Güncelleme Tarihi:
İlk sahnelendiğinde tiyatro bombalandı
*Bu eseri (Jokond ile Si-Ya-U) ilk kez 1978’de, Üsküdar Şehir Tiyatrosu’nda sergiledim. Ergin Orbey sahneye koymuştu. O sene tiyatro bu oyun yüzünden bombalandı. Kapıda Nazım Hikmetli afişi görmüşler. Müthiş ilgi gördü, tıklım tıklımdı salon. Halk kar kıyamet Kadıköy’den yürüyerek geliyordu. Aynı yıl Havana’da oynadım, festivalde. Nazım’ın yaşamında bu oyunun yeri çok farklı. Jokond onun yüreğinin içinde bir yerde. Çünkü Si-Ya-U onun can ciğer arkadaşı, Moskova’da üniversitede oda arkadaşı. Paris’ten gelmiş, papyon takıyor, çok parizyen bir çocuk. Moskova’da bunun arkasına takılıp borjoy, borjoy (burjuva) diye alay ediyor insanlar.
Dünyada hiç kimse oynamadı, ben buldum, ben oynadım
*Her gün Louvre’a gidermiş Si-Ya-U, Jokond’a aşıkmış. Odasında da Jokond’un resimleri varmış, fildişinden Jokond yapmış. Şanghaylı bir devrimci. Çan Kay Şek Moskova’dan gidenleri öldürtüyor. Si-Ya-U, ben memleketime gideceğim diyor, gidiyor. Nazım duyuyor ki Si-Ya-U öldürülmüş. Müthiş bir acı duyuyor ve 1928’de bu eseri yazıyor. Anti emperyalist bir eser bu. Çok fantastik başlıyor oyun. Siyau, Louvre müzesinin damına çıkıyor, oradan uçağa binip Şanghay’a gidiyor bir tablo olarak. Oyunun başlangıcında Louvre’dayız. Nazım anlatıyor. Jokond konuşmaya başlıyor. Anlatıcı da benim, Jokond da benim. Si-Ya-U kurtuluyor sonra. Nazım kaçtıktan sonra karşılaşıyor onunla ve hayatının en büyük mutluluğunu yaşıyor. Öldürülmemiş, meşhur bir fotoğrafçı olmuş. Karşılaşması 1952 filan. Bu yılı Nazım yılı olarak ele aldık. 111. Doğum yılı, 50. Ölüm yılı bu yıl. Doğumunun şerefine oynayacağım bu oyunu. 6 aydır Jokond için hazırlanıyorum. Jokond özel bir seçim. İçinde bugüne dair, emperyalizm meselesine büyük bir projeksiyon tutuyor. Bu oyunu hiç kimse dünyada oynamadı. Ben buldum, ben oynadım.
Jokond (Mona Lisa) müzede canlanıyor, dağa çıkıyor
*Tek kişilik, epik tarzda bir oyun bu. Jokond (tablo) konuşuyor ve müzenin içinde canlanıyor. İzleyiciler gündüz geldiğinde bile konuşuyor Jokond, ama hareket etmiyor. Nazım’ın hicvi var burada, çok keyifli bir hayal gücü var. Si-Ya-U ile konuşuyor, çocuk ona aşkını anlatıyor, derken 1 Mayıs gösterisinde bunun gönderildiğini duyuyor Jokond. Kaçmaya karar veriyor. Bir gece çerçevesinden çıkıyor, uçağa atlıyor, Afrika üzerinden, Madagaskar, Uzakdoğu, Şanghay’a iniyor. Bir deniz fırtınasında bir muşamba olarak gemiye düşüyor. Gemiden Şanghay’a çıkıyor. Çan Kay Şek’in cellatlarının Si-Ya-U’yu kovaladığını görüyor ve gözünün önünde kafasını kesiyorlar. Orada Jokond aniden bir değişime uğruyor ve o çok meşhur, Floransa’dan daha meşhur gülümsemesini kaybediyor. O da bir devrimciye dönüşüyor ve dağa çıkıyor. Emperyalizme karşı bayrak açıyor.
Kıpkırmızı bir alevle boyanıyor Jokond
*Sonra bunu yakalıyorlar. Fransız mahkemesinde 4 general, 14 miralay ve süngü takmış Kongolu bir alay bunu ölüme mahkum ediyorlar. Nasıl öldürülecek? Bir tablo o. Ay mehtabında bir gece onu yakıyorlar. Kıpkırmızı bir alevle boyanıyor Jokond. ‘Güldü içten gelen bir tebessümle/gülerek yandı Jokond’.. Yanma sahnesinde Nazım’ın çok sevdiği, Beethoven’ın 9. Senfonisini çalıyoruz. Sanat, hayat, ezel, ebed hiçbir şeyin, faşizmin önünde değeri olmadığını, sömürgeci yönetimlerin halkları nasıl perişan ettiğini anlatıyor eser.
Kızım şu Jokondu oyna
*Anneciğim de benim bu eseri oynamamı çok istiyordu. Kaç sefer “kızım şu Jokondu oyna, kızım Jokondu oyna” diye diye, sonunda bir sabah baktım Jokondun kırmızı, ölüm anını yapmış. Oyunun afişi o resim. Broşür yaptık, kapağı da o resim. Resim eylülden beri Şanghay bienalinde sergileniyor. Nazım’ın doğumunun 100. yılı şerefine onu yaptı annem, ben 111. yılında onu oynayabiliyorum.
İsim babası Nazım
*Nazım Hikmet’in annem ve babam Ercüment Siyavuşoğlu ile ahbaplığı büyük bir dostluğa dayanıyor. 1946’da dünyaya geldiğim zaman Nazım Bursa cezaevinde. Celile hanım ona bildiriyor, Semiha’nın bir kızı oldu diye. Büyük mutluluk duyuyor Nazım. Bir mektup yazıyor. Diyor ki ‘Zeliha ismini ben çok beğenirim, çok severim, arzu ederse kızının adını Zeliha koysun.’ Benim ismim hemen Zeliha konuyor. Babaannem diyor ki hayır Zeliha değil Züleyha’dır o diyor, köylü ismi buluyor, tekrar mektup yazıp soruluyor Nazım’a. Nazım ikinci mektupta ‘Zeliha Türk köylüsünün ismidir, onun adı Zeliha’dır. Annesi gibi vatanına hayırlı bir çocuk olacak, zeki olacak’ diyor ve bir de kader yazıyor bana.
Annem opera artisti olmamı istiyordu
*Annem benim opera artisti olmamı istiyordu. Ben tiyatro sanatçısı olmak için mücadele ettim, tiyatroyu daha halka yakın, daha yalın bir sanat olarak gördüm. Tiyatro eğitimi için beni yurtdışına yolladı. Berlin’e gittim, ihtisas yapıyorum oradaki devlet tiyatrosunda. Annem beni ısrarla operaya yazdırmak istiyor. Aldı büyük bir opera artisti vardı götürdü ona, sesimi dinletti. Ben kötü kötü söylüyorum. Kadın, ‘o opera artisti olmak istemiyor, vazgeçin’ dedi. Demek böyle dedi annem, pekala ben de bu defteri burada kapatıyorum o halde dedi, kurtuldum.
Nazım’ın karşısında dans
*Nazım çıktıktan sonra Celal Esat Arseven vardır, büyük sanat tarihçisi, o evinde davet veriyor. Davete biz de gidiyoruz. Orada ben dans etmişim. Nazım beni kucağına almış, sevmiş, onun karşısında dans etmişim. 5 yaşındayım, her şeyi hatırlıyorum, Nazım’ı hatırlamıyorum. Annem çok kızardı, nasıl hatırlamazsın diye. Tek anımı hiç hatırlamıyorum. 1978’de Havana’ya Moskova üzerinden gittik. İstanbul’dan boğazın suyunu, Yakacık’tan toprak götürdüm Moskova’daki mezarına. Yakacık’ta hastanede yatmıştı ya. Benim tercih ettiğim tiyatro daha diyalektik bir tiyatro, şimdiki tiyatro ile benim aramda, ben Brecht okulundan geliyorum, onun için diyalektik bakış açısıyla hareket eden yönetmen ve oyuncuyum, eleştirel bir oyuncuyum. Bizde çok iyi sanatçılar var, son 20 yılda çok cesaretli, yetenekli oyuncular var ama daha çok okumaları, felsefi olarak ayaklarını yere basmaları lazım.
Nazım yılı için özel katalog, prömiyer 16 Ocak’ta
*Nazım’ın annesi Celile hanımın bizim programda afiş olarak kullandığımız bir Nazım portresi var. Adı “Benim gözümle oğlum”. Harika bir portre, onu poster olarak tiyatroda satışa koyacağız. Çok özel bir program katalogu hazırladık Nazım yılı için. Büyük boy ve içinde annemin yağlı boya Nazım Hikmet resim serisi var. Karşı sayfalarında da Nazım’ın anneme yazdığı mektuplar. Bunlar da satışa çıkacak. Çok güzel oldu. Ferhan Şensoy sağ olsun, Ses tiyatrosunu ücretsiz tahsis etti bize. 16 Ocak’ta galamız var, ondan sonraki her Çarşamba saat 20.00’de tek oyun. Ortaoyuncular Ses Tiyatrosu’ndayız.