Güncelleme Tarihi:
TOLGAHAN SAYIŞMAN FOTOĞRAFLARI
“Firar” ve “Lale Devri” ile izleyici karşısına çıkmaya hazırlanıyorsunuz, öncesinde uzun bir dinlenme süreci geçirdiniz. Neden bu kadar ara verdiniz setlere?
- “Elveda Rumeli”yi tamamladıktan sonra, “Aşk Geliyorum Demez”i çekmiştim. O filmin promosyon sürecini atlattıktan sonra biraz dinlenmek istedim ve “Önümüzdeki sezona kadar hiçbir şey yapmayacağım” dedim.
Amaç kameralardan kaçmak mıydı?
- Bu sözlerim yanlış anlaşılmasın ama bir işle ekranda olmadıkça televizyon seyircisiyle özel hayatımı paylaşmak istemiyorum. Bu yüzden televizyon programlarına da pek katılmıyorum. Seyirci üzerindeki o büyüyü kaybetmek istemiyorum.
Magazin basınının üzerinizde baskı yarattığını mı düşünüyorsunuz?
- Kesinlikle hayır. Ama “Elveda Rumeli”yi Makedonya’da çekerken, 2,5 sene boyunca gezdik tozduk eğlendik, kimse çekmedi. Çok rahattık. Burada olsak, çok daha fazla magazin basınını meşgul edebilirdik. ış yapmadığım zaman magazinde olmak beni rahatsız ediyor. Magazinin içinde bulunmak sizi, konumunuzu zedelemez ama öyle bir şey olur ki bir daha toparlayamazsınız. Ben bunlara yer vermemek adına çok fazla yurtdışı seyahati yaptım.
OKAN VE ÖZCAN’LA RAKİP DEĞİLDİK
Gelelim yeni projelerinize... “Firar” filmi için teklif nasıl geldi size?
- Filmin senaristi ve yönetmeni Ömer Uğur’la konuşuyorduk. Çekimleri yazın yapılacak filmdeki Recep karakterini oynamamı teklif etti, kabul ettim. “Firar”, daha önce çekilmemiş bir hikaye. Senaryoyu okuyunca, bir türe ait diyemiyorsunuz. Aksiyon, kara mizah, drama, komedi her şey var içinde. 8-9 sene önce yazılan ve sürekli revize edilen yaşanmış bir hikaye olması da çok hoş.
Hikayesi ne “Firar”ın?
- Recep adında bir gencin hapisten kaçış öyküsünü konu alıyor. Filmde Recep’in günümüzdeki şartlara ayak uyduramayıp, tekrar hapishaneye dönüş öyküsünü izleyeceğiz.
“Prison Break” tadında bir film sanırım...
- Pek değil. “Prison Break”i seyredenler, “Firar”dan daha sert olaylar beklentisine girebilir. Ama bu daha yumuşak noktaları olan ve tamamıyla Türk bir hikaye.
Bu film için Okan Bayülgen ve Özcan Deniz’in de adı geçiyordu. Siz aralarından nasıl sıyrıldınız?
- Ömer Abi, ilk resmi teklifin bana yapıldığını söyledi. O yüzden rakip olma ya da egale etme gibi bir durum söz konusu değil.
SINIRI AŞMAMAYA ÖZEN GÖSTERECEĞİZ
Çekimlerine başlayacağınız bir başka yapım da “Lale Devri” dizisi...
- Evet, şükrü Avşar ile anlaştık. Sadece başrol oyuncusu değilim, ayrıca dizi ekibinde de yer alıyorum. Proje üzerinde çalışmalar hâlâ sürüyor. Eylül ayında, yeni sezonda hayata geçecek.
“Lale Devri”nin hikayesini de dinleyebilir miyiz sizden?
- Farklı görüşlere, farklı kültürlere ve farklı yaşamlara sahip olan iki ailenin bir araya gelmesiyle yaşanan çatışmaları konu alıyor ama özünde bir aşk hikayesi. Bu birbirine zıt iki aile arasındaki köprüyü oluşturacak karakter de Çınar, yani benim oynadığım karakter. Zaten rolü kabul etmemdeki en büyük unsurlardan biri, Çınar karakterinin birçok ailedeki erkeklere örnek teşkil edebilecek nitelikte olması.
Yaşanmış bir hikaye mi?
- Birebir olmasa da benzer hayatları yaşayan, Türkiye’deki çok köklü iki ailenin hikayesi diyebiliriz. O yüzden çok dikkat çekeceğini düşünüyorum.
Dizideki ailelerden biri muhafazakâr, diğeri ise liberal. Bu nedenle diziye tepki gelir mi sizce?
- Sınırları çok hassas bir dizi. Bu sınırı aşmamamız gerekiyor ve buna da özen göstereceğiz.
İNŞALLAH GİŞEM VARDIR
Sizin bir aksiyon filmi çekme isteğiniz vardı, muradınıza erebilecek misiniz yakın zamanda?
- ıstiyordum tabii ama ondan önce iki romantik komedide yer aldım. Eğri oturup doğru konuşmak lazım, sinema sektörü hareketlendi ama hâlâ “Born Identitiy” ya da “James Bond” gibi filmler çekemeyiz...
“James Bond”da oynamak ister miydiniz?
- Kim istemez ki! Tabii ki ben de çok isterdim. Zaten bana üniversitede ve Hong Kong’daki mankenlik zamanımda James Bond derlerdi...
Bu rol içinizde ukde kalmış demek ki...
- (Gülüyor) James Bond olmak için ıngiliz olmak gerekiyor. Aslında ben başarı hikayelerine bayılıyorum. Mesela “Cinderella Man” gibi bir filmde oynamak isterim. Bizim ülkemizde de böyle birçok gizli kahraman var.
Henüz iki sinema filmi çektiniz, belki bunu konuşmak için erken ama yine de sormak istiyorum; Tolgahan Sayışman’ın kendi gişesi oluştu mu?
- Gişem var mı, açıkçası bilmiyorum. “Elveda Rumeli”de geniş bir kadro vardı. Sonrasında çektiğim iki film de romantik komediydi ve türüne göre güzel gişeler yaptı. “Firar” yakın zamanda bu konuda ipucu verebilir. ınşallah gişem vardır, çünkü oyunculuk yolunda uzun yıllar yürümek istiyorum ve 10 yılda kat ettiğim mesafeyi de ucuz yollarla elde etmedim.
BEYAZ SHOW’U SUNMAYI NEDEN İSTEDİM
Keyifli bir söyleşi yaptık ama genelde röportaj verirken tedirgin olduğunuzu duydum, doğru mu bu?
- Evet... Daha önceki birkaç röportajımda samimiyetle söylediğim sözler anlaşılmasını istediğim gibi görünmedi. Ben kendimi yanlış ifade etmekten çok korkuyorum. Bu yüzden röportaj verirken veya bir programa konuk olduğumda geriliyorum.
“Beyaz Show”u da bu yüzden mi sunmak istediniz?
- şova çıkmadan önce Beyazıt Öztürk’ü aradım. “Cuma geleceğim ama biliyorsun programlarda konuşamıyorum” dedim. Sonuçta bir şov programına çıkınca ona da hizmet etmeniz gerekiyor. Beyaz “sen sıkıntı yapma” dedi. “ıstersen ben sunabilirim” diye sordum. Bunu yapabilirim, çünkü canlı yayın tecrübem var. Neyse programa gittim, Beyaz durumu “Tolgahan beni aradı, programlarda geriliyorum, bu yüzden ben sunayım mı dedi” diye anlattı. Böyle söyleyince çok komik hakikaten. Ama yazıda aynı ifadeyi vermeyebiliyor...
EL ELE BEBEK’E GİDECEĞİM BİR KIZ ARKADAŞIM OLMADI
Özel yaşamınızla magazin haberlerinde yer almak istemediğinizi söylediniz. Peki aşık olsanız, sizi ıstinye Park’ta ya da Bebek’te sevgilinizle el ele görür müyüz?
- Görürsünüz tabi.
Kaçmaz mısınız kameralardan?
- Hayır, çeksinler. Benim görüntü alınmasında bir sıkıntım yok. O sırada içimden ne geçiyorsa onu yapan bir adamım. Benim bir planım ya da programım yok.
Demek ki bu zamana kadar böyle bir kız arkadaşınız olmadı...
- Olmadı.
BANA BEYAZ GÖMLEK GİYDİRİYORLAR
“İnsanlar beni çok seviyor. Onları gerçekten hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum ama ben de insanım. Hepimizin kusurları var. Benim korktuğum, bana çok fazla beyaz gömlek giydirilmesi. Üzerinde bir leke olsa, o gömleğin tüm alıcılığını mahveder. Siyahta ise en ufak bir lekeyi görmezsiniz...”