Güncelleme Tarihi:
Yol bekçileri
Aklımda yol bekçileriyle ilgili bir proje vardı. Ben 2003’te öğrendim böyle bir meslek olduğunu. Meslek bir kere çok ilginç. Günde belirli bir kilometre yürüyorsunuz, tek başınasınız. Sadece yolları kontrol ediyorsunuz, acayip derecede bir yalnızlık hâkim konunun içerisine. Yalnız bu başlı başına yetmiyordu konu için. ‘Cumartesi Anneleri’ni kanıksama hali beni en çok rahatsız eden şeylerdi. Orada olduklarını biliyoruz ama hiç de mesafeyi kapatmıyoruz. Bu yüzden yol bekçisiyle birleştirme kararı aldım.
Hakkım yoktu
Filmde ‘anne’ yapmak istemedim. Babayla mesafe vardır ama anneyle farklıdır iletişim. Bunu kırmak istedim. Bunca yıl iletişim kurulmayan bir sivil toplum örgütüyle filmden sonra iletişime geçmek haddim değil. Önce onların neden orada olduğunu algılamak lazım. Film bu konunun bir adım önünde olmamalı. Filmi çekerken cumartesi annelerinin hikâyelerini dinleyeyim, kullanayım gibi bir durum olmadı. Bugüne kadar onların arasına hiç girmemişsem filmi çekmeye başladığım andan itibaren de hakkım olmadığını düşünüyorum.
Basri’nin ağır eylemi
Demiryolunda yol bekçisi olan Basri, oğlunu 18 yıl önce sorgulama için aldıklarında kaybediyor. Oğlunuzu aramaya başlıyorsanız toplum tarafından damgalanıyorsunuz. Basri’nin mesleği yalnızlık üzerine, oğlunu arama hali yalnız sürdürdüğü bir süreç. Basri hükümete sürekli dilekçe yazıyor, karşılığındaysa müdahale görüyor “Ne işe yarayacak” diye. Basri’nin 18 yıl boyunca sürekli dilekçe yazması bireysel ve ağır bir eylem aslında.
Tekelleşme sorunu
Bu önemli zeminin yanı sıra Selanik Film Festivali’nde de ‘Gümüş İskender’ ödülü aldık. Sırada New York’ta MoMa’da ‘Yeni Yönetmenler/Yeni Filmler’ seçkisi var. Arkasından 32. İstanbul Film Festivali’nde Seyfi Teoman anısına 10 Nisan’da ‘En İyi İlk Film’ ödülü için yarışacak. Film Yunanistan, Fransa ve İtalya’da vizyona giriyor, fakat Türkiye’de vizyona sokmakta sorun yaşıyoruz. Sinemalarda tekelleşme ciddi kriz yaratıyor.