Güncelleme Tarihi:
Tam sekiz yıl aradan sonra "Ben Adamı Ayrılırken Tanırım" adlı bir albüm çıkaran Serengil, “Hayatımda en çok sahip olmak istediğim şey eş ve çocuktu. İkisi de bir anda hayatımdan silindi. Ben de hayata sarılmak için en iyi yaptığım şeyi, müziği seçtim” diyor.
Sekiz yıl sonra yeni bir albümle döndünüz. Bu uzun arayı vermenizin temel nedeni neydi?
- Sekiz sene önce işimi tamamen bırakmak istedim. Çünkü amacım bir aile kurmak, çoluk çocuğa karışmak ve hayatıma vasıfsız bir ev kadını olarak devam etmekti. Ev hayatına, ev kadınlığına hayatım boyunca özlem duydum. Başkaları star olmak isterken, benim hayatla ilgili planım buydu. 16 yaşında sahneye çıktım. Aynı yıl TRT1’e ilk dizimi çektim. Öztürk Serengil’in kızı olarak dünyaya geldiğim, o kadar küçük yaşta bu işe girdiğim için ünlü bir bebekliğim, çocukluğum ve genç kızlığım oldu. Artık o kadar sıkılmıştım ki her şeyden, "Bu kadar yeter" dedim. Hayatımın geri kalanını daha az gürültüyle geçirmek istiyordum. Zaten o dönemlerde, yani 2000’lerin başında her şey iyice bozulmuştu. Ben de kendimi geri çektim. Çoluklu çocuklu bir kadının sahnede olması hoş görünmeyecekti. En azından ben Türkiye’de yaşadığımız için öyle düşünüyordum. Kocan seni evde beklerken sahneye çıkarsan insanlar seni yadırgar. Çoluk çocuğa karıştığında dekolte bir elbise giyemezsin. Belki birçok insan bunu yaptı ama pek çok dedikoduyu da göğüslemek zorunda kaldılar. Ben o kadar geniş yürekli değildim. Bu yüzden bir seçim yaptım.
Dediğiniz gibi birçok sanatçı ev ve işi bir arada yürütebildi. Yani isteseniz siz de yapabilirdiniz.
- Hayır, yapamazdım. Evli olan birçok sanatçı hakkında nahoş şeyler konuşuldu. Onlara yapılanların yüzde 1’ini bile ben kaldıramazdım.
O dönemde başınızdan iki evlilik geçmesinin de geri çekilmenizde etkisi olabilir mi?
- Evet, iyi bir eş olduğumu düşündüğüm halde iki şanssız evlilik yaşadım bu süre zarfında. Bu konular benim için çok geçmişte kaldı. Bir de çocuk olayı vardı...
HER HAMİLELİĞİM BİR TRAVMAYDI
Çocuğunuzun olmayacağı yönündeki haberler doğru mu?
- Tetkikler sonucunda bir daha çocuğumun olmayacağını, hamile kaldığım takdirde kanımın çocuğu ancak 5,5'uncu aya kadar tolere edebileceğini öğrendiğimde çocuk ümidim de bitti. Çocuğum olmayacağına göre artık evlilik hayalleri kurmam. Hayatımda en çok sahip olmak istediğim şey eş ve çocuktu. İkisi de hayatımdan bir anda silindi. Ben de hayata sarılmak için en iyi yaptığım şeyi, müziği seçtim.
Hamilelik dönemini evde dinlenerek geçirmeniz de mi işe yaramıyor yani?
- Yok... Kanla ilgili bir sorundan dolayı 5,5 ay sonra doğum yapmam gerekiyor. Ben 5,5 aylık bir bebek dünyaya getirdim zaten ama yaşamadı. Bir kez daha bu konunun üstüne gidip kendimi üzmek istemiyorum. 24 tansiyonla, beyin kanaması riskiyle doğuma alındım, neredeyse ölüyordum. Bir daha bu sıkıntıları yaşamak istemiyorum. Kadere de karşı gelmek istemem. Allah istemedi çocuk sahibi olmamı demek... Belki de o kişiden olmamı istemedi.
O dönemde neler yaşadınız?
- Her hamileliğimde kilolar aldım, her hamileliğimde hastaneden eli boş döndüm, her defasında çocuk eşyaları sandıklara geri kaldırıldı. Bunların her biri büyük travmalardı benim için.
GÖRÜCÜ USULÜNE BİLE SICAK BAKIYORUM
Bir daha evlenir misiniz?
- Şimdilik düşünmüyorum ama yarın ne olur bilemem. Tek bildiğim bir daha evlenmeye kalkarsam, o kişi hayatını hayatta istediği yere gelmiş, çocuk istemeyen biri olur. Görücü usulü bile olabilir ama artık beni sevecek insanı sevmek istiyorum. Şu an benim için hayal tabii bu.
Röportaj öncesinde konuşurken, eski eşiniz hakkında “Gideceği belliydi” dediniz. Neden önce siz gitmediniz peki?
- Önce ben gitmeliyim, onu ben terk etmeliyim gibi egolarım hiç olmadı. Anne-baba ayrı olduğu için bekledim, benim başıma da aynısı gelsin istemedim. Son ana kadar evliliğimi kurtarmak için çaba sarfettim. Bir de ben hayatta hiç kimseyi yarı yolda bırakmadım. Yapabilseydim daha az zarar görürdüm belki ama yapamadım işte... Karşımdakinin bu kararı almasını bekleyecek kadar yürekliydim her zaman.
Konuşmamak için 250 bin liralık bir sözleşme yaptığınız doğru mu?
- Doğru. Karşılıklı bir protokoldü bu ve çok iyi oldu. Çünkü adımın artık ilişkim kalmayan kişiler tarafından anılmasını istemiyorum. Benim için her şey geçmişte kaldı.
ASSOLİST SEREN YOK ARTIK
Yıllar sonra müziğe dönmek, biraz ürkütücü olmadı mı? Sonuçta sistem sizin bıraktığınızdan çok farklı artık.
- Ama işime dönmek zorundayım. Evde oturarak, her gün bir restoranda yemek yiyerek, hiçbir işe yaramadan hayatımı geçirmemin mümkünatı yok çünkü... Sevgimi tamamen işime ve kendime verdim. Bir de ben bugüne kadar hep kendimden fazla etrafımdaki insanları sevdim. İşimi yaptığım sürece de başarılıydım. Hep ailemle anıldım. Hiçbir zaman birilerinin kocasını kapmadım, sevgilisini elinden almadım. Dolayısıyla hiçbir şey yapmadığım dönemde de beni sevenler sevmeye ve inanmaya devam etti. Ama artık üretmek ve onların sevgisini gerçekten hak etmek istiyordum.
Bu güven nasıl yenilendi?
- Benim durumumda olan bir çok kadın yaşama sevincini kaybeder, ben aksine güçlendim. Hayata tutundum. Artık hayatımın hiçbir döneminde olmadığım kadar güçlüyüm. Şu an tek hedefim başarılı olmak. Artık benim dönemim başlıyor, yarışmacı arkadaşlara başarılar diliyorum!
Albümü hayatınızın çok zor bir döneminde hazırladınız. Nasıl geçti çalışmalar?
- Evet, südyoda hıçkırıklara boğulduğum, bu yüzden kayıtlara iki gün ara verdiğim oldu. Ama sonunda tamamladık.
Kimlerden şarkı aldınız?
- Serdar Ortaç’ın iki, Soner Sarıkabadayı’nın bir şarkısı var. Selami Şahin’in "Ya Seninle Ya Sensiz"ine de cover yaptık. Repertuvar konusunda iddialıyım. Albüm daha çok da ayrılık yaşayanlara hitap edecek.
Bu albümle assolist imajından da sıyrılıyorsunuz sanırım...
- Evet, bu albümde "ben" olmak istedim. Bugünkü Seren ile yıllar öncesinde kalan otrişli assolist Seren arasında dağlar kadar fark var. Yüzümü batıya dönüşümün en iyi göstergesi bu albüm oldu.
HER İSTEYEN BENİ SAHNEYE ÇIKARAMAZ
Sahnelere hemen dönüyor musunuz?
- Evet ama her yerde olmayacağım. Beni her isteyen sahneye çıkaramayacak çünkü ekibimin büyük bir maliyeti var. 40 kişilik dans ekibi, 15 kişilik müzisyen ekibi... İlk programım da Günay'da... Şubat ayında Bostancı Gösteri Merkezi’nde sahneye çıkacağım. Sonrasında da televizyon programı yapacağım.
KENDİMİ ÇOK ÇİRKİN HİSSEDİYORDUM
O zor günlerde çok kötü görünüyordum. Kendimi çirkin hissediyordum. İlk olarak saçımın rengini değiştirdim. Sonra Bodrum’da Osman Müftüoğlu'nun desteğiyle kilolarımdan kurtuldum. 25 kilo verdim. Yenilendikten sonra pilates ve dans dersleri başladı. Şu an hedefe kitlendim. Başarılı olacağıma inanıyorum.
SİLİKONLARIMDAN KURTULACAĞIM
* Türkiye’nin ilk aşk temalı programını ben yapmıştım. Türkiye’deki evlilik programlarının başı benim.
* Bir karar aldım, artık kimseye laf etmeyecek, kimseyle polemiğe girmeyeceğim.
* Kilo verdikçe insanın kendine güveni geliyor. Dudaklarımı şişirttirmiştim. Göğsüme silikonlar taktırmıştım. Bu fazlalıklardan şimdi teker teker kurtuluyorum.
* Prenses olarak anılmamda bir sakınca yok. Sonuçta ailem bana her şeyi verdi. Mutsuz prenses de değilim. O prenses caddelere çıktı, deri ceket giyer oldu. Başına buyruk şeyler yapmaya başladı. Artık kendi başarısıyla anılacak, çünkü buna ihtiyacım var.