Güncelleme Tarihi:
Sedef Avcı fotoğrafları için tıklayın
Sizi ilk defa 1997 yılında Elite Model Look birincisi olarak tanıdık. Çok başarılı bir modelken şimdi oyuncu olarak da izleyicinin takdirini kazandınız. Hayaliniz miydi bu?
- Eskiden oyuncu olmak gibi bir hayalim yoktu. Küçükken mimar olmak isterdim. Ama onunla ilgili de eğitim almadım, çalışma ekonomisi okudum. O sırada zaten mankenlik yapıyordum. Daha sonra reklam filmlerinde oynamaya başladım.
Küçükken balerin olma hayaliniz varmış, neden devam etmediniz?
- Sekiz sene bale yaptım. Dört yaşında başlamıştım. Ayağımın kemik yapısı uygun olmadığı için devam edemedim. İçime oturan şeylerden biridir bu. Ama o yılların benim için büyük önemi var, çünkü karakterime, oturuşuma, kalkışıma, her şeyime büyük etki eden, hatta temelini oluşturan bale ve bale hocamdır. Hayatımdaki disiplin anlayışımı oradan aldığımı düşünüyorum.
Sizi ilk "Böyle mi Olacaktı" dizisinde gördük bir oyuncu olarak, değil mi?
- Evet, ilk o diziyle başladım profesyonel anlamda oyunculuğa. 2002 yılıydı. Bir sezon oynadım, daha sonra okulumu bitirmek için bir sene ara verdim. Okul bittikten sonra bölümümle ilgili bir şey yapmak istemedim açıkçası. Oyunculuğun tadını almış ve çok sevmiştim, onunla ilgili eğitim almak istedim. Tam o sırada "Yanık Koza"dan teklif geldi. O bittikten sonra oyunculuk dersi alma isteğimi gerçekleştirebildim, üç ay boyunca Mahşer-i Cümbüş topluluğundan Dilek Çelebi ile çalıştım. İnanılmaz keyifliydi. Çok faydasını gördüm, çok rahatlattı beni.
Neden, utangaç biri misinizdir?
- Utangaç demeyelim de, çok fazla dışa dönük, çok çabuk iletişim kurabilen, herkesle bir anda samimi olabilen bir yapım yok. Daha sakinim. Tek çocuğum zaten. O yüzden aldığım o dersler beni rahatlattı.
15 yaşında bir yarışma kazandınız. Neredeyse çocuk denilebilecek bir yaş. Elite Model Look’ta birinci olmak, o yaşta moda dünyasının içine dalmak, tüm spot ışıklarının size dönmesi... Sizce erken bir yaş mıydı yoksa "İyi ki yaşadım" mı diyorsunuz?
- Zor bir dönem aslında. Çünkü 15 yaşındasınız ve hayatta ne yapmak istediğinize bile karar vermemişsiniz. Ailem bana güvendi bu konuda, hiç sıkıntı yaşadığımı hatırlamıyorum. Zaten Gaye Sökmen, yani halen bağlı olduğum ajansın sahibi, benim ikinci hocam diyebilirim. Okulu aksatmama ya da okula gitmeden işlere yetişme gibi bir duruma asla izin vermiyordu. Öncelik okuldaydı, geri kalan zamanlarda modellik yapıyordum. Yarışmaya girdim, ertesi gün yine üniformamı giyip okuluma gittim! Esas üniversiteyi kazandıktan sonra, yani 2001’den sonra yoğunlaştım modelliğe.
Modeller kolayca "ucuz haber" olabiliyorlar... Siz nasıl kendinizi korudunuz bundan?
- Her şey size bağlı aslında. Eğer siz isterseniz o şekilde anılmak veya "sunulmak", öyle olur. Ama istemezseniz, çizginizi korursunuz. Kimse sizi hiçbir şeye zorlamıyor. "Şuraya gideceksin, bunu giyeceksin, şuranı açacaksın" diye bir şey yok, herkesin kendi inisiyatifinde olan bir yaşam bu. Hayata bakış açısıyla da çok ilgili. Ben öyle bir yaşantıyı ne kendime yakıştırırım, ne de tasvip ederim. O yüzden farklı davranışlarda bulunmadım.
Modellikte çok iyi bir noktadasınız, peki oyunculuktan modellik yapmaya vakit kalıyor mu?
- Artık yapamıyorum, çünkü vakit yok. Bir gün var sadece çalışmadığımız, o günü de kendime ayırıyorum.
Biraz eşiniz Kıvanç Kasabalı’dan konuşmak istiyorum. Nasıl bir aşk hikayesi?
- 2001’de Miss Turkey’e katılmıştım. Orada tanıştık Kıvanç Kasabalı’yla.
Aranızda şimşekler mi çaktı, öyle bir an mıydı bu?
- Aynen öyle... Aynı ajanstaydık, ama hiç karşı karşıya gelmemiştik. Tanıştığımızda şimşekler çaktı gerçekten; hálá da çakıyor! Miss Turkey’de ikinci oldum, sonra hemen Miss Universe yarışmasına gittim. Ben yarışmaya gidince bana sürpriz yaparak Miami’ye geldi! Yarışma Porto Riko’daydı, dönüşte aktarmalı olarak Miami’den uçacaktık. Kıvanç da beni karşılamak için oraya geldi. Birlikte Türkiye’ye döndük. Böyle bir durum karşısında büyülenmemek elde değil...
Şöhretli insanların evliliklerinin zor olduğu bilinir. Aranızda kıskançlıklar olmuyor mu?
- Kıskaçlığın dozu kaçarsa zararlı olabiliyor. Biz birbirimize güveniyoruz.
"Menekşe ile Halil"e gelelim. Nasıl teklif edildi bu rol size?
- Eşim "Yaprak Dökümü"nde oynuyordu. "Yanık Koza"daki yönetmenim aynı zamanda "Yaprak Dökümü"nün de yönetmeniydi. Arada sete gidip geliyordum. Kıvanç’ın oynadığı Cem karakterinin İsviçre’de okuyan bir kız kardeşi vardı. "Ben oynayayım" dedim. Kabul ettiler. "Yaprak Dökümü" ve "Menekşe ile Halil"in yapımcısı aynı. Sonra birden yeni dizi için konuşur olduk.
Henüz vizyona girmedi ancak yakın dönemde bir sinema filminde oynadığınızı da biliyorum, bu nasıl oldu?
- Filmin ismi "Sacayağı"... Ancak telaffuzundan dolayı isminin değişme durumu var. 29 Şubat’ta vizyona girmesi planlanıyor. Gömeç’te çekildi. Sıcak bir Ege hikayesi.
- Menekşe’nin halini, tavrını çok benimsemişsiniz, bir röportajınızda epey kendinizi kaptırdığınızı okudum. Kollarda morluklar, ağlamalar...
Ama rol de kaptırılmayacak gibi değil yani... O kadar güzel yazılmış ve o kadar güzel işlenmiş bir hikayesi var ki, senaryo ilk elime geçtiğinde inanılmaz etkilendim. Çok ince ve çok detaylı düşünülmüş; her bölümde bir kilit noktası oluyor ve senaryoyu okurken elimde olmadan yaşlar süzülüyor. Belki de bu rolü bu kadar içselleştirmiş olmamdan dolayı benden de bir şeyler çıkıyor ve Menekşe’ye katılıyor, dolayısıyla insanlar beğeniyor.
Evlenmek bizim için tabu değildi
Ne zaman evlendiniz? Nasıl evlenme teklifi aldığınızı anlatır mısınız?
Beş senelik ilişkimizden sonra 2005’te evlendik. Acele bir karar değildi. Ben okulumu bitirdim, düzenli bir hayatımız vardı, ben ailemle yaşıyordum, o da öyle. Sonra Kıvanç askerliğini yaptı. Evliliğimiz doğal bir sürecin sonuydu aslında. Evlenmek bizim için bir tabu değildi. Beraber yaşamak istedik, "Madem istiyoruz, evlenelim" dedik! Kalıpçı bir evlilik anlayışı değil yani bizimki. İnsanlar bazen bizim evli olduğumuzu anlamıyorlar. İnanmıyorlar, kardeş filan sananlar var! Fazla beraber olmaktan birbirimize benzedik herhalde! Rahat bir evliliğimiz var, birbirimizi sıkmıyoruz. Bir evlenme teklifi de yok aslında! Her şey doğallık içinde gelişti.