Güncelleme Tarihi:
* Şu anda hayatının nasıl bir dönemindesin?
- Çok yoğunum. Genel anlamda geçmişe dönüp baktığımda ise kendimi çok daha başarılı hissettiğim ama aynı zamanda kendimi yetersiz de bulduğum bir dönem.
* Oyunculuk anlamında mı?
- Evet. Şöyle bir şey oldu çünkü; oyunculuk yapmaya başladım ama daha iyi olmalıyım, daha iyi, çok daha iyi... Böyle bir istek içindeyim.
* Tamamen kendini oyunculuğa adamış gibisin... Moda eğitimin ne olacak peki?
- Vakit ayırıp başka bir şey yapamıyorum ki! Tabii moda haftaları düzenlendiğinde, okuldan arkadaşlarımın defile düzenlediklerini duyduğum zamanlarda içimde bir burukluk olmuyor değil ama bir gün onu da yapmak istiyorum. Fakat şu an odaklandığım şey oyunculuk.
GALİBA BENDE BİR STAR IŞIĞI VAR
* Kendinde bir star ışığı olduğunu düşünüyor musun?
- Bilmiyorum. Galiba bir şeyler var...
* Peki çocukken ünlü olma, ekrana çıkma gibi hayallerin hiç yok muydu?
- Bu, hiç hayal ettiğim bir şey değildi. Gerçekten! Mesela çocukken, ortaokulda, lisede hep “Boyun uzun, farklı bir tipin var, güzellik
yarışmasına katılsana” tarzında cümleler duyardım. Hatta yakın bir arkadaşım Elite Model Look yarışmasına katılmıştı, dereceye girememişti ve bana da ısrarla “Sen girsen kazanırdın, niye girmiyorsun, beni sinir ediyorsun” deyip durmuştu. Ama benim içimde böyle bir istek yoktu. Ya veteriner ya da modacı
olmak istiyordum.
* Peki nasıl oldu da oyuncu oldun? Seninki bir keşif hikayesi mi?
- Biraz öyle. Üniversitede bir arkadaşıma rastladım, kız arkadaşı bizim okulda okuyordu. Turizm dergisi çıkarıyormuş... Modayla ilgili bir
şeyler yazmamı istedi. Ben sayfaları hazırlamış teslim ederken de, “Bir dekorasyon programı hazırladım, sen sunacaksın diye de söyledim,
sunarsın değil mi?” dedi. “Yapamam” desem de, bir şekilde ısrarcı oldu. Babam nasıl olsa izin vermez diye onunla konuşmasını söyledim. Fakat babamı bile ikna etti. Böylece “Evlere Şenlik”i sunmaya başladım. Sonra yapım şirketlerinden teklifler gelmeye başladı. Tabii o kadar saçma geliyor ki insana... Üniversitedesin, senin neyine geldiklerini anlayacak bilinçtesin, güzelliğin için olduğunu tahmin edebiliyorsun. Ama benim istediğim bu değildi.
* Senin istediğin neydi?
- Benim kendimde keşfettiğim bir sürü başka meziyet var, onlarla konuşulmak istiyorum. Tamam renkli gözlüyüm, sarı saçlıyım, ama ben hep buyum zaten. Lisede bir öğretmenimin dediği cümle hep kulaklarımda çınlar: “Bade sen güzel kızsın ama asla şımarma. Çok zeki kızsın, o aklını kullanarak bir yere gel, hiçbir zaman boş bir kız olma!”
ÜNLÜ OLDUĞUMU DUBAİ’DE ANLADIM
* Sunuculuk, reklamlar, diziler derken, ilk kez ne zaman gerçekten ünlü olduğunu hissettin?
- “Ezel”de galiba. Aslında olayı en net fark ettiğimde Dubai’deydik. Kırmızı halıda yürürken Riham Riham (Şebnem karakteri orada bu isimle yayınlanmış) diye tezahürat yaptılar. Barikatların arkasından ulaşmaya çalışıyorlardı. Kartpostallarımı çıkarttılar. Kendimi tam bir Hollywood starı gibi hissetmiş, çok şaşırmıştım.
* Basın artık bir sevgilin olsun diye çırpınıp duruyor gibi sanki...
- Evet ama olmadan da oluyor işte. Hakikaten aşka ayıracak vaktim de yok. Ben istemez miyim birini seveyim, biri beni çok sevsin, yemekten içmekten kesileyim, bir heyecan olsun. Ama inan heyecanlanacak vaktim olmuyor.
* Basında çıkan haberlere çok takılıyor musun, yoksa hiç aldırmıyor musun?
- Ailem rencide oluyor diye üzülüyorum. Ataerkil bir aileden geliyorum ve onları rencide edecek ya da “senin kız da...” dedirtecek şeyler
olsun istemiyorum.
* Buğra Gülsoy’un Burcu Kara’dan boşanma nedeni sana bağlanmıştı değil mi?
- Buğra’nın ayrılacağını duydum, sordum “Gerçekten ayrılıyor musun?” diye, “Evet” dedi, sadece bu kadar konuştuk. Değil ilişki yaşamak, daha fazlasını konuşacak samimiyetim bile yok. Evet, “Biz birlikte değiliz” deyip sonra el ele kamera karşısına çıkanlar var ama benim hayatımda olmaz bu tip şeyler...
KIVANÇ GİBİ BİR ADAM DAHA ÇIKMAZ
* Rol arkadaşın Kıvanç Tatlıtuğ’u nasıl buluyorsun?
- Kıvanç’ı ben “Kuzey Güney”den önce de tanıyordum, yakın arkadaşımın arkadaşıydı.Abi-kardeş gibi birbirimizi severiz. Daha önceki projelerinde benim
için “Çok yakışıklı bir adam ama başka bir yakışıklı gelir, yerine geçer” durumu vardı. Şu anda, “Çok yakışıklı adam, hem yakışıklı olup hem böyle
oynayan adam bir daha gelir mi?
Türkiye’de böyle kim var?” diyorum. Setteyken, onun Kuzey gibi bir insan olduğuna inanıp konuşmadığım bile oluyordu. O algıyı yaratabilmesi için gerçekten inandırıcı oynaması gerekiyor ki, düşünün ben önceden de tanıyorum adamı.