Gülden AYDIN
Oluşturulma Tarihi: Nisan 27, 2002 01:44
Sıra gecesi, Urfa merkezine özgü bir gelenek. Hiçbir ilçesinde böyle bir gelenek yok. Urfa erkeğinin yüzyıllardır sürdürdüğü, kolay kolay da bırakmayacağı bir alışkanlık, hayatının vazgeçilmezlerinden. Sıra gecesi için Urfalı Folklor Araştırmacısı Abuzer Akbıyık,‘‘Bir lobi, bir halk konservatuvarı, bir yol yordam ve siyaset okulu, bir cemiyet’’ diyor.
Gruplar, yaşlarına ve sosyal statülerine göre 8-10 kişiyle sınırlı. Çok kalabalık olur, konuşmak için herkese sıra gelmez diye. Her grup sıra gecesi için haftanın bir gününde biraraya geliyor. Kuş meraklısı kuş meraklısıyla, kasap kasapla, şair şairle. Sıra gecesinin ömrü, o gruptakilerin ömrü kadar. Kolay kolay feshedilmiyor, gruptan ayrılmak da öyle kolay olmuyor. Çok önemli bir mazeretle çıkılsa bile yeni bir sıraya girmek için ertesi yıl bekleniyor. Erkekler sıra gecesini kendi evlerinde yapmıyor, ev, oda satın alıyor ya da kiralıyorlar. Urfada sıra geceleri için kullanılan yüzlerce oda ya da ev var. Urfa erkeği yazın kavurucu günleri gelip çattığında bu kez yayladaki evlerinde ya da dağlardaki mağaralarında sıra gecelerine devam ediyor. Yetişkin her erkek pat diye başlamıyor sıraya. Ağaç yaşken eğilir misali daha çocukken babası tutuyor kolundan, sıra gecesine götürüyor. Cemaatle oturup kalkmayı, konuşmayı, dinlemeyi, adab-ı muaşereti öğreniyor. Delikanlı çağına geldiğinde uygun bir sıra kuruyor ya da dahil oluyor. Urfa erkeğinin birbirinden farklı üç ile beş sıra grubu var. Grup arkadaşları değişmeden 20, 30 hatta 50 yıl sürüyor bu geceler. Akbıyık diyor ki ‘‘Ses, saz, söz üstüne sohbet meclisidir. Baştan sona muhabbettir, musikidir, edebiyattır, ariflerin söze geldiği, çırakların dize geldiği, gönül güzellerinin göze geldiği, şiirlerin saza geldiği gecelerdir.’’ Ancak son yıllarda bu geleneksel gecelerin turistik olanları çoğalmaya başladı. Sözden ziyade sazın ağırlıkta olduğu, sohbetten ziyade eğlenceğinin ağırlık kazandığı geceler bunlar. Geleneksel sıra gecelerinin bozulmuş hali de denebilir. Ama yerli ve yabancı turistler için bu hali bile güzel. Göncü Turizm Genel Müdürü Cem Göncü, doğma büyüme Urfalı. Urfalı her erkek gibi hem kendi arkadaşlarıyla yıllardır yaptığı geleneksel sıra gecesi hem de turist grupları için turistik sıra geceleri var. Göncü, bizi iki gece üst üste her ikisine de konuk etti. Erkek erkeğe sıra gecesi ve kadınların ağırlıkta olduğu 80-130 kişilik turist gruplarının katıldığı turistik olanına...
Geleneksel Urfa evi onarılmış, turist grupları için sıra geceleri düzenleniyor. Gülizar Konukevi’nin geniş avlusunda şadırvanı, güvercinevi de var. Üst kattaki odalarda geleneksel sıra geceleri yapılıyor. Alt kattaki büyük salon, 80 kişilik turist grubuna otantik bir Urfa gecesi yaşatacak. İstanbul'un çeşitli semtlerinden Lions kulübü üyeleri, bu gecenin davetlisi. Güzel Sanatlar Lisesi'ne bağışladıkları kütüphanenin açılışı da var programlarında. Kubbeli, yüksek tavanlı sıra salonunun önü birden ana baba gününe dönüyor. Ayakkabılar çıkarılıyor, içerideki yer sofralarının başına oturuluyor. Bağlar Saz Grubu, geceye ısındırma makamlarına başlıyor.
KAZANCI BEDİH GÜME GİTTİ
Saat 22.00 olduğunda Kazancı Bedih Saz Grubu geliyor. Grup tam müziğe başlamışken ortaya çiğ köfte malzemeleri çıkıyor. Herkes fotoğraf makinelerine, kameralarına sarılıyor, bulguru, soğanı, salçayı mahir ellerle birbirine katan Urfa delikanlısını kaydetmeye başlıyor. Sonra herkes tek tek bu delikanlıyla objektife poz veriyor. Bu hengamede Kazancı Bedih'in gazelleri güme gidiyor. Grubun solistlerinden Urfalı Kazım, saz arkadaşlarını tek tek takdim ediyor. ‘‘Dokuz çocuklu Kanuni Mehmet Öncel’’ der demez, turist grubundan çok sayıda kadın, sahneye ilerliyor, hayatlarında ilk kez karşılaştıkları bu dokuz çocuklu adamı dikkatlice inceliyor. Çiğ köfteler yeniyor. Buzlu rakılar yudumlanıyor. Müzik hareketlendikçe oturduğu yerde alkışla tempo tutanlar ayağa kalkıp halay çekiyor, dans ediyor. ‘‘Urfalıyam ezelden’’ türküsüne kalabalık bir koro eşlik ediyor. ‘‘Beni doktor yapsınlar İstanbul kızlarına’’ türküsü hem güldürüyor, hem oynatıyor. Kazancı Bedih'in grubundan Abdullah Uyanık da Türk sanat müziği şarkıları söylüyor. Tarihi yapının kubbeleri çınlıyor. Gece biterken Kazancı Bedih'in oğlu Naci Yoluk yanımıza geliyor. Baba oğulun yeni kasetinin çıkacağını müjdeliyor. ‘‘Yazın Dedeyin Sarnıcı'na bekliyoruz’’ diyor. Dağda kazılarak yapılmış serin mağaralarında bir sıra gecesine davet bu: ‘‘Mağaradan mağaraya hoyrat sırası vardır. Hoyrat bitmeden öteki başlamaz. Çevre mağaralar susup dinler.’’
Klasik gecede kadın yok
Vilayet Konukevi'nde kiraladıkları odadaki yer minderlerinde ciddi bir sükunetle oturuyor sekiz erkek. Mehmet Hazar ve Sabri Kürkçüoğlu, Harran Üniversitesi'nde öğretim üyesi. Avukat Hakan Coşkun, Hürriyet Yazarı Bekir Coşkun'un kardeşi. Mühendis Mehmet Hatipoğlu, matbaacı Ömer İpek,
yemek fabrikası sahibi Mehmet Uludağ, Kültür Bakanlığı Şanlıurfa Devlet Türk Halk Müziği Korosu Şefi Necmi Kıran'la tanışıyoruz. Biz de bağdaş kuruyoruz ve sıra adabının ağırbaşlı havasına uyup seyre başlıyoruz. Söze ilk Sabri Kürkçüoğlu başlıyor. Çünkü sıra başkanı. Sabri Bey'in haftada üç ayrı sıra gecesi var. Meslektaşları, okul arkadaşları ve henüz beş aylık olan şimdiki grubu. Bu geceki gündemleri, tesadüfe bakın ki, basın... İzah ediyor. ‘‘Tartışma değil, sohbet ve bilgi alışverişi.’’ Karşı duvardaki nişe yerleşmiş eski radyoya bakıyor. 1944'te Vahap'ın Kahvesi'ndeki Urfa'nın ilk radyosundan Hitler ve Mussolini ordularının geri çekilme haberlerini nasıl dinlediklerini anlatıyor. Mehmet Hazar, söz alıyor. ‘‘Kendi sıramızı diğer sıralara tepki olarak kurduk. Bu iş eskilere göre dejenere oldu. Bu yüzden müziği en aza indirdik.’’ Cem Göncü, Urfa'da sosyal aktivite olmadığı için sıra gecelerinin bu kadar yaygın olduğunu söylüyor, bu işin kurallarını sıralıyor: Gruptakiler sırayla yemek yapıyor. Ev ya da odanın kirası ortak ödeniyor. Sıra gecesinde yiyeceğin standartı olmak zorunda ki kimse birbirinden üstün olmasın. Mesela listede yokken fazladan yapılan sigara böreği bile, ceza nedeni. O geceki sıra, sıradan sayılmayıp davet sayılıyor. Bir sonraki hafta yine sıra gecesi yaptırılıyor aynı kişiye.
Sırf sıra gecesi için kullanılan evi ya da odayı satın almak, kiralamak neden? Sıra Başkanı Sabri Bey izah ediyor. ‘‘Sıra gecesi aile içinde yapılırsa ev hayatı etkilenir. Hem apartmanda müzik sesi komşuları rahatsız eder.’’ Necmi Kıran, ‘‘Evin kadını isyan eder bunca külfete’’ diyor. Cem Göncü de koltuk takımlarının, vitrinlerin olduğu evlerin sıra gecesi ruhuna aykırı olduğunu söylüyor. Bu nedenle tarihi mekanlarda sıra yapmayı tercih ediyorlarmış. Hakan Coşkun da sıra gecesinin tarihi kökenini anlatıyor. ‘‘Tıpkı Ahiler gibi haftanın altı günü iş, bir gün eğlence. Ama Ahilik Urfa'ya mahsus olmadığına göre neden Urfa'da sıra gecesi? Urfa tutucu bir şehir. Mutfaklar da kadının egemenliğinde. Erkekler de ev dışında kendilerine ait bir cemaat oluşturmayı tercih ediyor. Bir diğer görüş de 18. yüzyılda Anadolu'dan gelen Türkmen boylarının bu geleneği Urfa'ya getirmeleri.’’
O gecenin mönüsünde çiğ köfte, şıllık tatlısı, ayran, meyve, çay ve kahve var. Yer sofrasına arada bir uzanılıp sohbet kesintisiz sürdürülüyor. Derken ‘‘Urfa'ya paşa geldi’’ türküsünün neden Van türküsü olduğu tartışılmaya başlanıyor. Yoksa '14 muhacirleri mi getirmişti bu türküyü Urfa'ya. Sonra çiğ köfteden sorumlu Mehmet Hatipoğlu'na işaret ediliyor. ‘‘Hadi bakalım. Beyin fırtınası uzun sürerse çiğ köfte ıslanır.’’ Tatlıdan sonra Koro Şefi Necmi Kıran, bağlamayı eline alıyor. ‘‘Urfa'da sıra gecesi’’ adlı bestesinin notalarını çıkarıyor. İstiyor ki sıra gecelerinin açılışı bu müzikle yapılsın, bir sıra gecesi marşı haline gelsin. Kıran hem çalıyor, hem söylüyor. ‘‘Urfa'nın sıra gecesi/Neler öğrendi nicesi...’’