Güncelleme Tarihi:
EBRU GÜNDEŞ'in eski sevgilisi Avukat ÖMER DURAK ilk kez konuştu
Avukat Ömer Durak. Onu hep x-sevgili diye tanıdık. Türkiye gündemini işgal eden ilişkileri üzerine Ebru Gündeş dahil herkes konuştu. Bir tek o sustu. Eğer boğazına çökmeseydim, susmaya da devam edecekti.
Kendimi sizin yerinize koyuyorum: Benim gibi ısrarcı bir kadını ben çoktan arabadan atmış olurdum! Siz çok kibarsınız.
- Hayır diyemeyen bir insanım ben. İnsanları kırmamak için elimden geleni yaparım. Ama bunun hep zararını gördüm. Aslında konuşmak istemediğimi anlamanız için, elimden geleni yaptım...
İyi ama sizin kendinize seçtiğiniz iş de, insanları ikna etmekten geçiyor.
- Mesleğimin gereklerini ben de yerine getiriyorum ama şu anda benim özel hayatımdan konuşuyoruz. Ve bu konuda rahatsız bir adamım. Hastalık boyutunda. Fotoğraf çektikleri zaman, ‘‘Yine ne yazacaklar?’’ diye komalara giriyorum. Ben popülerliğin ne olduğunu Ebru'yla öğrendim. Vallahi insanın her yerde fotoğrafının çekildiğini bilmezdim.
‘‘Mağdur’’ durumuna düştüğünüzü hissediyor musunuz?
- Bana bir iyilik yapın. Keselim bu konuşmayı. Eski sevgiliyim ben! Beni kim hatırlar? Hem ne gerek var?
Siz bu ‘‘eski sevgili’’ lafının sahip olduğunuz tüm sıfatların önüne geçmesinden hiç hoşlanmıyorsunuz.
- Evet ama bunun başka çaresi yok: Beni öyle tanıdılar, ilişki bitti, şimdi de öyle hatırlıyorlar. Bir şey demiyorum. Ama takdir edersiniz ki, insanın keyiften öleceği bir durum değil.
Yani bu x-sevgili hikayesi hiç bitmeyecek mi?
- Ben kötü bir tahmin yaptım. Bir ay dedim. Sonra, üç aya çıktım. Sanırım daha bir yıl var önümde.
Peki Ebru Gündeş'in eski sevgilisi olmanız bundan sonraki ilişkilerinizde referans mı olacak?
- Zannetmiyorum. O haberlerdeki anlatılan adam, medyatik kadınlarla ilişkiler yaşayan bir adam. Ben o değilim. O rol bana uygun değil.
VİCDAN AZABI DUYMADIM
Bu arada, herkes sizin tekrar barışmanızı ister gibi.
- İyi bir ilişkiydi. Güzel bir ilişkiydi. Son derece sevecen. Aşkla başlayan ve hep o enerjiyle devam eden.
Galiba ilişkinizin belirgin bir bitiş sebebi de yok.
- Yok. Ben yoruldum. Bu konulara girmeyelim.
Ama bir nedeni olur, genelde. Yani ilişkiler bir sebeple son erer.
- ‘‘Şunu şunu yaptın’’ ya da ‘‘O değerli vazoyu kırdın!’’ değil. Yani somut bir sebep yok. Benim bildiğim ama bir başkasının belki zor anlayabileceği bir şey. Bakın ısrarcılığınız çok kibar ama ben yine de kendi kaleme gol atmış gibi hissediyorum.
Ebru Gündeş'in beyin kanaması geçirmesinden dolayı vicdan azabı çektiniz mi?
- Vicdan azabı değil ama çok acı çektim. İnanamayacağınız kadar üzüldüm. Biz saygılı bir çifttik. Bir gün olsun birbirimizin arkasından konuşmadık. Hala telefonlaşıyoruz. Daha bugün konuştum.
Siz ona kendinizi anlatıyor musunuz? Mesela gazeteciler arıyor, ben nasıl davranmam gerektiğini bilemiyorum diyor musunuz?
- Hayır. Bu konuda hep beceriksizdim. Ebru da kızardı bana. Şimdi ne diyeyim kıza? Benim suçum, ne saklanmasını, ne kaçmasını becerebiliyorum!
İyi de siz bana ‘‘Gelin ofisimde size bir çay ikram edeyim’’, demediniz ki. Ben de sersem değilim herhalde, yazarım bunu. Yani siz gönüllü değildiniz.
- İnsanın, kimsenin bilmediği zamanları vardır, evin içinde tuhaf bir kıyafetle dolaşırsınız mesela, eşofmanla bakkala gidersiniz, yine öyle olmak istiyorum ben. Avukatım diye ne yapayım? Her gün tekzip mi yazayım! İnsanlarla normal sohbetlerim olsun istiyorum. Hep Ebru'yla ilişkime gelmesin laf. Anlıyor musunuz beni? Bitsin bu iş.
TANRISAL BİR ŞEY Mİ?
Hiç yok mu yani biraraya gelme ihtimaliniz?
- Yok. Ama hayatta ne olacağı belli olmaz. Bazen düşünmüyor da değilim: Bu ilişki kader miydi, Tanrısal bir şey miydi? Çünkü herkes bizi çok yakıştırıyordu. Belki de insanlara elektriğimiz geçiyordu. Ama söyleyeceğim şu: Bir aşk yaşadık. Bitti. Şimdi, o aşka can çekiştirmek istiyorlar.
Ebru Gündeş hakkında çıkan haberleri görünce tepkiniz şimdi ne oluyor? Kıskanıyor musunuz?
- Daha iyi şeyler yapmasını, yaşamasını ve daha iyi insanlarla birlikte olmasını isterim tabii.
Peki yılbaşı programı yapmasına, televizyona çıkmasına ne diyorsunuz?
- Kendi kararıdır. Ne diyeceğim? Ama hayatında ben olsaydım, bunu yapmaması için onu ikna etmeye çalışırdım. Kesinlikle. Yani buna gücüm olsaydı. Biz küçük şeylerden mutlu olan bir çifttik. Ama ben hiç bir zaman o dünyanın adamı olamadım.
Ayrılık kararını verdiğiniz için hiç pişman olmadınız mı?
- Hayır. O kararı zor verdim gerçi. İnanılmaz zor. Ama bir kere karar verince uygularım. Kimselerinkine benzemeyen bir şey yaşadık biz. İlişkiye başlarken yüreğimin sesini dinledim.
Bitirirken?
- Mantığımla hareket ettim. Ama doğrusunu yaptım. Doğru zamanlamaydı. Bir futbolcunun yuhalanmadan jubile yapması gibi. Bakın, mutlu olmanın tanımı herkese göre değişir. Herkes hayata aynı pencereden bakmaz. İşinizi seversiniz para kazanırsınız o parayı da mutlu olmak için harcarsınız. İşim benim için de önemli ama mutluluğum daha önemli. Ebru için ise farklı. Dolayısıyla bunlar benim için sorundu.
O ŞARKI KİME?
Peki aşkın adaleti var mıdır?
- Aşk duygusunun bir kavramı olabileceğine inanmıyorum. Başına gelince yaşıyorsun. Ama adını koymanın, içine bir kavram sokuşturmanın bir manası yok. Dürüstseniz gönlünüzce yaşıyorsunuz. Kuralları da yok aşkın. Saçma bunlar. İnsan kendisi bile anlayamaz ne olduğunu ki, başkası anlasın! İnsan aşıkken kendisini tanımaz. Aşk biter, acısını çekersin ya da çekmezsin.
Siz çözümlediniz mi herşeyi?
- Hayır ben aşk meselelerinde çok tecrübeli değilim. Bir kere aşık oldum hayatımda. O da Ebru'ya. İnanıyor mu bilmiyorum ama bunu ona da söyledim. O dünya zor bir dünya. Başarıların garip popülerliklerden geçtiği, tiraja bağlı bir dünya. Sürekli gündemde kalma zorunlulukları var. Yoruyor insanı.
Ama iki sene dayanmış ve kendinize kimsenin giremediğin bir koza oluşturmuşsunuz.
- Evet ama ‘‘Bunları, bunları yapmadan da başarılı olursun’’ dedikçe sorun yaşıyorsunuz. Kaset kaygısı, beste kaygısı. İnsanın işi kendine para kazandırmalı ve o işten keyif almalı. Ama o kadar. İşindeki bir hata Ebru'yu öldürür. Ama hayır, böyle bir şey yok! Profesyonel olmak ayrı bir şeydir. Ben büyük bir balık tuttuğumda da mutlu olabilirim ya da güzel bir şarap içtiğimde. Hayatımın tek anlamı yaptığım iş değildir. Bir sürü insan garip bir şekilde hayatının bütün konsantrasyonunu işine veriyor. Demek istiyorum ki, ben bir arkadaş toplantısındaki birine müvekkil gözüyle bakmıyorum.
İlişkiniz süresince evlilik düşünmüş müydünüz?
- İki sene içinde haliyle düşünüyor insan. Ama bazı şeylerin de bazen sihiri kaçıyor.
Bu arada evlenme teklifi almış mı gerçekten?
- Bununla benim ilgilenmemem gerekiyor, değil mi? Ebru herşeyi yaşayabilir. Teklif de alabilir. Bizim ilişkimiz insanların ilgisini çekecek kadar sıradışıydı. Başlangıcı, bitişi, sonraki olaylar. Benim bile geçmişe dönüp baktığımda ‘‘Vay be!’’ diyeceğim bir ilişki.
İlişki bitince sevgi şefkate mi kayıyor?
- Hala şefkat ve sevgi arasında duruyor.
Ayrıldığınız bir insan için hala seviyorum diyecek kadar cesur musunuz?
- Söyledim. Ayrıldıktan sonra da söyledim.
Hastanede hissettikleriniz?
- Ben sevdiğim insanın kaşının üzerinde sivilce çıksa ‘‘Hadi yürü doktora gidelim’’ diyen bir tipim. Her ne kadar böyle bir durum karşısında metanetli olmak gerekse de ben çok pimpirikliyim. Çok korktum.
İyileştiken sonraki ilk konuşma?
- O aradı. Hiç bir şey olmamış gibi, n'aber nasılsın dedi. İnanamadım.
O şarkı: ‘‘Dön N'olur’’?
- Benim için yazıldığını filan düşünmüyorum. Söyler misiniz, bunu söylemenin yolu varken, yani samimiyet varken, neden bir şarkı yazılsın?
İnsan sevgilisinden ayrılıyor diye beyin kanaması geçirir mi?
Bir süre hastanedeydiniz, sonra kayboldunuz.
- Çünkü kendi fotoğrafımı gazetede gördüm. Yok ben yoğun bakıma girmişim, yok Ebru'ya şarkılar dinletmişim! Tamamen palavra. Orası yoğun bakım. Nasıl girebilirim? Tüm bunlar beni çok rahatsız etti.
Hep ‘‘Ebru inattır bu işin de üstesinden gelir’’ dediler, siz ne düşündünüz?
- Beni ilgilendirmiyor bu yorumlar. Sincap gibiymiş ama çok güçlüymüş. Evet güçlüdür ama ben çok korktum. Öyle böyle değil. Ben anevrizmanın ne olduğunu biliyordum. Ebru çok tehlikeli bir operasyon geçirdi. Bunun dışında aslında hiçbir şeyin önemi yok. Ama hikayeyi benimle olan ilişkisine bağlamak mantıklı değil.
Her hangi bir suçlamayla karşılaştınız mı?
- İnsan sevgilisinden ayrılıyor diye beyin kanaması geçirir mi? Neden böyle bir mantık yürütülüyor olsun? Çok saçma. Üzüntüyse, bu ayrılığın on katı daha fazla üzüntü çeken insanlar var.
Enişte, yenge nasıl?
Peki tüm bu yaşananlarda olumlu bir taraf yok mu?
- Var. Depremzedelere yardıma gitmiştim. İstanbul'a dönüyorum. Arabalı vapura bineceğim. Yer yok. Son anda ‘‘Hadi gel seni de alalım, tanıdıksın sen. Eniştemizsin!’’ dediler, yer açtılar.
İnsanlar müthiş takip ediyorlar değil mi olanı biteni?
- Biz ayrıldığımızda ben dalmaya gittim. İstedim ki, dört gün kafa dinleyeyim. Allah'ın unuttuğu bir yerdeyim. Benzin alacağım. Sabahın beşi istasyona girdim. Pompacı, ‘‘Abi yenge nasıl?’’ dedi. İnanamadım!
Demek ki herkes sizi birbirinize çok yakıştırıyordu.
- Evet. O günlere dönsek, bir daha da yaşarım böyle bir şeyi. Yani bugünkü handikaplara rağmen. Kötü hatırlamıyorum.