Güncelleme Tarihi:
İsmail Türkmen / citizenoff@gmail.com
Afgan asıllı Amerikalı yazar Halid Hüseyni’nin aynı adlı romanından uyarlanan The Kite Runner (Uçurtma Avcısı) DVD formatıyla Tiglon tarafından piyasaya sürüldü. Uçurtma Avcısı, sırf uçurtma sahneleri için bile olsa seyredilmesi gereken bir film. Bu yılın sonunda gösterime girmesi beklenen 22’nci Bond filmi Quantum of Solace’nin de yönetmen koltuğunda oturan Marc Forster’i özellikle bu sahnelerden dolayı kutlamak gerek.
1970’lerin sonundan 2000’li yıllara uzanan bir hikayeyi anlatan Uçurtma Avcısı’nda bir insanın derin trajedisini ve bundan kurtuluş çabalarını izliyoruz. Afganistan’da varlıklı bir ailenin çocuğu olan Amir (Zekeriya İbrahimi; Amir’in yetişkinliğini ise Halid Abdalla oynuyor) yedi-sekiz yaşlarındayken en yakın (hem de kendisi için her şeyi yapabilecek) arkadaşı, kahyalarının çocuğu Hasan (Ahmed Han Mahmudzade) akla gelebilecek en çirkin “işkencelerden” birine maruz kalırken bunu sadece seyreder. Sonra da bu suçun yarattığı vicdan azabından “kurtulmak” için Hasan’ı hırsızlıkla suçlayarak evlerinden gitmesini sağlar. Kendisine kalsa bir daha asla Hasan’ı arayıp sormayacak kadar “korkak” olan Amir, kaderin cilvesi – hatta cilveleriyle – geçmişiyle yüzleşme şansını yakalar.
Aslına bakarsanız filmin bundan sonrası biraz fazla dramatize edilmiş ve “sündürülmüş” bir kurguya sahne oluyor. Ancak görselliğinden başka insan ilişkilerini iyi irdelemesiyle de öne çıkan Uçurtma Avcısı izlenmeyi hak ediyor. Ama ben izledikten sonra şunu çok merak ettim: Acaba köpek dövüşlerini anlaşılır gerekçelerle yasaklayan Taliban uçurtma uçurmayı neden yasaklamış olabilir? Cevabı bulabilmiş değilim. Belki de olmayan bir şeyi aradığımdandır.
ÜNLÜ YILDIZLARIN GENÇLİK HATIRASI
Bu hafta DVD raflarını süsleyen filmlerden biri de bugün artık birer yıldız olan Matt Damon, Ben Affleck ve Chris O’Donnell’in yer aldığı ilk yapımlardan biri olan School Ties (Okul Bağları).
Ana rolde ise şu sıralar ülkemizde sinema salonlarını gezen Dünyanın Merkezine Yolculuk’un da başrolünde izlediğimiz Brendan Fraser var. “Bir yere kabul edilmeniz oraya ait olduğunuz anlamına gelmez” sloganıyla sunulan filmde bir Protestan okulundan burs kazanan Yahudi bir gencin karşılaştığı zorluklar anlatılıyor.
Film, bugünün dört yıldızının yaklaşık yirmi yıl önceki performanslarına hem de aynı yapımda şahit olmak açısından çekici bir alternatif.