Ulusal bir sorun olarak ‘de’ ‘da’

Güncelleme Tarihi:

Ulusal bir sorun olarak ‘de’ ‘da’
Oluşturulma Tarihi: Şubat 10, 2013 00:00

Üniversite mezunları bile Türkçeyi kullanırken vahim dil hataları yapabiliyor. En büyük sorunumuzsa ‘de’ ve ‘da’ eklerinde. Eğitim sistemi mi, internet mi, İngilizcenin hâkimiyeti mi? Bizi anadilimizi doğru kullanmaktan alıkoyan ne? Uzmanlara sorduk.

Haberin Devamı

Kendi dilini zor bulan bir milletiz
Feyza Hepçilingirler (Yazar)

En ciddi derdimiz, ‘de, da’ların nerede ayrı, nerede bitişik yazılacağını bilmemek. ‘Ki’leri; hatta hiçbir zaman bitişik yazılmayan ‘mı/mısın/misin’leri de bu kapsamda sayabiliriz. Bir de ayrı sözcükler olduğu halde yalnızca küçük oldukları için tek sözcükmüş gibi yazılan ‘her gün, bir şey, her şey, bir an’ gibi sözler var. Bunları bitişik yazanlar nedense, bitişik yazılması gereken ‘hiçbir, birkaç, herhangi’ gibi sözcükleri de genellikle ayrı yazarlar. Oysa bileşik oluşturmayan sözcükleri paşa gönlünüz öyle istiyor diye tek sözcükmüş gibi yazamazsınız. Türkçenin kuralları var ve sanıldığının tersine bunlar son derece sağlam kurallardır. Zaten sağlamlığı, bunca uğraşmamıza karşın yıkamamış olmamızdan da belli değil mi?
“Beklemeyin, binmeyin, inmeyin” yerine neden, “Bekleme yapmayın, biniş yapmayın, iniş yapmayın” deniyor mesela? ‘Gerçekleştirmek’ gerçek durumuna getirmek, bunun için de epey çaba harcamak demekken trafik kazaları, seller, afetler neden ‘olmuyor’ da hep ‘gerçekleşiyor?’

Haberin Devamı

OKULDA ÖĞRENİYOR HAYATTA KULLANMIYORUZ

Okul sıralarına az ya da çok oturmuş herkes dolaylı tümleç diye bir kavramla karşılaşmıştır. Dolaylı tümlecin bulunma durumundaki ekinin ‘-de, -da’ olduğunu da bu arada öğrenmiş olması gerek. Öyleyse bu kapsamda olmayan ‘de, da’nın (yalnız ‘dahi’ anlamına gelenin değil, tümünün) ayrı yazılması gerektiğini bilmeleri gerektiğini düşünürsünüz. Ama hayır! En görkemli üniversiteleri bitirenler bile, “Bu da” yerine “Buda” diye söze başladıklarında, hiç öyle bir niyetleri yokken, Buda’yı andıklarını akıllarına bile getirmiyorlar.
Türkçede pek az sözcüğümüzde söyleniş ve yazılış farkı var. Biz bir sesi ifade etmek için birkaç harf kullanmak zorunda değiliz. Hayranı olduğumuz Batı dillerinin aşamadığı sorunu Türkçe seksen küsur yıldan beri aşmış durumda. Ama dünyada kendi dilini ‘zor’ bulan, Türkler dışında pek kimse yoktur.

YABANCI DİLE ÖZENİYORUZ

Bilgisayar ve internetin yaygınlaşması, yabancı dillerin, özellikle İngilizcenin, tüm dünyada hâkim dil haline gelmesi dil hatalarının artmasına neden oluyor. Kendi dilinin kurallarını bilmeden İngilizce öğrenmeye kalkanlar, o dilde öğrendikleri yazım kurallarını, söz dizimini Türkçeye de taşıyorlar. Sözgelimi ölen bir polisin ardından, çocuklarını babasız bırakmak istemeyeceği söylenmeye çalışılırken, “Çocuklarını babasız bırakmak en son istediği şeydi” deniyor ana haber bülteninde. Hayır, ‘en son istediği’ değildir o, asla istemediğidir. “Sen benim başıma gelen en iyi şeysin” dendiğinde kimse yadırgamıyor. Oysa ‘başa gelmek’ yalnız kötü ‘şey’ler için kullanılır.

Haberin Devamı

100 yıllık alfabeyle hata normal
Yrd. Doç. Dr. Yakup Yılmaz (Türk dili uzmanı)

Türkçede en sık yapılan yazım yanlışı ayrı yazılması gerekenlerin bitişik, bitişik yazılması gerekenlerin de ayrı yazılması. Bu da yeni alfabeye geçeli yüz yıl olmamış bir toplum için çok olağan.
Üniversite mezunlarının bile ‘de, da’ları ayıramamasının, konuşurken anlatım bozukluğu içeren cümleler kurmasının nedeni yazılanların tekrar gözden geçirilmemesidir.
Dil hatalarını aşmak çok kolaydır. Tek eylemlik bir gayret gerektirir: Okumak!
Devrin insanı nüfus oranına bakılırsa çok az kitap okuyor. Okulda, evde, kafede, kahvehanede, hastanede, lokantalarda, marketlerde, camilerde kanuni bir mecburiyet olarak okuma köşeleri oluşturmalı.
İnsanlar etkin kelime hazinelerinin yanında edilginlerini devreye sokmadıkça yanlış yazmaya ve konuşmaya devam ederler.

Haberin Devamı

Geçmişimizi beğenmemek yanlışına düşüldü
Mustafa Kaçalin (Türk Dil Kurumu Başkanı)

Türkçesini yapacağız diye kavramlar daraltıldı, kelime türetilmeye çalışıldı ve bu yapılırken atalarımızın kelimeleriyle oynandı. Türkçemizden ‘hayat’ı, ‘sebep’i, ‘şart’ı atamayız. Kendimizle hesaplaşmadan eskiyle hesaplaşmak ve geçmişimizi beğenmemek yanlışına düşüldü.
İkinci sorun yabancı kültürü bize taşıyan mütercimlerin Türkçeyi iyi bilmemeleridir. Onların yaptıkları yanlışlar dile yerleşiyor. Mesela sebep ile vesile kelimelerinin anlam incelikleri unutulup ikisi yerine ‘neden’ kullanılıyor. ‘Sebep’te kaçınılmaz bir başlangıç varken ‘vesile’ dolayısıyla, buna paralel olarak anlamlarına gelmektedir. Yazılışta bu ikisi yerine ‘neden’ kullanıldığında, iki kavram tek kelimeyle karşılandığında kavramlar daraltılmış oluyor. Bu da düşünmenin ve ilim üretmenin önünde engel teşkil ediyor, dil daralıyor.
Eski kitapları okuyarak, doğru Türkçeyi öğrenerek yanlışlardan kurtulabiliriz.

Haberin Devamı

Çözüm öğretmenlerde Hakkı Devrim (Yazar-dil uzmanı)

Türkçe konuşulurken ve yazılırken pek çok hata yapılıyor. Bence meselenin sebebi de çözümü de öğretmenlerde. Eskiden öğretmenler Türkçeye çok titizlenirdi. Basit kurallar bile yanlış biliniyor. İlkokuldan üniversite sıralarına kadar eğitim veren tüm hocaların hangi dersi öğrettiklerinden bağımsız olarak hatalı kullanım duyduklarında öğrencileri uyarması lazım. Eklerin yazılışı en çok hata yapılan konu. Arapça ya da Farsça kelimelerin kullanımıyla ilgili yanlışlar da yaygın. Özne çoğulsa yüklem çoğul olmaz. Yani “Çocuklar güldüler” denmez. Doğrusu; “Çocuklar güldü.” Bu hatayla çok sık karşılaşıyorum. İnsanları hayvanlardan ayıran en önemli özellik konuşabilmesidir. Dili hatasız kullanmaya dikkat etmeliyiz. Dil olmasa kültür de olmaz çünkü.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!