Barış AKPOLAT
Oluşturulma Tarihi: Mart 26, 2011 00:00
Birisi başınızda dururken işinizi rahatça yapabilir misiniz? İzlenme fikri herkesi rahatsız edebilir. Fakat pop-rock grubu Maroon 5 en iyi bildiği şarkı yazma işini milyonların gözü önünde yaptı. Londra’da bir stüdyoya kapanıp 24 saatte yeni bir beste yaptılar. Biz de o stüdyoya girip grupla konuştuk...
Maroon 5 ilk albümleri Songs About Jane’i yayınladığından beri pop-rock dalında gayet başarılı işlere imza atıp isimlerini duyuruyor. İlk albümlerinde bile dört tane hit parça çıkartmış, altın ve platin plaklarını kucaklamışlardı. Büyük bir genç kitleye hitap eden grup, Londra’da The Power House isimli bir stüdyoya kapandı. Bu stüdyoda şimdiye kadar Frank Zappa’dan Jimi Hendrix’e, Amy Winehouse’dan Ian Brown’a kadar pek çok kişi kayıt yapmış. Maroon 5’sa kameralarla doldurulmuş stüdyoda sıfırdan bir şarkı yazmaya başladı. Onlar çalarken önlerindeki devasa bir projeksiyon aletinde Twitter’dan sürekli akan yorumları görebildiler. #WithMaroon5 hashtag’ini kullanarak tweet yazan hayranların mesajları grubun önündeki projeksiyona yansıyordu. Şarkının söz yazım kısmında bu yorumların rolü büyük oldu. 115’ten fazla ülkeden gruba ilham verecek tweet’ler yağdı.
22 Mart’ta Londra saatine göre 17.00’de başlayan 24 saatle sınırlı sürede bir parçayı sıfırdan yapmalıydılar. Fiyaskoya dönebilecek, riskli bu aktiviteden alınlarının akıyla çıkan grup, birkaç kez duvara tosladıklarını da kabul ediyor. Grubun klavyecisi ve bestecisi Jesse Carmichael “Neredeyse hiç uyumadık. Çok fazla kahve ve enerji içecekleri tükettik. Biraz yıprandığımızı kabul etmeliyiz. Vokallerde, bestenin bazı yerlerinde veya şarkıya yön verecek önemli anlarda daha fazla gidemediğimizi fark ettik. Bunu çözmek içinse konuyu üstelemeden başka bir aşamaya geçip, takıldığımız yeri daha sonra hallettik. Bir parça yazmak normalde bu kadar sıkıntılı bir iş olmasa da zaman kısıtlaması yüzünden büyük sıkıntıya girdik. Mevzunun en ilginç tarafıysa dış dünyayla pek bağlantı kuramıyorken milyonların bizi seyrediyor olmasıydı. Aslında gerçekten çok vahşi bir deneyim oldu” diyor ve cümlenin noktasını James Valentine koyuyor: “Normalde 24 saatte bitireceğiz diye uğraşmayız. Kısacası çoktan bırakıp gitmiştik.”
İSKELET DÖRT SAATTE OTURDU
Grup her şeye kendi kendine çalışarak başladı. Kısa kısa melodiler, küçük gitar riff’leri derken, parçanın genel yapısı ve oturduğu yapı kabaca belli olmuştu iki saatte. Çalmaya başladıktan dört saat sonraysa iskeleti iyice ortadaydı. Ardından mikser başına geçip şarkıya birtakım efektler ekliyordu grup. Jesse ve James ikilisi şarkıyı, etkinlik başlamadan önce hiç düşünüp düşünmediklerini merak etmemiz üzerine: “Üstüne elbette biraz düşündük ama hiç çalışmadık. Zaten sizin de gördüğünüz gibi ilk birkaç saat üzerinde sürekli oynayarak değiştirdik ana hatları” diyor.
Şarkı için ayrılmış 24 saatlik sürenin içinde grup sürekli çalışmadı, eğlendi de. Bir ara işi olmayan grup üyelerinden Jesse Carmichael masa tenisi oynadı. Solist Adam Levine’i kısa bir an için piyano ve davulda gördük. 1997’de son olarak dahil olan James Valentine’se bir ara uyudu. “Ben gece, gitar kaydının bitirdikten sonra bir saatlik bir şekerleme yaptım” diyen Valentine sabah röportaj yaptığım, uykusuz Jesse Carmichael’e göre daha dinç duruyordu.
15 NİSAN’DA İSTANBUL’DALARCoca-Cola’nın tüm dünyada destekleyip yürüttüğü Coca-Cola: Maroon 5 24 Hour Live Session başlıklı bu organizasyonun son günü, 1993’ten beri kutlanan Dünya Su Günü’ne denk getirildi. Maroon 5’in daha ismi açıklanmayan, 24 saatte kaydettiği parça 1 Nisan’da www.cokenmusic.com’dan indirebilecek. İlk 100 bin şarkının geliri Afrika’nın kendi su kaynaklarını kullanabilmesi için su kuyuları açılmasında kullanılacak, fakat download tüm kullanıcılara ücretsiz olacak. Bir Maroon 5 hayranıysanız şarkının çalındığı stüdyo görüntülerini yine aynı sitedeki videodan izleyebilirsiniz. 1 Nisan’da parçayı iyi çalışırsanız 15 Nisan’da Kuruçeşme Arena’da BKM organizasyonuyla sahneye çıkacak gruba şarkılarını çalarken eşlik edebilirsiniz.
JAPONYA’DAN KORKUYORUMGrubun solisti Adam Levine stüdyodan neredeyse hiç çıkmadı. Ya mikrofon başında ya da mikser’in üstünde gördük onu. Fakat bina dışındaki bir sigara molasında şans eseri karşılaştık. İstanbullu olduğumu öğrenen Levine, 15 Nisan’da İstanbul’a geleceğini ve şehri çok merak ettiğini söyledi: “İstanbul’u merak ediyorum fakat esas Japonya konserlerimizini akıbeti beni korkutuyor. Galiba gideceğim ama radyasyon yüzünden
yemek yemeden döneceğim.”