Güncelleme Tarihi:
NEFES'İN FRAGMANLARI İÇİN TIKLAYIN
FİLMİN GÖRÜNTÜLERİ İÇİN TIKLAYIN
İşte Sinem VURAL'ın ses getirecek o röportajı
Öncelikle filmin konusundan biraz bahseder misiniz?
- Film 1993 yılında, Türkiye’nin doğu bölgesindeki bir komando timinin yaşadıklarını konu alıyor. Bu birlik, baskın yapılacağı haberi üzerine röle istasyonunu korumakla görevlendiriliyor. İstasyona yürüyerek giderlerken, yolda pusuya düşüyorlar.
Filmin yazılı bir senaryosu var mıydı?
- Yok gibi bir şey. Üç tane balya halinde senaryo vardı ama biz elimizde senaryo ile oynamadık. Senaryo, yönetmen tarafından iki kez özümsendi, yeniden yazıldı. Senarist arkadaşımyız artık delirmek üzereydi.
Doğaçlama mı oynadınız?
- Bazı sahneler doğaçlama çıktı. Örneğin içtima sahnemiz o an karar verdiğimiz bir sahnedir. Replikler de birçok sahnede bu şekilde aktı. Mesela “Ben burada ne söyleyeceğim” dediğim zaman “Yüzbaşı sensin” dediler. Öyle çekildi film.
ÇEKİMDEN ÖNCE AYLARCA ASKERLİK EĞİTİMİ ALDIK
Öncesinde sağlam bir eğitim sürecinden geçmişsiniz...
- 3 Ekim 2006’da bizleri otobüslere bindirdiler. Daha sonradan İstanbul-Halkalı olduğunu öğrendiğimiz bir yere götürdüler. Bizim için büyük bir koğuş hazırlanmıştı. 45-50 kişiydik. Sivilleri teslim edip kamuflajlarımızı aldık orada.
Başınızda kim vardı?
- Filmin çıkış noktası olan “Güneydoğu’dan Öyküler” kitabının yazarı Hakan Evrensel 10 gün kadar teğmen olarak bizimleydi. Ondan sonra eğitim astsubayı, yeni emekli bir komando geldi. Yakın dövüş ve su altı savunma gibi birçok alanda komando eğitimi verdi. Ciddi bir psikolojiyle “Bakmam ben sizin oyunculuğunuza... Sizi eğitmemi söylediler, eğiteceğim” dedi. Baktık hepimiz bir araya gelsek dövemeyiz, çaresiz dediklerini yaptık! Tuvalet temizliği, nöbet saatleri, yemek yapımı, sabah içtiması, öğlen içtiması, öğlen eğitimi diye devam etti hazırlıklar...
Ne kadar sürdü bu?
- 2-2,5 ay sürdü nereden baksanız. Eğitim bitince de Kaç-Gönbe tepesinde çalışmalara başladık.
DÖRT AY DİYE BAŞLADIK İKİ YILDA TAMAMLADIK
Siz henüz askerliğinizi yapmamışsınız. “Nasıl altından kalkarım bu rolün?” dediniz mi hiç?
- Sadece bu rol için değil tüm roller için “Oynayamayacağım galiba” dediğim olur. Ama kabul etmezsem oyunculuğu bırakmam lazım.
Çekimler iki yıl sürmüş. Ara vermediniz mi hiç?
Çekimlerin bu kadar uzun süreceğini biliyor muydunuz?
Filmin vizyon tarihi çok enteresan bir döneme denk geldi. PKK’lılar geliyor, açılım tartışılıyor... Bu zamana önceden mi karar verilmişti?
- Film çıkma zamanını kendi belirliyormuş. Biz geçen yıl vizyona girmesini bekliyorduk mesela...
Bu konuda daha önce hiç film çekilmemişti... Siz ilksiniz...
- Bu konular riskli... PKK’nın dağa çıkmasının üzerinden 20 yıl geçmiş ama bu konuda ne dizi, ne film ne de tiyatro oyunu var. Orada sürekli bir kan kaybı oluyor, kimsenin “Benim başka sorunlarım var” diyerek görmezden geleceği bir konu değil bu.
Filmin tepki çekeceğini düşündünüz mü?
- Biz gerçek bir meseleyi anlattık. Olumsuz tepki gösterecek insan, bu gerçeği hiçe sayandır.
Filmi gazilerle izlemişsiniz...
- Evet... “Bir çatışma çıksa filmdeki gibi olurdu, bir yüzbaşı olsa senin gibi olurdu, erler böyle davranırdı” gibi yorumlarda bulundular. İşte o zaman “görevimizi yaptık” dedik.
Mete Yüzbaşı karakterini yaratma aşamasında, askerde arkadaşını kaybetmiş veya çatışmaya girmiş kişilerle görüştünüz mü?
Bu filmden sonra askerliğe bakış açınız değişti mi?
- Ben hâlâ askerliğe sıcak bakıyorum. Okulum bitsin bir an önce gideceğim, çünkü üzerimde bir sorumluluk var. Hani yapman gereken bir şeyi yapmamışsındır, onun rahatsızlığı olur ya, öyle bir his...
Ölüm riski geliyor mu aklınıza peki?
- Vatan için can vermek bana hiç uzak gelmiyor. Vatan için can vermezsen neye verirsin ki? Ailen için verirsin, o da vatana dahildir zaten... Vatan için, bayrak için ölünmezse, o vatan vatan olmaz.