Şermin SARIBAŞ
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 09, 2004 00:38
Havalimanlarında her yıl yüzlerce içi eşya dolu valiz unutuluyor. İçlerinde diş protezinden, köfte maşasına, telefondan, gıcır gıcır İtalyan papuçlarına, kürklere kadar yok yok. Sahipleri bir yıl içinde almazsa, THY valizleri ihaleyle satıyor.
Eşya ihalesini dört gözle bekleyen sekiz şirketten biri Matar. Sahibi Murat Kuzu, tam 10 yıldır meraklısı olduğu bu ihaleyi takip ediyor ve kıran kırana mücadeleden sonra ihaleyi kimselere bırakmıyor. Bu işi niye böyle sıkı takip ettiğini de şöyle açıklıyor: ‘O valiz açma merakı var ya...’
Her yıl gazetelerde, sadece bir kez şu küçük
haber çıkar: ‘Türk Hava Yolları’nda unutulan eşyalar satıldı.’
Bu eşyaları kim alır, arasından neler çıkar? İnsanlar niye bir yıl kayıp eşyalarını arayıp sormaz? O valizlerin tek tek açılması kaç gün sürer? Kim delinin pösteki sayması gibi oturup bu valizleri tek tek açıp, içindekileri muhteviyatına göre ayırır?
Bütün bu soruların cevaplarını alabileceğim bir yerde, Topkapı civarında mutfak malzemeleri satan bir dükkandayım. Dükkan sahibi 10 yıldır THY Dış Hatlar uçuşlarında unutulan eşyaları toptan satın alan Murat Kuzu. 49 yaşındaki Kuzu’nun dükkanına girdiğimde tavana kadar binbir çeşit eşyayla karşılaşıyorum. Hac’dan dönenlerin unuttukları hac malzemeleri, zemzem suları, kavonoz dibi kalınlığında gözlükler, hiç kullanılmamış Ray-Ban, Gucci gözlükler, çantalar, çakılar, fotoğraf makineleri, çocuk arabalarından göz gözü görmüyor. Adım atmakta zorlanıyorsunuz. ‘Ne kadar çok unutkan insan var’ diye düşünürken, Murat Bey’den sanki çay, kahve ısmarlıyormuş gibi bir teklif geliyor: ‘Sizin için de bir valiz açalım.’
Teklife soran gözlerle ‘Efendim’ diye karşılık verince Murat Bey açıklıyor: ‘Buradaki arkadaşlar valizlerden birini açmak için neler vermez. O valiz açma merakı var ya, müthiş bir şeydir. O yüzden size bir valiz ikram ettim.’
Valiz açma ikramını(!) nazikçe geri çeviriyorum ama kendimi tutamayıp, valizleri açarken kendisini ‘röntgenci’ gibi hissedip hissetmediğini soruyorum. ‘Biraz öyle, ama ben bunların hepsinin parasını ödüyorum. Hak etmediğim bir şey yapmıyorum’ diyor. Peki 300 tane valizi tek başına mı açıyor? ‘Valizleri açmak için karımı bekliyorum. Çocuğu okuldan alır almaz yanıma geliyor. Tek tek başlıyoruz açmaya. Başka kimseye dokundurmuyoruz. Çok yakınımız olursa kırmayıp, bir valiz açtırıyoruz.’
ARTIK DOLAR ÇIKMAZ OLDU
Murat Kuzu, sadece yurtdışı uçuşlarda unutulanları satın alıyor çünkü o hatlardan çıkan eşyalar, yurtiçi uçuşlarında unutulanlardan kat kat fazla. İç hatlardaki bavullardan bir iki giyim eşyasından başka bir şey çıkmıyormuş.
Murat Kuzu bu işten ne kadar para kazandığı sorusuna şöyle cevap veriyor:
‘7-8 yıl önce güzel paralar kazanıyorduk, buradan kazandığımla bir ev aldım. Artık düştü. Bütün bu mallar için 20 milyar ödedim. Satıştan bana 5 milyar lira kár kaldı. Eskiden valizlerden dolarlar, marklar çıkardı. Kredi kartları yaygınlaşınca çıkmaz oldu. Altın ve pırlantalar da çoktu. THY bu valizleri hiç açmaz, olduğu gibi bize teslim ederdi. Bir keresinde gömlek yakasının içine dikilmiş iki tane pırlanta yüzük çıktı. Şimdi bütün kuyum mallarını tek tek ayıklıyorlar, kuyumculara satıyorlar. Kayıp Eşya Bürosu’nda çalışanların bu malları almasına imkán yok çünkü sürekli dedektörlerden geçiyorlar. Yani anlayacağınız merakımız tatmin oluyor, bir de üstümüze başımıza giydiğimiz bize kár kalıyor.’
Murat Kuzu, eşi ve iki çocuğu tam 10 yıldır iç çamaşırı dahil hiç giyim eşyası satın almamış. Ama bütün bu eşyalarda dikkat ettikleri bir şey var; hiç kullanılmamış olması. Mesela Murat Bey’in hiç kullanılmamış tam 60 çift İtalyan ayakkabısı, eşinin 4 vizon kürkü var. Sadece üst baş değil, şampuan ve parfüm stoku da oldukça sağlam.
Diyeceksiniz ki, iyi güzel de kimse kaybettiği valizinin peşine düşmüyor mu? Elbette düşüyor. Fakat havaalanında kayıp eşyaların konulduğu ambar o kadar büyük ki, kimse valizini o koca ambarda, binlerce valiz arasında tek tek arayıp bulamıyor. Valizini bulamayanlar, Murat Kuzu’nun havaalanından malları çektiğini öğrenir öğrenmez onun dükkanına gidiyor ve valizlerini orada bulmaya çalışıyor. Çünkü Murat Kuzu, bu malları birkaç dükkana dağıtıyor ve her bir dükkanın başına iki üç yardımcısını koyuyor. Gelenler de bu kişilerin yardımıyla valizlerini bulmakta fazla zorlanmıyorlar.
BU YIL NELER UNUTULDU?
137 cep telefonu n 103 fotoğraf makinesi n 100 takım elbise
515 kazak ve tişört
150 kravat n 4 kamera
1500 bıçak n 108 köfte maşası
103 çocuk arabası
51 saat n 337 pantolon
105 şampuan
98 çanta n 300 valiz
167 tepsi
KİTAPLARI SAHAFLAR ALIYOR
İsveç çakılarını Kapalıçarşı ve Beyazıt esnafı, cep telefonlarını toptancılar, kamera ve fotoğraf makinelerini Sirkeci’deki fotoğrafçılar kapışıyor.
Murat Kuzu malları paketlediği karton kutuları, naylonları bile paraya dönüştürüp pes dedirtiyor.
Bazı kaçakçılar yakalanacaklarını anlayınca valizlerini olduğu gibi bırakıp gidiyor. Bu valizlerin içinden 1000 adet blue jean, 2000 adet güneş gözlüğü, 200 adet kadın elbisesi, yüzlerce çift İtalyan papuç çıkabiliyor.
En çok unutulan eşyalar arasında kitaplar var. Her dildeki kitapları Beyoğlu ve Beyazıt’taki sahaflar satın alıyor.
VİZON KÜRK 200 MİLYON RAY-BAN GÖZLÜK 30 MİLYON Murat Kuzu’nun en iyi müşterileri dar gelirliler. Özellikle pazar günleri dükkanının önü ana baba günü. Ucuza giyim kuşam almak isteyenler, kullanılmış Avrupa gömlekleri 1,5 milyona, yerli gömlekleri 500 bin liraya satın alabiliyor. Hiç kullanılmamış ve piyasa değeri 300-400 milyon lira olan Ray-Ban, Gucci marka gözlüklerin fiyatı ise 30-40 milyon lira. Hakiki vizon kürkler ise 200 milyona satılıyor.