Güncelleme Tarihi:
ÖZLEM TEKİN'İN YENİ KLİBİNDEN KARELER
* Altıncı albümün “Bana Bi’şey Olmaz” çıktı ve ilk klibini de albüme ismini veren şarkıya çektin. Sular içinde çekilmiş, çok güzel bir klip. 14 yıl önce ilk albümünü çıkardığında da “Aşk Her şeyi Affeder mi?” isimli şarkının klibini sular içinde çekmiştin. Eskiye bir dönüş mü var?
- Evet, “Aşk Her şeyi Affeder mi?”nin klibini, Yerebatan Sarnıcı’nda 24 saatte çekmiştik. O çekimden sonra zatürre olmuştum, ki orası çok daha hijyenikti. Bu klip ise bataklıkta çekildi. Ayaklarımın altından sülükler, yılanlar, fareler falan geçiyordu, korkunç bir manzaraydı. Ama ortaya müthiş bir klip çıktı. Klibi Veli Çelik çekti. O bana “Bu suda yüz” deseydi, hiç düşünmeden yüzerdim. Gerçekten bayıldım klibime. Diğer gözlemine gelirsek, evet ilk albümdeki pop rock hava bu albümde de var. Yola çıkışımız bu doğrultuda değildi ama böyle oldu. Çünkü albüm, eşim Cem’den dolayı Kenan-Ozan Doğulu kardeşlerin gözetiminde yapıldı. Bizim gençliğimizde Bon Jovi, Guns N’ Roses gibi popüler rock’çılar vardı. Bu albümde o neşeli rock’a dönmek, ayağa kaldıran, güler yüzlü rock yapmak istedik. şu anki rock, çok depresif. Dünyada da böyle ama bu durum Türkiye’de iyice dibe battı. Rock, arabeske döndü. Ama depresif rock bana göre değil. Zaten her şey çok kötüye gidiyor, müziğin de bu kadar depresif olmasının bir anlamı yok. Ben içinde bulunduğum bu girdaptan kendimi sıyırabildim...
* Nasıl sıyırabildin
- İstanbul’dan Bodrum’a taşındım ve köy hayatı yaşamaya başladım. Köye taşınınca temizlendim, arındım. O kaostan kurtuldum. Ekonomik olarak da rahatladım, çok ucuza yaşıyorum. Tertemiz bir hava, pırıl pırıl bir toprak içinde yaşıyorum. Kendi yetiştirdiğim sebzeleri yiyorum. Orman yolunda yürüyüş yapıyorum vs. Köye taşınmanın enerjisini ve evliliğimde yaşadığım mutluluğu, yaptığım müzikle insanlara sunmak istedim. Bu albümü dinleyenler birazcık enerji kazanabilir, birazcık neşeli olabilirse ben de çok mutlu olacağım. Birçok kişi hayatındaki rutinden kaçmaya cesaret edemiyor. Ben bu konuda çok cesurum. Albüm yapıp, Amerika’ya taşınabilecek cesarette birisiyim.
AMERİKA’DA RİNGE ÇIKTIM
* Senin de çok asabi, uçlarda olduğun dönemler oldu...
- Olmaz mı? Çok asabiydim, çok! O yüzden kick boks yapıyordum, o beni kurtardı. Profesyonel sporcu gibi günde üç saat antrenman ve diyet yapıyordum. Bütün sinirimi kick boks’tan çıkarıyordum. Ama birtakım mankenlerin yaptığı gibi değil, çok disiplinli yaptım bu işi. Amerika’da 30 yaş üstü kadınlarda ringe falan çıktım, o kadar profesyonel yaptım. Derece alamadım ama çok ciddi dayaklar yedim, sakatlıklar geçirdim. Sonuç olarak Sema, benim bu asabiyetim, gerginliğim müziğime, sözlerime de yansıyordu. Daha kavgacı, laf atan bir durumum vardı.
* Beş yıldır piyasada yoksun. Bu zaman içinde Amerika’ya gittin, döndün, evlendin, köye yerleştin. şimdi bakıyorum da o erkeksi halinden eser kalmamış...
- (Gülüyor) Değiştim, evet... Bu, yaşla da ilintili bir durum. ılk albümümü yaptığımda 25 yaşındaydım, şimdi 40 yaşındayım. O yaşlarda hayata karşı mücadele veriyordum. ıyi ki de vermişim, yoksa şu anda burada olmazdım. Her türlü çılgınlığı yaptım. O hırçınlık geçince de böyle oldum. şu an yanımdan motosikletli biri geçince, hiç özenmiyorum. Çünkü motosiklete bindim. Onun külfetini, tehlikesini iyi biliyorum. Her şeyi yapmanın rahatlığı var bende. O yüzden buradan gençlere sesleniyorum; önünüze ne geliyorsa yapın, korkmayın, kendinizi kısıtlamayın. Ben her şeyi yaptım, umursamadan hem de. O yüzden şu an sakinim. Başıma bir şey geldiğinde “Ne yapalım bu da böyle oldu” ya da biri canımı acıttığında “Ne yapayım o da böyle biri” diyebiliyorum. Eskiden kavga ederdim.
KLİBİ GÖRÜNCE BİRAZ UTANIYORUM
* Bunda evliliğinin de etkisi var tabii...
- Evet. Cem’le hayata karşı kol kola durabiliyorum. Hep hayalini kurduğum biriydi Cem. Allah nazardan saklasın, onunla çok mutlu bir hayatım var. Cem, çok özel biri. Ben bile bana katlanamıyorum, o beni çok güzel idare ediyor. Biz göz göze bakışıp, iş bölümü yapabiliyoruz. Mutfak işi Cem’e ait mesela. Bahçe, tarla, hayvanlarla ilgilenmek, ev işleri de bana. Hayatı bu kadar güzel yaşıyoruz. Durum böyle olunca o içimdeki kadın doğal olarak dışarı çıktı. Çalışan ya da bekar bütün kadınların yarısı erkek bence. O erkekliğini çıkarmak zorunda. Neden? Mücadele edebilmek için. Ben de öyleydim. Ama evlenince, bir yuvam olunca, o erkek tarafım ister istemez ortadan kalktı. Açıkçası bu halimi çok sevdim. Bak Sema, klipte memelerim bile çıkmış! (Gülüyor)
* Evet, fark ettim. şaşırdım da...
- Normal hayatta yine erkek tişörtü ve pantolonla dolaşıyorum ama bu klipte böyle olmak istedim. Altımda etek, üstümde seksi bir ceket, hoş oldu vallahi. Bu halimi çok sevdim. Gerçi klibi görünce biraz utanıyorum ama yine de fena değil... Annem ne diyor biliyor musun, “Kızım üst tarafın Deniz Seki, alt tarafın Sibel Can olmuş.” Ben bu tanımı çok beğendim! Bu görüntümü de öyle... Biraz balık etli oldum, iyi de oldum yani. Bu kiloya bilerek, isteyerek geldim. Eskiden çok atletiktim. şimdi her şeyi bıraktım. ıstediğimi yiyorum, içiyorum. Buradan bütün kadınlara sesleniyorum; fit kalmayı bırakın! Ömrüm boyunca fit kalmaya çalıştım. Bu çok sinir bozucu bir durum. Hep spor yap, az ye... Deliriyor insan! şimdi karnım hep tok geziyorum ve sadece yürüyüş yapıyorum. Ama çok mutluyum. Bu fit kalma durumu, şehirli kadının takıntısı. Niçin 40 yaşındayken, 20 yaşındaki Rus manken gibi görünmeye çalışıyoruz ki? Saçmalığın daniskası yani. Bir kere biz, Akdeniz kadınıyız. ıstediğimiz kadar zayıf olalım, bacağımız kısa. Akdeniz kadınının balık etli olması gerek. Çünkü böyle daha güzel ve seksi. Zayıflık yakışmıyor bize.
YENİ FİLMİN ADI KALEDEKİ YALNIZLIK
* Bu arada bir de sinema filmi çekiyorsun. Biraz da ondan söz edelim mi?
- Volga Sorgu Tekinoğlu’nun senaryosu ve aynı zamanda yöneteceği ilk film. Geçen yıl çekilecekti ama teknik aksaklıklar yüzünden bu yıla ertelendi. Uzun zamandır dizilerle birlikte birçok film senaryosu geliyor, okuyup değerlendiriyorum. Ama Volga’nın senaryosunu okuduğumda gözlerim doldu. Hikaye beni o kadar etkiledi ki, hiç düşünmeden kabul ettim. Çok güzel bir dram. Bugüne kadar hep komedi hikayelerin içinde yer aldım. Bu işin dram olması da çok ilgimi çekti. Filmin adı “Kaledeki Yalnızlık”. Yapımcı ise Çimen Yapım.
* Hikayesi nedir “Kaledeki Yalnızlık”ın?
- Emekli olmak üzere olan bir futbolcunun hikayesi. Bu futbolcu eşini kaybetmiş, ergenlik çağında bir oğlu var. Ben de bu futbolcunun baldızı rolündeyim. Üçüncü kuşak Almancı’yım. Türkiye’ye hiç gelmemiş biri üstelik. Ben filmlere genelde yarıdan giriyorum, bu filme de yarısından gireceğim. (Gülüyor) Türkiye’ye geliyorum ve baba ile oğlunun arasını düzeltmeye, onları toparlamaya çalışıyorum. Gecekondu hikayesi aslında. Fakirlik diz boyu... Çekimler Paşabahçe ve Çengelköy’de yapılıyor. Çok güzel bir hikaye. Oyunculuklar müthiş. Herkes mendilleri hazırlasın...
ÜMİT KARAN BENİ ALMANCI ZANNETTİ
* “Kaledeki Yalnızlık” filminde Almancı’yı canlandırdığını söyledin. Bu rolün bir zorluğu var mı?
- şive konusunda çok sıkıntı çektim. Türkçe’yi düzgün konuşmamam gerekiyordu. Türkçe öğrenmeye çalışan bir Alman ile oturup üç hafta çalıştım. şimdi tam bir kırık Türkçe konuşabiliyorum. Hatta filmimizde Ümit Karan oynuyor, bana geldi, “Sen Berlin’den misin?” diye sordu. Ümit bile beni Almancı zannettiğine göre demek ki iyi konuşuyorum! (Gülüyor)