Ülkemin benimle süslenmesine izin vermeyeceğim

Güncelleme Tarihi:

Ülkemin benimle süslenmesine izin vermeyeceğim
Oluşturulma Tarihi: Kasım 14, 2004 00:00

Bugüne kadar 24 ödülü var. Buna Almanya’da en yüksek edebiyat ödülü olarak anılan Büchner Ödülü dahil. Ödüller bir yana, Avusturyalı Elfriede Jelinek (55), yazdıklarıyla edebiyat dünyasında kıyamet kopartan bir yazar.Çok tartışılan, zaman zaman dışlanan, ama yine de, vazgeçilemeyen biri. Son örnek, bu yıl kazandığı Nobel Edebiyat Ödülü. Ödül sonrasında, bu kez de Nobel’i veren heyet, ‘Ödülün arkasında siyasal gerekçeler var’ iddiasıyla tartışmanın odağında. Çünkü, Jelinek bir zamanlar Avusturya Komünist Partisi üyesiydi. Kendisi basına çok az konuşuyor. Siyaset ve edebiyat anlamında, çevresinde fırtınalar kopartan Jelinek’le konuşmak, herkesin aklındaki soruların hiç olmazsa bazılarını karşılamasına fırsat tanıyabilir diye düşündüm. Düşüncelerini, öğrenmeye çalıştım. Galiba onun hakkında bana en fazla fikir veren de şu cümlesi oldu: ‘Tarzım, herkes sağa yürüdüğü zaman, hemen sola yürümektir.’ İşte kendisine gönderdiğim sorular ve yanıtları...Yazar olarak çok tartışılıyorsunuz. Her yazdığınız, ayrı bir tartışma yaratıyor. Bunun sebebi nedir?- Bunu herhalde en az ben yorumlayabilirim. Bazıları yazdıklarımı çok takdir ediyor, bazıları da nefret ediyor. Arası nerdeyse hiç yok...Bugüne kadar 24 ayrı edebiyat ödülü aldınız. Şimdi de Nobel Ödülü... Geçmişte bazı yazarlar ödülleri geri çevirdiler. Sizin tavrınız nedir?- Hep, geri çevrilmesi imkansız ödüller aldığım için şanslıydım, yoksa bunu yapardım. Lessing, Heine, Peter Weiss, Walter Hasenclever, Else Lasker-Schüler ve bunun gibi kişilerin adlarını almış olan ödüller geri çevrilemez. Bu, o yazarların geri çevrilmesi anlamına gelir. Nobel Ödülü’ne gelince... Birkaçı geri çevirdi ama benim için imkansız. Bu ödülü sadece kendim için değil, kadın edebiyatının vekili olarak alıyorum. Yani onu geri çevirme gibi bir lüksüm yok. Bu bir yana, zaten bunu yapmazdım.KİTAPLARIM BESTSELLER DEĞİL LONGSELLERBazen, oyunlarınızın sahneye konulamaz olduğu iddia ediliyor, ama sonra sahneleniyor. Okuyucularınızı sarsıyorsunuz, içlerinde bir direnç, bir karşı koyma oluşturuyorsunuz. Ama, kitaplarınız liste başı oluyor. Edebiyattaki görüşünüz nedir? Edebiyatın rolü nedir? Zamanımız edebiyatı, klasiklerle kıyaslandığında değişiyor mu?- Edebiyatım hiçbir zaman (‘Lust’ hariç. Burada bir yanlış anlama oldu. Çünkü insanlar bunu porno sandılar) bestseller değildi. Belki longseller ama asla bestseller değildi. Son yıllarda kitaplarımdan yaşayamadım. Parçalar, radyo eserleri ve benzerlerini yazmak, çeviriler yapmak zorunda kaldım. Parçalarım da sıkça sahnelenmiyor. En fazla iki, üç kez. Çünkü normal şehir tiyatrosu işletmesine uygun değiller. Yönetmene bir metin yığını yolluyorum, o da bundan bir parça yaratıyor, kendi metnini oluşturuyor. Bunu yapabilen ya da yapmak isteyen çok yönetmen olmadığından da parçalarım sıkça oynanmıyor.Peki yazdığınız parçalara göre tiyatro anlayışınıza gelirsek...- Toplumsal olayları yansıtmak ya da eleştirmek için, klasik tiyatronun uygun olmadığına inanıyorum. Oyunda farklı roller verdiğim kişilerle çalışıyorum. İzleyici çoğu zaman, orada konuşan ‘ben’in ya da ‘biz’in kim olduğuna kendi karar vermeli. Yani sahnede konuşan kişiyi önce kendi kafasında yaratmalı veya tanımalı. Parça, bilmece gibi, birçok parçadan oluşuyor. Klasik dramadaki gibi bunu canlı insanların üzerine bölüştürmek çok zor olurdu. Bu arada klasiklerin dışında, yeni gelenekler ortaya çıkıyor. Örneğin, 50’li yıllardaki Viyana Şairler Grubu yeni bir edebiyat yarattı.Okurun modern edebiyata karşı tavrı nedir?- Bunu bilmiyorum. Ancak deneyimli bir okur olması gerekir. Yeni bir müziği de daha önce onunla ilgilenmemişseniz dinleyemez ve çözemezsiniz. Deneyimsiz bir okura yönelmeyeceğim kesin...HERKES SAĞA YÜRÜDÜĞÜ ZAMAN BEN SOLA YÜRÜRÜMBildiğim kadarıyla Nobel Ödülü’nü almadan önce Avusturya ile aranızda sorunlar olmuştu. Ancak şimdi ödülden sonra görülüyor ki, ülkeniz sizi kucaklamaya hazır...- Ülkem beni kesinlikle kucaklamıyor. Yüzeysel olarak birçoğu gurur duyuyormuş gibi yapıyorlar. Ancak şu şüphesiz ki, birçoğu seçme şansı olsaydı, benden daha az zorluk çıkaracak bir yazar seçerdi. Kadınlar gerçekten seviniyorlar. Ülkemi gerekli olduğuna inandığım yerde eleştirmeye devam edeceğim. Ülkemin benimle süslenmesine izni vermeyeceğim.1974’te Avusturya Komünist Partisi (KPÖ) üyesiydiniz. Neden? 1991’de partiden istifa ettiniz. Neden?- O zaman işçi sınıfıyla, alçakgönüllülüğün ve bağlılığın işaretini vermek istiyordum, herhangi bir elit ve üniversiteli komünist kıymık gruplarla değil. Sonuçta KPÖ 1945’ten sonra 2. Cumhuriyet’in kurucu partilerindendi. Ülke ideolojik olarak hep o kadar sağdaydı ki, sadece sol politika yapanlara katılacak durumdaydım. Bunun üstesinden sosyal demokratlar gelemedi. Tarzım, herkes sağa yürüdüğü zaman, hemen sola yürümektir. Toplum, tek tarafa yüklenmiş tekne gibi devrilmesin diye. Gerçek sosyalizmde partide olmazdım.PORNOGRAFİYİ AÇIKLAYAMAM AMA MÜSTEHCEN YAZIYORUMPornografi hakkındaki düşünceniz nedir?.. Çünkü, kitaplarınızda işliyorsunuz bunu...- Bunu genel olarak açıklayamam. Belki şunu söyleyebilirim: Müstehcen. Müstehcen, gizli olanı gösteren, gizli kalması gereken. Müstehcen toplumsal kavram da olabilir. Gizli kalması gerekenin, dışarı çıkarılması. Bu anlamda örneğin ailesinde, toplumda, hasta veya yaşlı bakımında hakkı ödenmeyen, ailesinden teşekkür görmeyen kadınların yaptığı işler de müstehcen. Ancak geri planda kalan bu kadın işlerine para verilecek olsa, bütün ekonomi çökerdi. Bunların hiçbiri ülke içi üretimde görülmüyor.Hangi yazarları okumayı seversiniz?- Robert Walser en sevdiğim yazardır, Karl Kraus, Kafka, Marieluise Fleiber benim için 20. yüzyılın en fazla anlam taşıyan kadın yazarıdır. Sylvia Plath veya Djuna Barnes. Çevirisini yaptığım, modern Amerikalılardan Thomas Pynchon... Çok var...Bush bir kez daha seçilince memnun oldunuz mu? ABD’nin Irak işgali hakkındaki düşünceniz nedir?- Bush’un bir kez daha seçilmiş olması benim için felakettir. İmkansız diye düşünürdüm. Gerçi Saddam gibi bir diktatör zararsız hale getirildi diye seviniyorum. Ama bedeli çok yüksek. Irak halkını, kendi kendilerine kurtulmaları için desteklemek gerekirdi. Ancak ülkenin işgali bir felakettir. O insanlar, sanki atık ‘düşman’ın ya da savaşın sivil kurbanları bile sayılmıyor! Kazanılması mümkün olmayan bu savaşta yitirilen Amerikan askerleri sayılıyor ama Iraklılar fakirlerin çocukları olduğu için sayılmıyor.Dinin kamuya açık yerlerde işi yokSiyasal İslam’ı nasıl yorumluyorsunuz?- Saldırgan olmayan İslam’la, çok saldırgan olan cihat hareketini ayrı tutuyorum. Cihat, nerede görülürse, hemen mücadele edilmeli. Cihat, benim için totalitarizmdir. Bir din, tek gerçek olmayı ve diğerleri hakkında politik hakimiyet kurmayı talep etmemeli. Ben din özgürlüğünden yanayım. Din, ibadet yerlerinde veya evlerde yapılabilen, tümüyle özel bir mesele olmalı. Kamuya açık yerlerde işi yok. Saldırgan ve totaliter olduğu, tehdit ettiği yerlerde frenlemek gerekir. Bu, İslam’ı ciddiye alan herkesin görevidir. Cihat ve intihar saldırıları Tanrı’ya hakarettir. Toplumda buna karşı durmak, her Müslüman’ın görevi olmalıdır.Klostrofobi yüzünden uzun süre evden çıkmadıElfriede Jelinek, 1949’da Avusturya’nın Steiermark kentinde doğdu. Hayatının büyük bölümü Viyana’da geçen yazar, küçük yaşlarda bale dersi almaya başladıktan sonra, önceleri bir rahibe okuluna, sonra devlet lisesine gitti. Tiyatro ve sanat tarihi öğrenimi gördü, müzik okudu. Uzun bir süre klostrofobi hastalığı yüzünden evden hiç çıkmayıp sadece yazı yazan Jelinek, 1969’da babasının ölümüyle uzun bir aradan sonra ilk defa sokağa çıktı. Daha sonra da birbiri ardına romanları yayınlandı. 1970’te ilk romanı Wir Sind Lockvögel Babyl (Biz Babil’in Çığırtkanlarıyız), 1972’de Michael, 1975’te Die Liebhaberinnen (Sevda Kadınları) ve diğerleri. Yazarın kendi yaşamından izler taşıyan Piyanist adlı romanı da yönetmen Michael Haneke tarafından sinemaya uyarlanmıştı. Vaktinin büyük kısmını hálá evinde geçirmeyi tercih eden Jelinek, başlangıçtan bu yana Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan 10’uncu kadın yazar. Ödülü aldıktan sonra Avusturya Hükümeti kitaplarını yeniden basmayı, kendisini Avusturya edebiyatının dünyaya tanıtılmasında kullanmayı istedi ancak, muhalif tavrı nedeniyle bunları reddetti.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!