Güncelleme Tarihi:
“Evim Sensin” merakla beklenen bir filmdi, fragmanı bile büyük bir keyifle izlendi. Ama hemen ardından senaryonun çalıntı olduğu iddiaları ortaya atıldı. Uyarlama senaryo diye her yerde yazmanıza rağmen üstelik. Bu konuda neler diyeceksin?
- “Evim Sensin”, benim özgün hikayem değil. Şükrü Avşar’ın tüm haklarını aldığı bir Kore filmi olan “Hatırlanacak Bir Anı”nın (A Time To Remember) uyarlaması. Bunu zaten hep söyledik biz...
Cebinde kendine ait onca hikaye varken, uyarlama bir senaryoyu perdeye aktarmak konusunda tereddüt yaşamadın mı?
- Yaşadım tabii. Uyarlama film çekmek kariyerimde istemediğim bir şeydi. Normalde sadece filmin oyuncularından biriydim. Ama Şükrü Bey “Ya Sonra”yı izledikten sonra “Bu filmi sen çekeceksin” dedi. Bu ısrardan 7 ay kadar kaçtım aslında. Üstelik hazırladığım başka bir şey vardı. Onun startını vermeme ramak kala bu film devreye girdi. Ama yönetmen olarak zorlanmadım. İlk başlarda elim korkaktı, sonrasında o da geçti.
Ne anlatıyor “Evim Sensin”?
- “Evim Sensin” her şeye rağmen sevmeyi, bizim kaybettiğimiz şeyi anlatıyor. Başrollerde aslında saflık ve sadelik yatıyor. İki karakterde de o saflık var. Biraz da aile ilişkilerini, değer ve önemini anlatıyor tabii...
FAHRİYE İLE GEÇMİŞİ HİÇ SORGULAMADIK
Fahriye Evcen ile senin yaşanmış ve bitmiş bir ilişkiniz var. Filmi çekerken geriye dönüp “Niye biz bunlar gibi olamadık” demediniz mi hiç?
- Yok, demedik. İki profesyonel insan olarak işimizi yaptık sadece...
Peki sen projeyi aldığında Fahriye filmde var mıydı? Çünkü iyi biliyorum, birlikte olduğunuz dönemde çok film teklifi geldi ama siz istemediniz.
- Elbette Fahriye vardı o zaman filmde. Eski dönem dersen, o zaman kabul etmememiz çok doğruydu. “İkiniz de tanınıyorsunuz, afişe sizi koyalım” gibi teklifler hoş değildi. Bu film ise farklı... Zaten izlediğinizde anlayacaksınız.
Sen bir endişe duymuşsundur ama yine de...
- Duydum. Ama eminim ki insanların bu düşünceleri filmi izleyene kadar sürer. Fahriye bu rol için çok doğru bir oyuncuydu. Yakından tanıdığım biri de olduğu için ondan neleri alabileceğimi iyi biliyordum.
En rahat çalıştığın oyuncu olduğunu söyleyebilir misin?
- Kesinlikle...
BU FİLMDE SIFIR MAKYAJLI OYNADI
Fahriye’yi iyi tanırım ama bu filmde fiziksel anlamda çok farklı geldi bana... Çok değişmiş...
- Önceki filmlerinde ve medyada hep makyajlı bir Fahriye vardı, bu filmde ondan makyaj yapmamasını istedim. Sıfır makyajlı olmak onu çok değiştirdi. Herkes “Fahriye’yi tanıyamadık” diyor. Bu güzel bir bir şey... Başka bir Fahriye oldu, karekteri bir oyuncu olarak üzerine giydi.
Bu arada “Evem Sensin”de Fahriye senaryo gereği bir hafıza kaybı yaşıyor. Bu durumu gerçekçi yansıtabilmek için nasıl bir çalışma yaptınız?
- Görüştüğümüz, bu konuda fikrini aldığımız doktorlarımız vardı.
Bir de izleyen herkes salondan ağlayarak çıkıyor. Amacınız bu muydu? Yoksa hikayenin getirdiği doğal sonuclardan biri mi?
- Başka türlü bu hikayeden istenen etki yaratılamazdı. Ben çektim, ben de ağladım. Filmlerde duyguyu yoğun vermeyi tercih ediyorum.
İYİ GÜNDE KÖTÜ GÜNDE SEVMEYİ SORGULAYACAKSIN
“Evim Sensin” eşleri ya da sevgilileri ile birlikte izleyenler, salondan çıktıktan sonra ne gibi farklılıklar yaşayacaklardır sence? Hayatlarında bir şeyleri değiştirir mi bu film?
- Her şeye rağmen sevme duygusu vardır ya hani... İyi günde, kötü günde... İnsan bu filmi izleyince işte o durumu biraz sorguluyor. Hayatınızda bir problem varsa, filmden çıktıktan sonra o probleme biraz daha sahip çıkıyorsunuz. Ya da ilişkinizi ileride olabilecek şeylere dair sorguluyorsunuz.
Bu uyarlama filme kendinden de bir şeyler kattın mı? Orijinaliyle arasında farklılıklar var mı?
- En başta finali farklı, girişi farklı... Baba-kız, anne-oğul ilişkileri farklı. O filmde çok derine inilmemiş duyguları biraz daha gün yüzüne çıkardım. Bunların dışında çok “ben yaptım” diyebileceğim bir senaryo değil, bunu açık yüreklilikle söylüyorum.
Çok ciddi bir rakibiniz var, bir bölümü Türkiye’de çekilen son James Bond filmi “Skyfall”la aynı gün vizyona girdiniz. Bu rekabetle ilgili ne söylemek istersin?
- Bir hafta ona giden, diğer hafta bizim filmi izleyecek. Bu sayede sinemalar da canlanacak diye düşünüyorum.
SİNEMA MÜZİKTEN DAHA ÇOK HEYECANLANDIRIYOR
Sabah kalkıyorsun, ya bir şarkı besteliyorsun ya da senaryo yazıyorsun. Hangisi seni daha fazla heyecanlandırıyor?
- İkisi de... Önemli olan hikaye anlatmak ve ikisi de bir şekilde hikaye anlatıyor. Ama şarkı söylemek gözümü kapadığım zaman yaptığım şey haline geldi. Kanıksadım... Sinema ise daha farklı.
Yani...
- Yani yeni bir uğraş olduğu için sinema şu an daha çok heyecanlandırıyor beni. Bu heyecanı hiçbir konserde, albümde yaşamadım.
Peki bu sinema aşkının müzik çalışmalarına sekte vurduğunu düşünmüyor musun?
- Hayır, öyle bir şey yapmıyor. İkisi ayrı ayrı gidiyor hayatımda; birbirlerini ne köstekliyor ne de destekliyorlar. Bilerek ve kasten ikisini ayrı tutuyorum. Ayrıca artık konserler ve konser verdiğim yerler konusunda daha seçici davranıyorum.