Güncelleme Tarihi:
Amerika’nın efsane yarışma programı “Jeopardy!”, “Büyük Risk” adıyla Türkiye’de! Bugünden itibaren pazartesi ve salı akşamları Star TV’de yayınlanacak yarışmayı Selçuk Yöntem sunacak.
İlk kez bir yarışma programıyla seyirci karşısına çıkacaksınız. “Uçurum” dizisi devam ederken, bu projede yer almayı nasıl kabul ettiniz?
- Aslında yarışma programının anlaşmasını diziden önce yaptık. Yarışmalar, eskiden beri ilgimi çeken bir konuydu ama “Bir yarışma olsa da sunsam” gibi bir niyetim yoktu. Her şey kendiliğinden gelişti ve bu projeye dahil oldum.
“Büyük Risk”in nasıl bir formatı var?
- Bu, Amerika’da halen yayınlanan eski bir format. Bilgiye dayanan, içinde çok güzel esprileri olan bir yarışma. Her bölümde üç yarışmacıya sorular yöneltiyorum ve onlar da yanıtı bulmaya çalışıyor. Başarılı olan, diğer programa da katılmaya hak kazanıyor. Bu programda yarışmacının konsantrasyonu ve enerjisi yüksek olmak zorunda. Bizim mesleğimizin de bir parçası esasında bu. Sahnede nasıl oyun oynuyorsak, burada da oyun oynuyoruz. Tiyatronun bir başka boyutunu yapıyorum burada, meseleye öyle bakıyorum.
Bu projede yer aldığınız için keyifli olduğunuz belli oluyor. Peki programın hangi yönleri daha çok hoşunuza gitti?
- Farklı insanlarla değişik bilgiler üzerine değişik atmosferleri yaşamak hoşuma gidiyor. Her yarışmada farklı elektrikler oluşuyor.
BASİT SORULAR DA KAYBETTİREBİLİYOR
Yarışmacılara ne tarz sorular yöneltiyorsunuz?
- Hem çok basit hem de çok zor sorular sorabiliyoruz. Bazen basit gibi görünen sorular, yarışmacılara çok büyük para kaybettirebiliyor. Çok zor soruları bilenler de çıkıyor.
Yarışma öncesinde siz de o sorularla kendinizi deniyor musunuz?
- Tabii. Sorular son anda geliyor bize. Biz de ekip arkadaşlarımla yayına çıkmadan önce o soruları birbirimize soruyor, değerlendirme yapıyoruz.
Yarışmanın adı “Büyük Risk”, nedir bu risk olayı? Nasıl bir risk alacak yarışmacılar?
- “Büyük Risk”in final bölümünde yarışmacılar, ellerindeki parayı riske ederek katlayabiliyorlar. Fakat cevabı bilmelerine rağmen kaybeden yarışmacılar oluyor, çünkü parasını fazla riske etmiyor. Soruyu bilmeyenler ise parası fazla olduğu halde riske edip kazanabiliyor.
“Büyük Risk”in diğer bilgi yarışmalarından farkı ne?
- İki etap var. Etaplardan birinde 100-500 lira, ikincisinde de 200-1000 lira değerinde sorular var. Soruya göre para kazanıyorsunuz. 60 soru var, hepsini bilirseniz çok büyük para kazanabilirsiniz. Veya diyelim finale 10 bin lira ile geldiniz, riske ederseniz o parayı 20 bin lira yapabilirsiniz. Bir de bu yarışmada amaç illa büyük paralar kazanmak değil, yarışmacı biraz da kendini kanıtlamak, kendini var oluşunu ortaya koymak istiyor. Bu da çok önemli insan psikolojisi için.
ÜNLÜLERDE SORU SORACAK
Yarışmanın ilginç bir özelliği daha varmış, yarışmacılara ünlü isimler de soru soruyormuş...
- Evet, ünlü isimlerin soruları kayda alınıyor ve onlar da yarışmacılara soru yöneltmiş oluyorlar. Daha sonra ünlülerle de yarışacağız.
Siz risk alan biri misinizdir?
- İnsanoğlunun ne zaman risk alıp ne zaman almayacağına çok iyi karar vermesi gerekiyor. Çünkü risk almadan bir yere gelinmiyor. Siz risk almaya başlayınca, kainat da size yardım etmeye başlıyor. “Risk”e olumsuz bir sözcük gibi bakılır ama aslında olumlu bir şeydir. Tabii risk derken, kumar oynamaktan bahsetmiyorum!
Sizin hayatınızda aldığınız en büyük risk neydi?
- Ben konservatuvarın ilk yılında, haksız bir şekilde okuldan çıkarılmıştım. Sonra liseye döndüm ama Danıştay’a da başvurdum. Bir yıl sonra davayı kazandım, liseyi bırakıp tekrar konservatuvara başladım. Bu büyük bir riskti ama bana çok güzel kapılar açtı. İyi ki yapmışım.
SANAT TANRISI YARDIM EDİYOR
Bu arada “Uçurum” dizisinin çekimleri nasıl gidiyor?
- Çok iyi. “Uçurum”, senaryosu, sertliği, heyecanı ve gerilimiyle çok farklı bir dizi. Şu anda Türkiye’de bu formatta bir dizi daha yok. Yayın saati biraz geç olduğu için belki herkes yetişemiyor ama oyuncu kadrosu çok iyi, senaryosu da muhteşem. İçinde bulunmaktan mutlu olduğum bir dizi.
Dizi ve program arasındaki dengeyi nasıl kurdunuz?
- Onu bir ben biliyorum bir de Allah! Tabii korkunç bir tempo olduğu için ‘Sanat Tanrısı’ yardım ediyor. Yorucu oluyor ama yorulmadan da bir şey olmuyor.
Sanat Tanrınız hep yardım etti mi size?
- Tabii... Sanat Tanrısı, sanatla uğraşan herkese yardım eder. Bir müzikal çalışırsınız, 35 oyuncunun hepsi farklı dizilerde oynar ama bir şekilde provalara yetişirler ve oyun ortaya çıkar. Sanatın büyüsü burada bence. Çünkü sanatın özü, insana bir duygu vermek için yapılır. Bu yüzden kainat ve periler hep yardım eder.
Önceki diziniz “Aşk-ı Memnu”, bir ekran fenomenine dönüşmüştü. Öyle bir iş bir daha ortaya çıkar mı sizce?
- Bir işe baş koyuldu mu, yapılabilir tabii ama yaşamda buluşmalar çok önemlidir. “Aşk-ı Memnu” da güzel bir buluşmaydı. Tabii ki onun kadar başarılı işler olabilir, neden olmasın ama hiçbiri “Aşk-ı Memnu” gibi olamaz. (Gülüyor)
SANATI, SANATTAN ANLAYANLAR YAPMALI
Şehir Tiyatroları’ndaki yeni uygulama konusunda ne düşünüyorsunuz?
- Sanatın özgürlüğüne müdahale eden hiçbir toplum, hiçbir zaman başarılı olamamıştır. Siz operayı, baleyi, dansı kendi görüşünüze göre yorumlayıp aktardığınız zaman, o özgür sanat olmaktan çıkar. Toplum özgür sanatsız bırakıldığında, cahil kitleler çoğalır. Sanatı, sanattan anlayanlar yapmalı. Onlar ise ancak sanata destek olmakla yükümlü olmalı.