tabii...
Doğubank’a vardım; tıp dünyasına daldım
ÇİÇEK Pasajı’nın “cabrio” olma sürecine tanıklık etmenin şokunu atlatamamışken, bir de Doğubank şoku yaşadım.
Eskiden Uğur Dündar öncülüğündeki haber ekiplerinin baskın verdiği Doğubank’a elektronik eşya temin etmek için giderdik.
Benim gibi müzik meraklıları, koltuk altlarında gazete kağıdına sarılmış bir amfiyle mutlu mutlu çıkmıştır merdivenlerden mutlaka.
Sirkeci’de başka bir işimi halletmek için gezerken,aklıma evde doğal ömrünü tamamlayan CD-çalar geldi.
“Hazır buralardayken Doğubank’a bakayım, almasam da fiyatları öğrenmiş olurum” diyerek pasaja daldım, alt kata indim.
Haydaa! Her yer ya cep telefoncu ya da medikal ıvır zıvır satılan dükkana dönmüş.
Tansiyonunuzu bağırarak söyleyen cihaz, boynu tutulana şifalı yastık, bebek insan tartısı...
CD-çalar yok mu?
Bir tane bulabildim.. O da olacak bir şey değildi.
Han etrafında bildiğim bir iki mağaza vardı; yokladım, onlar da göçmüş.
CD-çalar acil ihtiyaç değil, zaten plak dinliyorum daha çok.
Ama Eminönü turumun kış etaplarından birini kaybettim ya, ona üzülürüm işte.
Vitrinine bakıp “Of ne güzel! Kimbilir ne pahalıdır!” diyerek hayal kuramadıktan sonra ne yapayım ben Doğubank’ı.
Cep telefonu kılıfı görmeye mi gideceğim?
Sanmam, yakınlarda Sirkeci Postanesi var, gider onun tavanını seyrederim daha iyi.
Çok güzeldir, ayrıca tavsiye ederim...