Oluşturulma Tarihi: Eylül 10, 2004 00:00
AKP ilginç bir parti. Biraz demiryolu ve tren gibi. Hızlı, güçlü bir lokomotifleri var. Direksiyonda nereye gitmek istediğini bilen bir makinist var.Zaten önceden döşenen raylar da, treni gidilmek istenen istikamete götürüyor. Cesur makinist de gaza basıyor ve hedefe hızla yaklaşılıyor. Ama tren makinist yardımcıları, zaman zaman inip rayları söküyor ve trenin yavaşlamasına, durmasına neden oluyorlar. Makinist zamanında fren yapmasa tren devrilebilir bile. AKP’nin yaptığı tam bu. Zina Yasası ise bu anlattığım örneğin şahikası. Her türlü hataya rağmen, tren yoluna devam etmiş, gardan önceki son durağa yaklaşmış. Trenin geldiğini duyan karşılama heyeti hazır bekliyor. Ama birileri yine rayları söküyor. AB’de tam bir bahar havası yaşıyoruz. Türkiye aleyhtarı hava dağılmış. Yapılan reformlar karşı tarafı sıkıştırmış. Uyum yasaları çıkmış. Verheugen’in bile yüzü gülmüş. Her şey yolunda. Al sana TCK’da yeni bir zina düzenlemesi. Haydaaaa!Böyle bir yasa beklentisi kimsede yok. Uygulama oturmuş. Yasayı oturan uygulamaya göre düzenleyeceğine, çağdışı bir yeni düzen kurmaya çalış. Bir yandan uyum yasaları çıkarırken, diğer yandan ‘uyumsuzluk yasası’ hazırla. Verheugen bu konuda kibar uyarılar yaptı; ama bunu da anlayan yok. Önceki akşam toplanan AKP MYK’sı ‘müthiş’ bir karar alıyor ve ‘Zina yasasında devam etmeliyiz’ diyor. Gerekçe ise müthiş: ‘Şimdiye kadar pek çok yerde geri adım attık. Bir kez daha atarsak zor durumda kalırız.’Doğru, zor durumda kalırlar. Ama bunun çaresi ‘inat etmek’ değil ki. Bir yasa hazırlığına giriştiğin zaman, bunun sakıncalarını, yaratacağı tepkileri de göz önüne almak ve bunları iyice hesapladıktan sonra fikri kamuoyuyla paylaşmak gerekiyor. AKP ise hep tam tersini yapıyor. O zaman da iş bazen ‘onur kırıcı’ hale gelebiliyor. AKP’nin ‘Zina Yasası’nda devam’ kararından sonra Avrupa Parlamentosu Başkanı Elmar Brok, ‘Bu yasa çıkarsa ilerleme raporunun olumlu olması hayal olur’ diyor.Bu uyumsuzluk yasasında ‘devam’ kararı alan AKP kurmayları oturup düşünsünler bakalım. Hangisi daha onur kırıcı olur. Bu ‘saçma’ düzenlemeden vazgeçmek mi, yoksa aralıkta Brüksel’den arkasına bakarak dönmek mi? Bir ‘vatansever’ olarak bizim söylediklerimiz takılmıyor; ama bakalım AB’den gelen sesler takılacak mı?Hazmetmeyi öğrenmekMİLLİ maç için Atina’ya gittik. Maç günü Katimerini Gazetesi’nde çok güzel bir makale vardı. Arnavutluk mağlubiyetinden sonra Yunanistan’da Arnavutlar ile Yunanlılar kapışmış, bir kişi ölmüştü. Katimerini, başyazısında şöyle diyordu: ‘Futbolda Avrupa Şampiyonu olduk. Olimpiyat düzenledik ve bunu başarıyla yaptık. Sporcularımız pek çok dalda altın madalyalar elde ettiler. Her dalda başarıyla yarıştık. Görüyoruz ki, Yunanistan olarak kazanmayı öğrenmişiz. Ama hazmetmeyi öğrenememişiz.’ Bu yazının etkisiyle mi bilinmez, maç öncesi Türk Milli Marşı okunurken yuhalayan birkaç yüz kişi, diğer taraftarlarca susturuldu ve Türk Milli Marşı alkışlandı. Bakalım aynı olgunluğu biz Yunanlıları İstanbul’da ağırlarken gösterebilecek miyiz, yoksa tribünlerde yine ‘terbiyesiz’ pankartlar açacak mıyız? Maça gelince; her iki takım da sahaya ‘kaybetmemek için’ çıkmıştı. Öyle de oldu. Maçtan sonra Hıncal Uluç, ‘Kazanmalıydık. Avrupa Şampiyonu Yunanistan’ı bir daha böyle yakalayamayız’ dedi. Ben ise tam tersini düşünüyorum. Avrupa Şampiyonu Yunanistan dediğiniz zaten bu. Gol pozisyonu üretemeyen, orta sahada yaratıcılığı olmayan, anti futbolla şampiyon olmuş ‘zavallı’ bir takım. Tek kozları duran toplarda ve hava hákimiyetiydi; onu da Yanal iyi çözmüş. Her yan topta dikkatli savunma yapınca, Yunanistan gol atamadı. Bana sorarsanız, bu gruptan kim çıkar bilmem ama Yunanistan’ın çıkmayacağından emin olabilirsiniz.Balık-ekmek sürecekEMİNÖNÜ’ndeki balık-ekmekçilerin İstanbul’un simgelerinden biri olduğunu yazmıştım dün. Turist rehberliği yapan arkadaşlarımdan mail’ler geldi. Turistlerin elindeki İstanbul kitapçıklarının hemen hepsinde ‘İstanbul’da balık-ekmek yemeden dönmeyin’ diye yazdığını hatırlattılar. Tam ben bu mail’leri okurken cep telefonum çaldı. Arayan İstanbul Valisi Muammer Güler’di ve cep telefonunu sekreter vasıtasıyla aratanlardan değildi. ‘Fatih Beyciğim, yazınızı okudum. Tamamen haklısınız; ama zaten İstanbul Büyükşehir Belediyesi de bu görüşte’ dedi. Vali Güler’in aktardığına göre, önce bir temizlik yapılacak, ardından nostaljik yapıya uygun olarak balık-ekmek satıcılarına izin verilecekmiş. Vali, ‘Benim de içim bunun yok olmasına izin vermez. Eminönü’nde, belirli sayıda tekneye izin vereceğiz. Ama önce bir düzenleme şart. Belirleyeceğimiz sayıda tekneyi, nostaljik bir biçimde dizayn ettirecek, buradaki satış yapacak kişilere belirli kılık kıyafet kuralları koyacak ve çalışma ruhsatı vereceğiz’ dedi.Tam o sırada aklıma gelen soruyu hissetmiş gibi ekledi: ‘Öncelik, burada yıllardan beri bu işi yapan balıkçı esnafında olacak. Eskiden beri bu işi hakkıyla yapanlara izin vereceğiz. Ama standartlara uymak kaydıyla.’ Vali Güler’e hassasiyeti için teşekkür ettim. Yurtdışından gelen eşimize dostumuza da, kızıma da bu eski İstanbul keyfini tattırmaya devam edeceğiz demek. NOT: Bu yazı iki gün önceki köşe için yazılmıştı.NE ZAMAN ADAM OLURUZ?Kendi bindiği dalı kesen Nasreddin Hoca’dan ders almadan büyük işler yapmaya kalkışmadığımız zaman.
button