Üçüncü Sayfa suçluları

Güncelleme Tarihi:

Üçüncü Sayfa suçluları
Oluşturulma Tarihi: Nisan 06, 2008 00:00

Canan Tarancı 30 yıldır TRT’de çalışıyor. Bir buçuk yıl önce 13 başlıkta topladığı suçları ele alan programın çalışmalarına başladı. Bu 13 suç şunlardı: Töre ve namus cinayetleri, dolandırıcılık, aile içi şiddet, trafik, cinsel (ensest, pedofili, tecavüz), cinayet, fuhuş, hırsızlık, kız kaçırma, kan davası, gasp, uyuşturucu (kullanma, satma) ve çocuk suçları. 38 cezaevinde bin mahkûmla görüştü. Her mahkûmla bir saat konuştu. "3. Sayfa" adını verdiği yarı belgesel bu dizi üç haftadır salı günleri TRT-1’de, gece 00.30’da yayınlanıyor.

45 dakikalık bölümlerden oluşan dizide mahkûmlar ekrana geliyor, Devlet Tiyatrosu sanatçılarının rol aldığı dramalar yayınlanıyor, suçun türüne göre değişen uzmanlar (psikiyatr, sosyolog, avukat) görüşlerini bildiriyor. Önümüzdeki haftalarda, 3. Sayfa’da yayınlanacak cinsel suçlarla ilgili bölümün ayrıntılarını Canan Tarancı ile konuştuk.

Canan Tarancı, ensest ilişki ve pedofilinin Türkiye’de çok sık yaşandığını ancak polise yansıdığı kadarının bilindiğini söylüyor. Kendisiyle konuşan beş baba ve dört erkek kardeşin tümü de çok pişman olduklarını söylemiş ama bütün suçu uyuşturucu ya da alkole yüklemiş. Mesela bir baba, "Şu kadar promilde alkol almasaydım aklımdan geçeni hiç yapar mıydım" bile demiş.

Aile içi tecavüz mağdurlarıyla da görüşen Canan Tarancı, baba katili Şanlıurfalı bir kadının anlattıklarını aktarıyor: "Anneme bir türlü anlatamadım babamın yaptıklarını. Cahildi, söylesem de anlayamazdı zaten." İlkin kendisini öldürmeyi düşünmüş ama vazgeçmiş. Kendi tabancasıyla öldürmüş babasını. Hiç pişman değilmiş. "Bugün de olsa, aynısını yapardım" diyormuş.

ANNELER ENSESTİ SAKLIYOR KABUL ETMEK İSTEMİYOR

Tarancı, aile içi tecavüz mağduru kadınların anlattıklarından yola çıkarak, annelerinin olay karşısında takındıkları ortak tutumundan bahsediyor. "Sakın kızım, kimselere anlatmayacaksın! Etraf ne der? Ailemiz lekelenecek..." 3. Sayfa’nın uzman psikiyatrları ve sosyologları, annelerdeki bu suç ortaklığını, kadınların bağımlılığına, maruz kaldıkları yoğun şiddet nedeniyle içinde yaşadıkları korkuya bağlıyor.

Anne eğer kocaya çok hayransa, gerçeği kabullenmek istemiyor ve kocasını kaybetmemek için çocuğunu gözden çıkarmayı tercih ediyor. Bunun yolu da çocuğa inanmamaktan geçiyor. Bu hayranlığın altında, kendisi için birey olamama, kocasıyla varolabilme yatıyor. Tarancı toplumsal ikiyüzlülüğün nasıl ağır bastığını da anlatıyor. "Çocuklarımızı çok seviyormuş gibi görünüyoruz ama ekrana getireceğimiz bu bölümde, toplum olarak ikiyüzlülüğümüzü göreceğiz. Akraba evlilikleri ensest ilişki değil, gelenek sayılıyor. Gözümüzü kapatarak bir yere
/images/100/0x0/55eb249ef018fbb8f8ae0adc
varamayız. Çocuğumuzu aile içi cinsel tacizden korurken, yaşamın en doğal kavramlarından olan cinsellikten de korkmamalarını sağlamamız gerekiyor."

ÇOCUKLARIN KARŞISINDA GÜÇLÜ HİSSEDİYORUM

Tarancı, yaygın kanaatin aksine, pedofillerin eğitim ve sosyal gelir düzeyinin hiç de düşük olmadığını gözlemlemiş. "Ama hemen hemen hepsi de çocukluklarında tacize uğramıştı. Çok net dillendirmeseler de kendilerine yapılan kötülükten, başka bir çocuğa kötülük yaparak kurtulma öfkesiyle hareket etmişlerdi."

Giresun Cezaevi’nde 16 çocuğa tecavüz eden bir mahkûmun söyledikleri, ("Söylemeye dilim varmıyor ama çocukların karşısında kendimi daha güçlü ve yükseklerde görüyorum") onların ruh halini ortaya koyuyor. Program için görüşülen pedofillerin tümü asosyal kişilikte. Çoğu hiç evlenmemiş. İçlerinden biri, hiç kadın arkadaşı olmadığını, bir kadın karşısında konuşma cesareti bulamadığını söylemiş. "Siz bir istisnasınız, ilk kez sizinle konuşuyorum" demiş. Bir başkası da sadece çocukların kendisini tahrik ettiğini söyledikten sonra eklemiş, "Bu, benim içimdeki bir pislik ama elimde değil."

Kızlarına tecavüz eden kocalarını ziyaret ediyorlar

Canan Tarancı’yı, ensest mahkûmlarından öğrendiği bir gerçek hayretler içinde bırakmış: Babasının tecavüzüne uğrayan kızın annesi veya kız kardeşine tecavüz eden erkek kardeşin eşi, kocalarını hiç yalnız bırakmıyor, asla dışlamıyor: "Sorduğumuzda hepsi, eşlerinin düzenli ziyaretlerine geldiğini söyledi. Ya tacize veya tecavüze uğrayan kız? O çocuk ailesinden alınıp bir sosyal hizmet kurumuna yerleştiriliyor. İki kez mağduriyet söz konusu. Başına gelenler yetmiyormuş gibi bir de ailesinden koparılıyor."

BU KADAR MAHKÛMLA GÖRÜŞMEK TÜKENME SENDROMU YARATTI

3. Sayfa belgeselinin yapımcısı ve yönetmeni Canan Tarancı ile İsa Okutan, görüntü yönetmeni Serdar Gürcan, yardımcıları Hilal Yumuk ve Meral Okul ile birlikte Adıyaman’dan Çanakkale’ye, Dalaman’dan Giresun’a tam 38 cezaevi dolaştı. Listelerindeki 13 suçtan hangisindeyse sıra, o suçu işlemiş mahkûmların en çok bir arada bulunduğu cezaevlerine gittiler, röportaj yapmayı kabul edenlerle konuştular.

Mahkûmlarla yapılan bu görüşmeler, ekip üzerinde psikolojik olarak yıpratıcı oldu. Bin mahkûmla görüştükten sonra herkese kuşkuyla yaklaşmaya, olumlu düşünceden uzaklaşmaya başladıklarını fark ettiler. Programa uzman olarak katkıda bulunan Psikiyatr Aytekin Sır, ekibin bir tükenme sendromu yaşadığını tespit etti. Canan Tarancı, "Mahkûmu anlama çabası çok yorucu" diyor. "Bir bakıyorduk, mahkûmla röportaj bitmiş, karşılıklı oturmuş ağlaşıyoruz. Mahkûm ağlıyor, ben ağlıyorum."

Mahkûm diyalogları

Halasının kızını rızasıyla kaçıran Karadenizli bir mahkûma, ceza aldığına göre halan evlenmene izin vermiyor, dedim. Çünkü hala kızı reşitti. Üstelik gönüllü kaçmıştı. Ama sonra ailesinin telkiniyle şikayetçi olmuştu. Mahkûm, "Yo, evleneceğiz" dedi. Nasıl olacak, diye sorduğumda şu cevabı aldım: "Halam önce cezasını yatsın, sonra kızı vereceğim, dedi."

Çanakkaleli bir mahkûm, annesine küfrettiği için birini öldürmüştü. Toplumda böyle şeylerle karşılaşıyoruz, ben de sana küfretsem, öldürecek misin, dedim. Müthiş bir sessizlik oldu. Şöyle bir baktıktan sonra "Bu işin dışarısı da var" dedi.

Bir hırsız bir evi soymaktan vazgeçmişti. "Hırsızlık için bir gece evin penceresinden girdim. Bir baktım, bir kadın namaz kılıyordu. Yok, bu ev soyulmaz, dedim, çıktım. Ben inançlı insanım abla" diyordu.

Trafik suçundan mahkûmdu. İki eli yoktu ve bu haliyle kullandığı araçla iki çocuğu ezerek öldürmüştü. Elbette çok kötü kullandığı araçla çok hızlı seyrederken, karşıdan gelen iki çocuğu görüyor. O an iki seçeneği düşünüyor hızla. Ya çocukları ezecek ya da direksiyonu kırdığı takdirde uçurumdan aşağı yuvarlanacak. "Tabii ki çocukları ezmeyi tercih ettim" dedi.

Cinayet işleyen mahkûmlara, dinimize göre insan öldürmek büyük günah, nasıl bir savunma mekanizması geliştiriyorsunuz, dedim. Biri, "Ben araştırdım. Benimki cinayet değil. Çünkü öldürdüğüm beş vakit namazını kılan, orucunu tutan, farizaları yerine getiren mümin değildi. Dolayısıyla ben günah işlememiş oluyorum."
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!