Udaipur şubatta gelinlerle martta Holi’yle renklenir

Güncelleme Tarihi:

Udaipur şubatta gelinlerle martta Holi’yle renklenir
Oluşturulma Tarihi: Mart 10, 2014 01:09

Beyaz şehir, doğunun Venedik’i ya da göller şehri... Rajastan Eyaleti’nin saray zengini Udaipur, evlilik mevsimi şubatta tarihi yapılarını düğünlere, mart ortasında ise Holi Festivali kutlamalarına açıyor. Saraylar, meydanlar şenlik yerine dönüyor. Okurumuz Mehpare Sözener, Udaipur’u ve ritüellerini yazdı.

Haberin Devamı

Udaipur’da gölün ortasındaki Lake Palace Hoteli’nde kalıyorum. James Bond’un eski filmlerinden ‘Octupussy’ çevrilmiş bu otelde. Ana karadan otele tekneyle geçiyorum, kapıda boncuk işlemeli bir şemsiyeyle karşılıyor görevli beni. Yanımda yürüyor ki güneş, porselen tenime değmesin. Maharajaya burayı otel yapma fikrini Jackie Kennedy vermiş, o da sarayı Taj oteller zincirine kiralamış.

MARAJA’NIN TİCARİ ZEKASI

Maharaja akıllı, Kennedy’e iyice kulak vermişe benziyor. Sarayların birini otel yaptığı yetmiyormuş gibi şehirdekini de düğünlere açmış. Ben oradayken taze çiçeklerle sarayın girişi süsleniyor, binlercesi iplere diziliyor, sonra üstlerine gül suyu sıkılıyor. Çiftin oturacağı koltuklar çiçeklerle donatılıyor. Zengin göstersin diye düğüne kafeste kaplan getiriliyor. Hintliler bu işi abartmış. 150 milyonun aç olduğu bu ülkede, düğüne 50 bin dolar harcıyorlar.
Hintliler çöpçatan usulüyle evleniyor. Pazar günü İngilizce gazetelerin gönül postası köşesine bakıyorum. Sünniyim diyen mi istersiniz, kastın önemi yok diyen mi? Boston’dan 28’inde Delhi’ye geliyorum diyen mi? Mauritius’da yaşıyoruz, oğlumuza Hindu kız arıyoruz diyen mi? Cimriyimdir, diyen bile var.
Bu ay yıldızlar doğru yerde olduklarından herkes evleniyor. Öncesinde birbirlerine uygun olup olmadıklarına dair yıldız falı baktırıyorlar. Sonra hangi tarihte evlenmeleri gerektiğini yine falcılara soruyorlar. Hintli aktris Aiswarya’nın yıldız falları, onun ilk kocasının öleceğini kehanet ediyor. Bunun üstüne Aiswarya önce bir ağaçla evlendiriliyor ve dendiğine göre ağaç bir seneye varmadan ölüp gidiyor. Eee ben söyleyenlerin yalancısıyım.

Haberin Devamı

DULLAR BEYAZ GİYER

Düğün alayının ortasında süslenmiş bir atın üstünde damat, kenarlarda başlarında florasan lambalar taşıyan kadınlar, onların dışında da çocuklar düğün alayını belirlemek için bir ip tutuyor. Florasanlar bir kabloyla arkadan gelen ufak bir jeneratörlü kamyonete bağlı.
Rehber, evlenen kızkardeşi için damada bir otomobil, stereo müzik sistemi ve kılık kıyafet vermek zorunda kaldığını anlatıyor. Düğünde, dullar haricinde kimse beyaz giymiyor. Gelin düğün günü damadın evine akrabaları eşliğinde getiriliyor. Ateşe bir avuç buğday atıyorlar. Tüm seremoniler sırasında Hindu bir rahip bulunuyor.
Düğün 4 gün sürüyor, bazı zenginler 11 gün süren düğün yapıyor. Su içerek kutsal nehirleri düğününe davet ediyorlar. Sonra davet edilen nehirlerden toplanan su, mantralarla nehir tanrıçaları davet edilerek, gelinin başından aşağı dökülüyor. Bu gelinin ruhen temizlendiğini ifade ediyor. Geline damat tarafından zerdeçal dahil bir çok hediye veriliyor. Sarı, hasatın yani bereketin ve zerdaçalın rengi. Bu seremoniden sonra gelin evden dışarı çıkmıyor, güneş tanrısının onu görmesi yasak.

Haberin Devamı

BOLLYWOOD’A PLATO

Gelin dört köşesinde toprak kapların bulunduğu bir tahta parçasının üstünde duruyor. Bu kapları kırarak, babasının evinin sınırlarını kırdığını ve başka bir eve gittiğini gösteriyor. Sonrasında gelinle damat arasında bir takım kurdeleler değiş tokuş ediliyor, bu da artık birbirlerine bağlandıklarını gösteriyor. Ardından ateşe tapma ayini başlıyor. Beetle yapraklarının üstüne yedi kez basıp yedi hayat boyunca her adımlarını beraber atacaklarına dair yemin ediyorlar. Reenkarnasyona inanan Hintliler her seferinde aynı kişilerle evleneceklerine de inanıyor. Beetle yaprağı kutsal sayılıyor ve kötü ruhları uzaklaştırdığına inanılıyor. Evlilik, damadın gelinin elini tuttuktan sonra yedi kere ateşin etrafında dönmesiyle gerçekleşiyor.
Udaipur’da maharanalar o kadar güzel saraylar yapmış ki, Bollywood film endüstrisi de şehirde bir sürü film çekmiş. Mermer ve granitten şehir sarayı avlularında kayboluyorsunuz. Ayna kırıklarıyla çok güzel duvar süsleri yapılmış. Tavuskuşu avlusunda 5 bin parça rengarenk camla tavuskuşları resmedilmiş. Bu arada maharaja ve maharana titrlerinin farkını merak edenlere ufak bir açıklama... Maharana, Hint lisanında maharaja titrinin bir varyasyonu. İkisi de ‘yüce kral’ anlamına geliyor. 1947’de Hindistan bağımsızlığını ilan ederken 600 maharaja, yani prenslik vardı.

Haberin Devamı

KÜLTÜR KÖYÜ’NDE DANS

Kültür Köyü’nde geleneksel kıyafetli kadınlar ağızlarına bir kama alıp başlarının üstüne birkaç kapkacak koyuyor. Kolları, dirsekten koltuk altına bilezik dolu; bağdaş kurup yere oturmuşlar. Yüzlerini örtüyle örtüp ellerindeki zincir ve ucundaki topacı çevire çevire kendilerine çarpmadan dans ediyorlar.
Ahar, 350 yıl boyunca 250 adet mezar anıtın dikildiği ve 19 maharajanın yakıldığı bir müze. Anıtlar kubbe çatılarıyla ve sütunlu yapılarıyla görülmeye değer.
Hintliler Müslümanlara, “Et yiyorsunuz, kokuyorsunuz” diyorlarmış. Nasıl olur? Sokakta yatan hastaya, dışkıya basmamaya çalışarak yürürken, bir yandan da sağda solda kızaran baharatlı yemeklerin, sokaktaki çöplerin, yakılan ölülerin, ana caddelerdeki idrarın kokusunu almamaya uğraşıyorum.

Haberin Devamı

Jain’lerin hassasiyeti

Ranakpur’daki 15’inci yüzyıldan kalma Jain Tapınağı tamamen mermerden inşa edilmiş. Jain dinine inananlar hiç bir canlıya zarar vermek istemediklerinden çiftçiliği bile reddediyor. Zira toprakla uğraşırken yanlışlıkla bir solucanı öldürmekten bile korkuyorlar, genellikle ticaret yapıyorlar. Ağızlarını bir parça bezle kapıyorlar ki, yanlışlıkla bir sinek yutup öldürmesinler. 24 tane peygamberleri var ama bir tanrıları yok. Bu dinin şartları şiddete karşı olmak, çalıp çırpmamak, kendini tüm dünya nimetlerinden arındırmak ve Jain dininin prensiplerini takip etmek. Tapınakta hepsi birbirinden farklı olarak süslenmiş, dekore edilmiş 1444 mermer kolon var.
Her Hindu tapınağında ayakkabı çıkarılıyor ama Jain tapınağında ayakkabı, çorap ve deri ne varsa hepsi çıkıyor. İçeride kutsal şahısların resimleri var, tamamen çıplak, yoga pozisyonunda oturuyorlar. Gökyüzünün altında dua ederken kılık kıyafete ihtiyaç olmazmış. Ama şortlu turistleri pantolon giymeden içeri alıyorlar. Bu çelişkiye pek anlam veremiyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!