Barış AKPOLAT
Oluşturulma Tarihi: Eylül 17, 2006 00:00
Bağlarını helikopterle dolaşan borsacıların, ünlü holding CEO’larının hobi edindiği bağcılık ve şarapçılık dünyasında üç amatör, emekli bütçeleriyle, sessiz sedasız birer mucize yaratmaya çalışıyor. Anadolu’nun kaybolan Foçakarası, Merzifonkarası, Kanver üzümü, sayelerinde yeniden hayata dönecek. Bu üzümleri botanik koleksiyonlarında, dağlarda bulup, ıslah ettiler, bağlar oluşturdular.
Dahası emekli deniz subayı Volkan Sucukçu Foça’da, emekli gazeteci Tayyar Öztürk Merzifon’da, emekli matematik öğretmeni Nihat Canbulat Urla’da birer bağcılık seferberliği başlattı, çabalarını sivil toplum hareketine dönüştürdü.
VOLKAN SUCUKÇU / Foçakarası
Ekonomik beklentim yok, arzum kayıp kültürün tekrar canlanması
Volkan Sucukçu (56), uzun yıllar Deniz Kuvvetleri’nde görev yaptı. Geçmişte botaniğe, bağcılığa ilgi duymazken, 1991’deki bir karşılaşma bu alana yönelmesini sağladı. "Bir Fransız turistle sohbet ediyorduk. Foçakarası üzümünden bahsetti. Hiç duymadığımı söyledim. Nasıl bilmezsiniz, yıllar önce bu bölgelerden alınıp Fransa’ya götürüldü. Şimdi
çok ünlü, dünyaya satıyoruz, dedi." Bu sohbetten sonra Foçakarası’nı araştırmaya başladı Sucukçu. 1999’da küçük bir bütçeyle ilk bağını kurdu. Turizm Bakanlığı’ndan emekli 30 yıllık eşi Manolya Hanım’la birlikte, denemelere girişti. 2000’de albay rütbesiyle emekli olunca kendini tamamen Foçakarası’nı Türkiye’de canlandırmaya adadı. Almanya, İsviçre’de şarapçılık eğitimlerine katıldı. Foca’da şarapçılığa meraklı kişilerden bir grup oluşturdu. İlk Foçakarası fidelerini Tekirdağ Bağcılık Enstitüsü Milli Bağ Koleksiyonu ve Ege Üniversitesi Ziraat Koleksiyonu’ndan aldılar. Çabalarını öğrenen Limni Adası Belediye Başkanı da fide gönderdi. Urla’daki deneme bağında şu anda 400, Foça’dakinde 500 damızlık Foçakarası var. İki yaşındaki fidelerin iklime uyum sağlamasını, sağlıkla büyümesini bekliyor heyecanla. Bir yandan da fide yetiştirip Foça halkına dağıtıyor. Arkadaşlarıyla hazırladığı Foça Çevre ve Kültür Dergisi’nde çevre sorunları ve bağcılıkla ilgili bilimsel makaleleri tercüme edip yayımlıyor.
Sucukçu, "Herhangi bir ekonomik beklentim yok, en büyük arzum Foça’da kaybolmuş bir kültürün yeniden canlanması" diyor. Foçakarası’nın ıslah edilip, verimli hale gelmesi 2015’i bulacak. Başarırsa, Fransa’ya götürülüp orada geliştirilen, Türkiye’de ise mübadele sonrası Foça’daki bağların ortadan kalkmasıyla kaybolan Foçakarası üzümü yeniden hayat bulacak. Sucukçu, Foçakarası’ndan yapılan şarabın "Bol baharatlı, vişne ve böğürtlen aromalı, orta gövdeli" olduğunu söylüyor. İlk denemelerini Avrupa’da uzmanlara tattırmış, beğenmişler, "olgunlaşmalı" demişler. Sucukçu, çabasının örnek olmasını diliyor: "Anadolu’da 1200 adaptasyonu yapılmamış üzüm türü var, Üzüm türlerimiz bu kadar zenginken neden varlığımızı görmezden geliyoruz?"
TAYYAR ÖZTÜRK / Merzifonkarası
Merzifon’da Mozart’ın şarabını üretecek
Tayyar Öztürk (50)
, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi mezunu, aynı üniversitede master yapıp önce Güneş gazetesinde, ardından İngiltere’de 16 yıl çalıştı. İnternet gazeteciliği yaptı. Mesleği bırakıp, dünya turuna çıktı.
2,5 yıl önce Türkiye’ye yerleşti. Merzifon’da kayıp Merzifonkarası üzümünü canlandırmaya adadı kendini.
Truva savaşından sonra Anadolu’dan İtalya’ya götürülen Merzifonkarası, Kuzey İtalya’da Marzemino ismiyle biliniyor. Trento bölgesiyle özdeşleşen şarabı dünyaca ünlü. Şarabı tadan besteci Mozart, Don Giovanni operasında, şair Goethe ise notlarında Marzemino’dan övgüyle bahsediyor. Avrupa’da Mozart Şarabı’na dönüşen Merzifonkarası, Ermeniler’in Merzifon’dan ayrılmasıyla unutuldu. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden Prof. Dr. Hasan Çelik’in çabasıyla 2000’lerde tekrar günışığına çıktı. Diğer türlerden ayrıştırıldı, örnekleri Tekirdağ Bağcılık Enstitüsü Milli Bağ Koleksiyonu’na girdi. Öztürk de buradan aldığı fidelerle başlamış çalışmaya. "Çocukluğum bağlarda geçmişti. Türkiye’ye dönünce Merzifon Karası’nı yeniden canlandırmaya adadım kendimi, getirttiğim fideleri diktim. 6 dönümlük bağımdaki fideler 1300’ü buldu. Çevremdekileri teşvik ettim."
Yerel yöneticileri de harekete geçirdi. Merzifonlular Vakfı’nın desteğiyle 1. Bağcılık Paneli’ni düzenledi. Merzifon Üzüm Üreticileri Birliği’ni canlandırıp, başkanlığını üstlendi. Amasya Valisi Mehmet Lekesiz’in yardımıyla bağcılık seferberliği hızla yayılıyor. Merzifon Karası ve diğer türlerinin fidelerini yaptırıp bağcılara bedava dağıtıyorlar. "Meyve aromalı, dağ menekşesi kokulu, gövdeli bir şarap" diye tanımlıyor Öztürk bu üzümün şarabını. İlk örnekleri tadan uzmanlar "nefis" demiş. Şu anda küçük bir şaraphanede, geleneksel yöntemlerle şarap üretiyor. Hayali kooperatif şaraphanesi kurmak. 50 yıl önce 10 bin dönüm bağı, yıllık üretimi 700 bin litreyi bulan üç fabrikası bulunan Merzifon’da çabaları sonucu 50 dönüm yeni bağ oluşturulmuş. 120 dönüm için başvuru yapılmış. Bu alana 24 bin fide dikimi planlanıyor.
NİHAT CANBULAT / Kanver
Kanveri dağda buldu meltem nemiyle üretiyor
Nihat Canbulat (51), emekli matematik öğretmeni. Evli ve iki yetişkin çocuk babası. 2004’te emekli olmuş. Çocukluğunda Urla’nın bağlarla çevrili olduğunu, Rumcası Yourla, Türkçesi Kanver türü üzümler yetiştirildiğini
hatırlıyor. "Ailemin bağları vardı. Yol yoktu, üzümleri develerle Urla’ya götürürdük. Bağın işçiliği ağır, zor, maliyeti yüksek, geliri az. Bu yüzden herkes bağını söktü, tütün yetiştirmeye başladı. Yerel üzümümüz Kanver de kayboldu" diyor. İri taneli, el boyayacak kadar koyu kırmızı renkli, tatlı bir üzüm Kanver. Canbulat, ilk örneğini yaşadığı Kuşçular köyü civarında, dağda yürürken bulmuş, şimdi bunu çoğaltmaya çalışıyor.
"Urla bağlarında Cabarnet Sauvignon, Merlot, Alicante üretiliyor. Ben de beş yıl önce bu üzümlerle başladım. Üç yıl önce de Cabarnet ve Alicante’yi karıştırıp şarap yapmayı denedim. Laboratuvar sonuçları iyi geldi. İçimde merak var. Amatör heyecanla araştırıyorum. Kanver fidelerinden üzüm almaya başladım. Gelecek yıldan itibaren şarap yapacağım."
22 dönümlük bağında 2200 sağlıklı fidesi var, bunlardan 100’ü kanver. Üzümlerini sulamadan, meltemin denizden taşıdığı nemle yetiştiriyor. "Urla’nın mikro klimasında nem üzümü olgunlaştırır, toprak suyu bırakmaz, sulamaya gerek kalmaz." Canbulat, geçen yıl organik bağcılığa geçmiş. "İki yıl içinde gereken standartlara ulaşırsam organik tarım belgesi de alacağım" diyor. Kooperatife üye olmuş. Kanver fideleri yeterli sayıya ulaşınca çevresindekilere dağıtmaya başlayacak. Bu arada ekonomik durumu düzelirse bir şaraphane kurup, bu alanda profesyonelleşecek.