Güncelleme Tarihi:
18-29 yaşına kadar içtiğim sigara bir paketi bulmaz.
Sonra, Bülent Ecevit’in eğitim reformları kapsamında, dünyanın en tutucu okullarından biri olan ‘papazlar mektebi’ Saint-Benoît’da bile bir ‘fumoir’ yani ‘sigara salonu’ açılınca... işin şeyi çıktı, ben de ağır ağır sigaraya alıştım.
18 yahut 19 yaşındaydım.
Uzatmayacağım...
Bir - bir buçuk paket filtresiz gâvur sigarası içtikten sonra yıllar yılı, gün geldi bırakmaya karar verdim.
Daha doğrusu, arada bir kere, hastalık zoru bırakıp, yeniden başladım.
1982 senesinde (mikrobik) bir ciğer hastalığı geçirdim. Değil tütün içmek, nefes bile alamıyordum, sigarayı bıraktım. Ama (kamyon üstünde gezdiğimiz, direksiyon salladığım günlerdi) yanımda fosur fosur içen ortağım Güngör (akciğer kanserinden kaybettik çok genç bir yaşta) ve Temel Dayı sayesinde... bir tane, iki tane derken ağır ağır orucu bozdum.
Derken, karanlık bir kış günü Tuzla Piyade Okulu’na teslim olduğumda (geçenlerde vefat eden ‘Matkap’ lakaplı Hakkı Paşa’nın emir ve komutasında bir toplama kampı tadındaydı o zamanlar) başıma gelecekleri anlayınca, kısık ateşte intiharı tercih ederek, büfeye gittim ve ‘yarım kilo sigara’ alarak, zehirlenmeye yeniden başladım.
1982 kışıydı. Demek ki o tarihten sonra, bu ayıbı 5-6 sene daha sürdürdüm.
Ama daima ‘bir an önce bu aptallığa bir son vermek’ kararlılığıyla...
Şişli’de çalıştığım günlerde, aracımı Etfal Hastanesi’nin bahçesine bırakırdım. Tam karşımda, kanserli hastaların koğuşu vardı. Ağustos sıcağında, perdesiz odaya güneş dolmuş, sıcak, havasız bir odada 8 hasta, bir o kadar refakatçi, inleyenler, sızlananlar, üzülenler...
Derken, babam tetikledi, bir sabah (güya sigarayı bırakmıştı ama her gün 3-4 paket sigaraya eşdeğer pipo içiyordu maşallah) ‘Bıraktım bu meredi’ diye kalktı yatağından.
Ailenin sigara ayıplıları karar verdik: Madem öyle, biz de babamıza katılırız, doğum günümüzde bu boku bırakırız!
Önce kız kardeşim, bir ay sonra da ben, bıraktık.
30’uncu doğumgünümün arifesinde, arkadaşlarla yemekteydik. Saat 12’ye 5 kala bir cigara yaktım ve ilan ettim: “Arkadaşlar, son sigaramı içiyorum!”
Bir daha elimi bile sürmedim sigaraya...
Ertesi yıllarda ailenin ‘imam eklemeleri’ de bize katıldı. Onlar da sigarayı bıraktı.
Bu ayıptan topluca kurtulduk...
Hayatta tek övünebildiğim şey, bu ayıbımdan dönmüş olmaktır.
Çok bir şey değil, ama ne edelim, züğürt tesellisi...
*
Bugün, 31 Mayıs Sigarasız Bir Dünya Günü imiş...
(World No Tobacco Day’i bizim İngiltürkçe konuşan dingiller Dünya Sigarasız Günü diye tercüme etmişler!)
Gelin siz de bu ayıptan ve ayıptır söylemesi aptallıktan kurtulun, bırakın şu boku...