URFA BLOG - 1.bölüm

Güncelleme Tarihi:

URFA BLOG - 1.bölüm
Oluşturulma Tarihi: Eylül 12, 2006 15:49

THY uçağı zamanında, yani gecikmeli kalktı

Perşembe saat 20.00’de kalkması gereken THY uçağı, Allah’ın emri ve bizi yöneten imamların beceriksizliği sonucu bir saat gecikti. ‘Departures’ panosundaki 10 uçuştan 9’u ‘Delayed’ diyordu, ne demekse!

Yine insanlar kapılara saldırdı. Ne de olsa Ecevit’in Vita kuyruklarında büyümüş bir nesil, uçakta herkese yer olduğuna bir türlü inanamıyorlar. Yine uçak kalkana kadar cep telefonuyla konuştular. Ne de olsa görmemişler.

Buraya kadar alışılmışın dışında bir şey yok. Ama bundan sonraki, duyulmuş görülmüş şey değil. (Midesi hassas olanlar aşağıdaki paragrafı okumasın!)

İğ-renç!

Solumda, pencere kenarında oturan 40 yaşlarında efendi halli bir kızıl adam, arasıra, dizlerini iki yana açıyor, hafifçe öne eğiliyor ve … yere tükürüyor! Vallahi de, billahi de halıya tükürüyor! Genelde biri sokakta yere tükürürse, yüksek sesle ‘Yuh ayı! Yuh davar!’ gibi hafif söverim. Yediği haltı bildiğinden, bugüne kadar da kimse çıkıp ‘Bana mı diyorsun?’ deme cesareti gösteremedi. Ama bu sefer, o kadar hayret ettim, o kadar midem bulandı ki, adama tepki gösteremedim. Tabii hosteslerin ikram ettiği kuru çöreği yemek filan ne kelime, adamdan uzak duracağım diye karıma yapıştım ve inanır mısınız, adamın her eğilip yere tükürük bırakışında içimden bir ‘Oh!’ çektim, tükürecek diye beklemek, tükürmesinden daha iğrenç bir duyguydu! Feciydi, feciydi… Düşünün beni dumura uğratacak kadar feciydi…


Yankıcalı dede, kızı ve torunu...

Bugün kaderde varmış (sabah da Acıbadem’de Serra kafamı sevmişti...) arkamızdaki koltukta bir dede, kızı ve torunu: adı Emre. Emre 1 saat 35 dakika ağladı, ağlamadığı zaman vızvızlandı. Ama daha da beteri, yolcular rahatsız olacak telaşıyla, sürekli Emre’yi meşgül etmeye, lafa tutmaya çalışan annesiyle dedesiydi. Bak bak bulutlar! Aaaa hostes abla ne getiriyormuş bakalım! Hoppacık hoppacık hoppacık! Bak şimdi lastikler yere ‘küüüt’ diye vuracak! Sus sus bak, dinle şimdi… Anne hiç durmadan, 1 saat 35 dakika makine gibi konuştu. Fonda da Emre ya ağlıyor ya vızırdıyor ve… bitmedi, beterin beteri var: dede! Dedede ‘yankıca’ tiki var. (Hani karşısındaki ne derse onu tekrarlama hastalığı vardır insanlarda, epey yaygındır…) Anne mesela Emre’yi meşgul etmek için ‘Bak bak bulutlar!’ mı dedi, dededen yankısı geliyor: ‘Bak bak bulutlar!’ Ve biz İstanbul’dan Urfa’ya kadar uçuyoruz, tam ense kökümüzde sürekli:

Ingaaaaa! Bak bak bulutlar! Bak bak bulutlar! Wuaaaaa! Aaaa hostes abla ne getiriyormuş bakalım! Aaaa hostes abla ne getiriyormuş bakalım! Ööööööö! Hoppacık hoppacık hoppacık! Hoppacık hoppacık hoppacık! Vaaaaaa! Bak şimdi lastikler yere küüüt diye vuracak! Bak şimdi lastikler yere küüüt diye vuracak! Caaaaa! Sus sus bak, dinle şimdi… Sus sus bak, dinle şimdi…

Havalimanında tek taksi varmış meğer...

Urfa havalimanında tek ve kısacık bir valiz bandı. Bandın ucunda bir hammal, oraya kadar kimse almamışsa, valiz (karton kutular, yorgan denkleri, çuvallar, lalyon torbalar…) paaat diye düşmesin diye yakalayıp bir kenara koyuyor, koyarken de etiketlerden isim okuyor:

- Er-ogluuu, Er-oglu waa mı brdaa? Guuuurt, Fadime Guuurt! Mahmıııd … bi’şey, aha bını okuyadım!

Valizleri aldık, dışarı çıktık. Urfa muhabiri arkadaş uyarmıştı bizi: THY’nin servis minibüsü ağzına kadar valiz ve yolcularla dolu, yer yok; havalimanındaki tek taksi de tutulmuş, biri kapısında - kapan olmasın diye - nöbette. Başka taksi yok mudur? Yohtur! Polise gittim: Memur bey, nasıl bir taksi bulacağız? Bekleyin, dedi, bu giden taksi şimdi döner. Servis, minibüs, otobüs? Yohtur! On beş dakika geçti, yirmi dakika geçti, herkes bir şekilde gitti, biz karı koca, elimizde valizler, akşamın karanlığında kalakaldık. Ve az sonra, bir güvenlik görevlisi bağırmaya başladı: ‘Kimse kalmasın, yolcu kalmasııın!’ İyi mi? Kapıyorlar! Urfa havalimanında kaldık şey gibi, ağaç gibi… Neyse, personel taşıyan bir minibüs (5’en milyon servis ücretini ‘kimseye söylemeyin abi’ diye cebellezi ederek) bizi aldı da, ite kaka, denklerin üzerinden atlayarak bindik ve şehre vardık…

Memleketimizde turistik malzeme de olduk!Hürriyet

Ertesi sabah, klasik Urfa turu: Balıklı Göl (Halil-ür Rahman ve Ayn Zeliha gölleri), Hz.İbrahim’in doğduğuna inanılan mağara, Mevlid-i Halil ve Rızvaniye Camileri, Urfa Kalesi ve Eyüp Peygamber kuyusu… Bir cuma günü, öğle namazı vakti, gölgede 40 derecede ve … bol ziyaretçi ortasında! Düşünün artık! Size aktaracağım ne var?

Hah! Hz.İbrahim mağarası mesela.

(Yanda Hz.İbrahim'e dua etmek için
modern teknoloji kullanan kadınlar!)

Kadınlar tarafı tıklım tıklım, leş gibi ter, nefes ve soğan kokusu. (Kendini dışarı zor atan karımdan nakil…) Arap usulü, 3-4 kadın ve 7-8 bebe 1 erkek düştüğünden, erkek tarafı daha sakin. İçeride namaza durmuş iki kişi, kutsal sudan içen bir iki daha. (Biri ihtiyar köylüyü dürteliyor ‘Emmi, abdest aldın, yeter da, bak sırada bekleyen var…) Bizim taraf da havasız ve ama koku dayanılmaz değil, her cami kadar, sadece pis çorap kokusu...

Urfa’da ve özellikle de bu cuma günü kutsal yerlerde Arap kökenli vatandaşlar ve belki de Arap turistler çoğunlukta. Sarışın, normal giyimli karım demek ki dikkati çekmiş, başımıza ilk defa geliyor, kara çarşaflı Arap kadınları karımla fotoğraf çektirmek istiyorlar, altın dişleriyle kıkırdayarak. Tabii… benden izin istiyorlar! Kendi memleketimizde medeni kıyafetimizle kara çarşaflılara malzeme olmak da varmış kaderde!

Yemekler çok ağır ama şıllık nefisHürriyet

Öğlen Urfa Sofrası’nda, akşam Harran Otel’de (sadece kebap var yiyecek) yemekler iyi güzel de, elde kıyılmış bol yağlı koyun etinden yapılanlar benim için hem ağır (hele 40 derece sıcakta) hem de damardan kolesterol… Ama tatlı niyetine ‘şıllık’ nefis!

Bu arada, dikkatimi çeken iki şey: Birincisi, çarşıda Yeni Şafak bürosunun yanındaki dükkânın tabelası: Pravda Reklam…

Diğeri, çarşı meydanındaki çadır-kafenin havayı serinletmek için bulduğu yöntem: etekleri kaldırılmış büyük çadırın dört köşesinden, aralıklarla, bir fıskiye kaldırıma su sıkıyor. Tabii garsonların sürekli, duşa dalan veletleri kovalaması gerekiyor…

(Yanda, Urfa'da bir... banka!)

SÜRECEK...

Haberin Devamı

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!