Varlığım dünyaya armağan olsun

Güncelleme Tarihi:

Varlığım dünyaya armağan olsun
Oluşturulma Tarihi: Aralık 22, 2013 01:27

Haftaya vizyona girecek ‘Senin Hikâyen’in başrolündeki Selma Ergeç bir dünya gezgini. Almanya’da doğdu, Oxford’da okudu, sonrasında tıp eğitimi gördü. Amaç: İnsanlığa maksimum fayda sağlamak. Son olarak Türkiye’de oyunculuğu seçen Ergeç “Naifliğim tamamen görüntü” diyor.

Haberin Devamı

Yeni filminiz ‘Senin Hikâyen’ sizin hikâyeniz olsaydı türü ne olurdu?
- Hayatımda devamlılık arz eden yegâne şey değişim. Bu yüzden türler karmaşası olurdu.
Türler karmaşası hayatınız nerede başlıyor?
- Almanya’da. Alman anne ve Türk babamın tanışmasıyla başlıyor.
Bir ‘Love Story’ hikâyesi mi?
- Babam cerrah. Almanya’da bir hastaneye uzmanlık yapmak için gidiyor. Annem hemşire. Tesadüfen farklı arkadaş gruplarıyla gittikleri bir dans kafede karşılaşıp tanışıyorlar. O yıllarda babamın ailesi annem Alman olduğu için, annemin tarafı babam Türk olduğu için bu ilişkiyi onaylamıyor. Ama sonuçta onların aşkı evliliğe kadar gidiyor. Bu yüzden Türkiye’de küçük bir düğün yapıp Almanya’da yaşamaya başlıyorlar. Ben ve biri erkek, biri kız iki kardeşim Almanya’da doğuyor. Sonrası da babamın mesleğinden dolayı sürekli taşınmakla geçiyor. Bir sürü farklı şehir ve ülke...
Göçebe hayat ve aidiyetsizlik travma yaratıyor mu?
- Sürekli taşınmalar ve adaptasyon süreçleri sancılı oluyordu. Yeni şive ve diller öğrensem de kalıcı dostluklar kuramadım. Sanırım taşınma mevzuu artık genlerime işledi. Şimdi de şehir içinde sürekli ev değiştiriyorum.
Liseyi Oxford’da yatılı kız okulunda okudunuz. Bu eğitim sizin ilişkilerinize nasıl yansıdı?
- Sadece kadınların olduğu bir ortam doğal olamaz. Dünya öyle bir yer değil. Ortamı sadece kadınlara indirdiğinde suni bir boşluk yaratılıyor. Bunun pozitif etkilerinden çok negatif yansımaları olduğundan eminim. Yalnız 15 yaşımda gidip sadece iki sene o okulda okuduğum için bu durumdan pek etkilenmedim.

Haberin Devamı

DÜNYAYA FAYDALI OLMAK İÇİN TIP OKUMAYA KARAR VERDİM

Tıp okudunuz. Bu doktor baba, hemşire anne, baskının bir getirisi miydi?
- Hayır. Aslında beş yaşımdan beri resim yapıyorum. Bu yüzden babam Paris’te moda okumamı istiyordu.
Derdiniz neydi peki?
- Çünkü 12 yaşımda felsefeyle ilgilenmeye başladım. Dünyaya nasıl maksimum faydalı biri olabilirim diye düşündüm. Babam idealleri konusunda çok hırslı bir doktordur. Bana iyi bir örnek oldu. Bu yüzden bir hastaneye bağlı kalmadan ‘Sınırsız doktorlar’ gibi kuruluşlarda çalışmak isteğiyle tıp okumaya karar verdim. Derslerden çok keyif aldım. Herkesin en zor dediği ‘anatomi’ dersi aldığım dönem bile benim en çok gezdiğim zamanlardı.
Yani aslında cerrah mısınız?
- Hayır, daha bölümümü seçemeden üçüncü sınıfta okulu bıraktım.
Neden peki?
- Çünkü her şey çok hızlı gelişti. Tıp bölümüne bile hiç beklemeden girmiştim ve önümdeki 25-30 sene neler yapacağım çizilmişti. Türkiye’ye staj için geldiğim dönemde en azından altı ay hayatımda başka şeyler denemeliyim diye düşündüm. Çocuk yaşlardan beri tiyatro yapıyordum. Kısa filmler çekiyordum. Şans eseri bir dizide rol aldım. Ve oyunculuk başladı.

Haberin Devamı

HİÇ KİMSENİN HAYATI MÜKEMMEL DEĞİL

Tıp okurken her şeyi bırakıp farklı bir ülkede oyunculuk yapma fikrini aileniz nasıl karşıladı?
- Şoke oldular. Çünkü okulda mutsuz değildim ve zorlanmıyordum. Çok hoşlarına gitmese de bana yansıtmadılar. Çünkü onların mottosu; işin hobin olsun.
Hollywood yıldızlarının hikâyelerinde açlık, ödenmeyen faturalar, parçalanmış aileler var… Sizdeyse her şey mükemmel gibi?
- Hiç kimsenin hayatı mükemmel değil. Benim de zorluklar yaşadığım dönemler oldu. Hayatımda taşlar hiç öyle göründüğü gibi yerine oturmadı. Annem Alman, babam Türk olunca hangi ülkeye gitsem beni konumlandıramıyor ve hiçbir çekmeceye koyamıyorlardı.

BU SORUYU BANA ANNEM BABAM BİLE SORMADI

Haberin Devamı

Sinema filminiz ‘Senin Hikâyen’ özünde ne anlatıyor?
- Canlandırdığım Esra karakteri ile Hakan’ın (Timuçin Esen) çok güzel giden bir evlilikleri var. Esra tam bir kariyer kadını. Hakan da müzik stüdyosu olan sanatçı ruhlu bir adam. Hayatlarından çok memnunlar. Yalnız Esra’nın kayınvalidesinin (Nevra Serezli) tek isteği bir torun. Sonunda onların da akıllarına sokuyor.
Kayınvalide baskısı korkutucu mu?
- Genelde kayınvalide geline hayatı zindan eder gibi bir klişe vardır. Ama bu filmde onların ilişkisinin sınırları çok güzel.
Filmdeki gibi “Çocuk da yaparım kariyer de” algısı aslında masal mı?
- Bana kalırsa çok özgürleştirici bir söz olmakla birlikte aynı zamanda kadınlardan mükemmel performans beklentisinin karşılığı...
Siz çocuk istiyor musunuz?
- Bunu annem babam bile henüz bana sormadı. Cevaplarsam onlara ayıp olur.
Vizyonda Türk sineması bombardımanı yaşanırken sizin filminize neden gelelim?
- Gerçekçi bir hikâye. Hem komik, hem romantik, hem dram yanı olan… Salondan çıktığınızda sizi bulutlar üzerinde hissettirecek aydınlık bir film.

Haberin Devamı

MATRAKÇI OLMAK İSTERDİM

Muhteşem Yüzyıl’da üç sezon Hatice Sultan’ı canlandırdıktan sonra kendinizi hiç onun gibi hissettiniz mi?
- Biri beni sinirlendirdiğinde “Alın şunun kellesini” demiyorum tabii. Öyle bir şey yok.
Günümüzde Hatice’ler, Hürrem’ler var mı?
- Bir drama dizisinden yola çıkarak gerçek dünyadaki isimleri değerlendirmek biraz adaletsiz olur. Dünya genelinde güçlü kadınların, olması gerektiği yerde olmadıklarını düşünüyorum.
O dönemde yaşasanız hangi karakter olmak isterdiniz?
- Matrakçı olmak isterdim. Her şeye şahitlik eden, aynı zamanda uzakta duran, müthiş yetenekli bir adam.

AŞKTA ANALİTİK DÜŞÜNEBİLİYORUM

Göründüğünüz kadar naif bir kadın mısınız?
- Bunu ben de yapıyorum ama insanları bir iki sıfatla karakterize etmeyi çok yüzeysel buluyorum. Naif görünmem tamamen genetik. Aslında anneme benziyorum. Ayrıca naiflik bana göre, dünyaya bir sürü bilgi ve önyargıyla doldurulmadan bakmak, anlamına geliyor. Bundan sonra da naif kalmayı çok istiyorum. Ama alınan yaralar ve yaşamla bunu kaybediyoruz. Naif kalabilmek mücadele gerektiriyor.
Bu mücadelede defolarınız neler?
- Mükemmeliyetçilik çok sevdiğim bir özelliğim değil. Ama ben çocukken de böyleydim. “Olsun, hemen olsun, en iyisi olsun” diye düşünüyordum. Arada bir kendime “Rahat ol” demem lazım.
Aşkta da mükemmeliyetçi misiniz? Romantik değil pragmatik olduğunuzu duydum…
- Zaman zaman birçok kişiye göre daha analitik ve matematiksel düşünebiliyorum.
Aşkta hiç koyver gitsin dediğin olmaz mı?
- Bu, tamamen durumdan duruma göre değişen bir durum.

Haberin Devamı

YAŞIMIZIN HESAPLANMADIĞI BİR DÜNYADA YAŞAMAK İSTERDİM

30’lu yaşlarda hayatta neler değişti?
- Bunun yaşla değil yaşadıklarınızla alakası var. Hiç yaşımızı hesaplamadığımız bir dünyada yaşamak isterdim.
Neden? Yaş almakla ilgili sorununuz mu var?
- Hayır. Bu sadece gereksiz bir şartlanma getiriyor. Bence yaş almak önemli değil. Anneme bakıyorum yaşsız bir kadın. İnanılmaz genç bir ruha sahip. Yaş bizim birbirimize yapıştırdığımız bir takım etiketlerimizden biri. “30’undan sonra büyümek zorundasın” diyorlar ama öyle bir şey yok.
Nasıl yani?
- Yedi yaşımdayken şu anki halime göre daha olgun ve büyüktüm diyebilirim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!