Utangaçlığımı yenmeye çalışıyorum

Güncelleme Tarihi:

Utangaçlığımı yenmeye çalışıyorum
Oluşturulma Tarihi: Mart 05, 2012 07:00

“Son” dizisiyle birlikte adından yeniden söz ettirmeye başlayan Berrak Tüzünataç, InStyle dergisi için yakın arkadaşı Ezgi Mola’nın sorularını yanıtladı, hakkında yanlış bilinenleri anlattı.

Haberin Devamı

Bir değişiklik yapıp en kötü yanını konuşarak başlayalım mı? Kendinle ilgili neyi sevmiyorsun?          

- Çok sabırsızım, o sabırsızlık bazen tahammülsüzlük yaratıyor bende. ıçimde sürekli “Haydi” diyen bir ses var. Bu nedenle insanlar beni çok sıkılganmışım gibi algılayabiliyor.
         
Öyle anlaşılmasından rahatsız oluyor musun?    
 
- Hakkımda gerçekten fikir sahibi olmak isteyen insanlarla zaten daha fazla zaman harcayıp birbirimizi daha iyi tanıyoruz. Ama biliyorum ki önyargılı birine ağzımla kuş tutsam bile yaranamayacağım; o yüzden rahatsız olmuyorum.

Peki ben senin çok izlediğini biliyorum... En çok neler izlerken keyif alıyorsun?

- Hani meraklı teyzeler vardır ya, mahallede neler olduğunu merak ederler, bendeki izleme durumu da işte öyle bir şey. “Ne çıkmış? Kim oynuyormuş? Sen onu izledin mi? Ben bunu izledim” gibi bir merakım var. Her şeyi izlemek, hep fikir sahibi olmak, hep bilmek istiyorum. Bazen sinemaya gidiyor, bir filmden çıkıp başka bir filme gidiyorum. Bu hoşuma gidiyor. Bu aralar kültürel anlamda kendimden memnunum. Tabii bunu her zaman yapamıyoruz ama kar bende kültür yaptı.
 
Çılgınlık limitin ne olabilir?

- Aslında bu çok göreceli bir şey. Herhalde benimle ilgili çılgınlık olarak algılanabilecek şey hiç karar veremeyecekmişim gibi durup durup sonra aniden bir karar verip hemen uygulamam. Ama eğer çılgınlık olarak ekstrem sporları filan kastediyorsan yamaç paraşütü yapmışlığım da var.

UTANGAÇLIĞIMI YENMEYE ÇALIŞIYORUM

Çocukken de mi böyleydin? Sahi nasıl bir çocuktun?

- Çocukluğumun uzun bir dönemi ailemin benden beklediği şeyleri yapmakla geçti. Takdir alan, basketbol oynayan, klasik gitar dersi alan iyi bir öğrenciydim. Ama bir noktada bunu kırdım. Hep ancak rahatlayınca kendini açabilen biriydim, hâlâ öyleyim. Bizim okulda her sene sınıflar karıştırılırdı. Okulun ilk günü eski sınıftan tanıdığım birine yapışırdım. Sonra alıştıkça açılırdım. Bu utangaçlığın üstüne gitmeye çalışıyorum çünkü böyle bir iş yaparken utanma, çekinme gibi duyguları ezmek, eğitmek gerekiyor.

Peki ya şimdi? Çekingenlik durumun nasıl?

- Eğer herkesi çok iyi tanıdığım bir ortamdaysam rahatımdır. Ama o ortamlarda bile en yakın olduklarımın yanında durmayı tercih ederim. Çok kalabalık ve çok tanımadığım insanlarla dolu yerlerde kendimi rahat hissedemiyorum. Ama bu özellikle yaptığım bir şey değil, içgüdüsel bir durum. Ve gerçekten üzerinde çalışıyorum.

OYUNCULUĞUN SİNYALİNİ ÇOCUKKEN VERMİŞİM

Benim seni ilk tanıdığım zamanla şimdiki halin arasında gerçekten çok fark var. Büyüdüğünü hissediyor musun?

- Tabii ki. Bir yol aldığımı, yılların boşa geçmediğini düşünüyorum en azından. şimdi biz seninle tam kendimize bakmaya başladığımız, anlamaya başladığımız yaşlara geldik. 25 yaşına kadar hiçbir şeye bakmadan yaşıyorsun, sonra her şeyi görmeye başlıyorsun. Fiziksel konulara dikkat etmeyi geçtim, aslında içsel bir yolculuğa ve denetime başladığımız bir dönemdeyiz. Yani şimdi baktığımda daha önce ne kadar hafif ve farkında olmadan yaşıyormuşuz.

Aklında oyunculuk yapmak gibi bir hedef var mıydı? ıstediğin yere gelebildin mi bu süre içinde?

- Ben aslında çocukluğumda bunun bütün sinyallerini vermişim. Mesela anneme “Ne olur, Barış Manço’nun Adam Olacak Çocuk’una çıkayım” diye tuturmuşum. Ondan sonra ortaokulda, Müjdat Gezen’in kurslarına gitmek istedim. Bir yandan utangaçlık da var. Dolayısıyla bunları aileye karşı isyan bayrağı çekerek yapmadım. Mesela işletme okudum.

Aaaaa işletme okumuştun değil mi?

- Evet. Ama şimdi benim oyunculuğa meyilimin çocukluktan geldiğinin annem de farkında...

Senin çok konuşmak yerine çok dinleyen bir insan olduğunu biliyorum. Dinlemek senin için ne ifade ediyor? Nereye kadar dinleyebilirsin?

- Evet böyle bir huyum var. Sanki çok adil olmak benim misyonummuş gibi, bir şeyi söylemeden önce emin olmak isterim. Meseleyi tam olarak anlayıp ondan sonra üzerine konuşurum. Biri mesela bana bir şey anlatıyorsa onu dinlerim, laf olsun diye değil, gerçekten, merak da ederim. “Ee sonra noldu?” diye sorarım. O arada kendimle ilgili bir şey anlatmak içimden gelmez, o anlatsın ben dinleyeyim isterim.

ÖZELİMİ ANLATTIM DALGA GEÇTİLER

Geçenlerde bir gazetede röportajını okudum. Oyunculuğunla ilgili verdiğin net cevaplar çok hoşuma gitti. Ama özel hayatınla ilgili bir şey yoktu söyleşide. Özelini anlatmamak konusunda da netsin değil mi?

- ılk başlarda tecrübesiz olduğum için röportajlarımda tüm samimiyetimle her şeyi anlattım. Sonra bir baktım ki benim çok naifçe anlattığım şeyleri büyük puntolarla yazmışlar, bilmem kimler de dalga geçiyor. O zaman diyorsun ki “Madem bana inanmayacaksınız, niye soruyorsunuz?” Samimiyetine karşılık böyle davranılınca kırılıyorsun. Ben de kırılma ihtimaline karşı kendimce önemler aldım.

Peki haydi konuyu değiştirelim. Karşı cinste seni en çok ne etkiler?

- Ne bileyim, değişiyor. Ben de değişiyorum. şu an netleşmiş bir durum değil bu. Daha çok tecrübelerimden ders alarak şekillendirdiğim bir şey.

En çok önemsediğin şey ne bu hayatta?

- Huzur, daha doğrusu ilerki yaşlarda daha huzurlu bir insan olma çalışmalarına başlamak ve o yola girmek için hazırlık. Yani bu aralar kendi kendimin dedektifiyim. Kendimi yakalıyorum. “Hâlâ bunu nasıl yapıyorsun Berrak?” diyerek kendi kendimi sorguluyorum.

Haberin Devamı

“OYNADIĞIM KARAKTERE  BENZİYORUM” DEMEK ŞİZOFRENİK BİR DURUM

“Son” dizisinde yer almaktan keyif alıyor musun? Ben mesela acayip keyif alıyorum seni izlerken.

- Oynadığım karakteri çok seviyorum.

Keyif aldığın çok belli oluyor zaten...

- Çok keyifli bir tecrübe. Kimi zaman “Ne kadar benziyorsun Alev’e?” diye soruluyor. Sorunun cevabı şu: Alev’e benzesem dizi çekemem. Tabii ki her oynadığın karakterde senden bir şey var. Başka nasıl olabilir ki! “Aslında ben de böyleyim demek” şizofrenik bir durum. “Son” çok mekanlı, çok farklı dönemlerde geçen bir iş olduğu için özellikle ekip için çok yorucu. Çok çalışılması gerekiyor. Ama bence özel bir iş çıktı ortaya, bu yüzden de değiyor o yorgunluğa...

Haberin Devamı

AŞK, KAFANA METEOR DÜŞMESİ GİBİ BİR ŞEY
 
Birine aşık olursan anlar mısın?  

- Anlamaz olur musun canım. Aşık olduğunda zaten kafana meteor düşmüş gibi bir şey oluyor; kuşları sayıyorsun asap bozucu bir saadetle. O hepimizi çok mutlu eden bir durum. Kolay da bir durum olmadığı için aşık olunca anlamamak mümkün değil. Aşık olunca ne yapacağını bilemiyorsun. “Hayat çok güzel” diyerek sırıtarak dolaşıyorsun.
                                                                                                                        

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!