Twilight etkisi

Güncelleme Tarihi:

Twilight etkisi
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 03, 2009 01:00

Tempo dergisi, “Alacakaranlık” çılgınlığıyla yeniden gündeme gelen “vampirlik” olayını ağustos sayısında sayfalarına taşıdı. Bununla da kalmadı, genç müzisyen ve oyuncuları kan emici birer canavara dönüştürdü!

Haberin Devamı

ÜNLÜLERİN TWILIGHT FOTOĞRAFLARI 

Ölüler yeniden canlanıyor ve kan, sel olup akıyor. Görünüşe göre, popüler kültür de bu sele kapılmış gidiyor! Vampirler nasıl kana susamışsa, son günlerde insanlar da vampirlere susamış haldeler. Herkes onlar için deli oluyor. Bu korkunç cazibeden sonunda şarkıcı Bengü ile oyuncu Fulya Zenginer de nasibini aldı. Saatler süren özel makyajlar ve sıra dışı kostümleriyle baştan çıkarıcı vampirlere dönüşen ikili, objektiflere işte böyle yansıdı.
 
“ALACAKARANLIK” FENOMENİ                  

Vampirler son olarak “Alacakaranlık” çılgınlığıyla hayatımıza daldı. “Alacakaranlık”ın konusu gelenekselleşmiş iyi kız/kötü oğlan teması üzerine kurulu. Genç kızların çoğu kitabı ve filmi cümle cümle ve sahne sahne ezberlemiş olsa da, kısaca konusunu anlatmakta fayda var:

17 yaşındaki Bella Swan, annesiyle yaşadığı güneşli Arizona’dan ayrılıp babasının yanına, yılın 360 günü yağmurlu geçen Washington eyaletindeki Forks kasabasına taşınıyor. Yeni başladığı okulda Transilvanya’dan gelen değişim öğrencileri gibi fazlasıyla solgun görünen, ağızlarına tek lokma yemek koymayan bir grup gençle karşılaşıyor. Daha sonra bu gençlerin insanlar arasında yaşamayı seçmiş vampirler olduklarını, insan kanı içmektense hayvanların kanını içmeyi tercih ettiklerini öğreniyor.

Beklendiği gibi vampirlerden biri olan Edward ve Bella birbirlerine âşık oluyor. Ama Edward, kontrolünü kaybedip kızı ısırmaktan korktuğu için ilişkileri bir sonraki aşamaya geçemiyor. Duygular o romantik ve sancılı anda asılı kalıyor.                                                
 
“Alacaranlık”, günaha davet eden bir elma fotoğrafı, birkaç öpücük ve içinde her şeyden daha fazla erotizm barındıran birkaç cümleden ileri gitmemiş olsa da, etrafta hâlâ vampirlerin şehvetini barındıran birkaç iyi örnek var. “True Blood” (Doğru Kan) bunlardan biri. “True Blood”, konusunu Charlaine Harris’in yazdığı “Güney Vampiri Gizemleri” serisinden alan bir televizyon dizisi. Her şey, vampirliğin bir hastalık kabul edildiği ve vampirlerin gazete haberi olduğu alternatif bir dünyada geçiyor. Vampirler mecliste temsil ediliyorlar ve marketlerde satılan sentetik kanlardan içiyorlar.

Biraz gizemli, biraz fantastik, biraz erotik ve biraz da komik bu dizinin görüntüleri hayal gücünün en vahşi parçalarını barındırıyor. Bize, “Alacakanlık”ta mahrum kaldığımız romantizmin içinde hâlâ büyük bir hayat ve büyük bir ölüm yattığını gösteriyor.
                
SÜRTÜK GERİ DÖNDÜ!

ınsanı diken üstünde tutan beş para etmez canavar filmlerine hastaysanız “Jennifer’s Body” (Jennifer’in Vücudu) tam size göre. Filmin senaryosunu, geçen sene “Juno”yla Oscar kazanan Diablo Cody yazmış.

Issız yerlerde, kendisiyle çıkmak isteyen oğlanların kanını emen Jennifer’ı, dünyanın en seksi kızlarından Megan Fox canlandırıyor. Jennifer, gündüzleri lisenin en popüler kızı ve amigo kızların başıyken, geceleri bir çakmakla dilinin ucunu kömürleştirecek kadar deli ve aşk sarhoşu oğlanları parçalara ayıran kana susamış bir canavar. Filmin 80’lerin rock ve pop şarkılarına yer veren albümü ise müthiş... Sonuçta meleklerin kanatları varsa, şeytanların şarkıları var.

KOLEKSİYON GENİŞLİYOR

Görünüşe göre önümüzdeki günlerde vampirli filmler, kitaplar ve televizyon dizileri gözü dönmüş bir şekilde yolumuzu kesmeye devam edecek. ısveçli yönetmen Tomas Alfredson’un, 12 yaşında sürekli itilip kakılan bir çocuğun hayatta kalmak için kan içmesi gereken bir kıza olan aşkını anlattığı “Let the Right One In” (Doğru Kişiyi ıçeri Al)... Bir başka vampir filmi Koreli Chan-Wook Park’ın “Thirst” (Susuzluk) adlı eseri. Bir rahibin yanlış bir tıbbi deney sonucunda vampire dönüşmesinin anlatıldığı film, geçtiğimiz Cannes Film Festivali’nde jüri özel ödülü kazanmıştı. Kitap cephesinde de bir yenilik var. “Pan’ın Labirenti” ve “Hellboy” filmlerinin yönetmeni Guillermo Del Toro da vampirlerle ilgili bir kitap serisi yazıyor. Üç kitaplık seri, New York’ta insanları vampire dönüştüren bir virüs salgınını anlatıyor.

Haberin Devamı

WAMPİR POSTMODERN OLUNCA       

Haberin Devamı

Birkaç yıldır eskinin dehşet saçan kan emici vampirleri, popüler korku edebiyatında, televizyonda, sinemada bir değişimden geçmekte... En son çıkan

Twilight etkisi
‘Alacakaranlık’ roman dizisi ile diziden uyarlanan film, genç kuşağın dikkat ve ilgisini yüzyıllık ölümsüzlere çevirdi. Bu vampirler, artık hem çokça yakışıklı, güzel, romantik, iyi niyetli hem de insan kanı içmediklerinden oldukça zararsız.

Özetle; değişimden geçen, bize çokça yakınlaşan, topluma entegre olan, olmaya çalışan ‘canavarlar’... ılginç bir durum doğrusu; ama çok daha ilginç olan bu tür bir değişimin nedenleridir.

Hollywood, yıllar yılı kan emiciler sayesinde çokça izleyiciyi sarstıktan sonra bugün bir ‘rehabilitasyon’ işlemi ile canavarları aklıyor ve onları bize yaklaştırıyor. Tüm operasyonun tek bir hedefi var: Daha fazla izleyici veya romanlar için daha fazla okur ve nabza göre şerbet. Olay endüstriyel bir olay, aldanmayın! Vampirler aslında değişmedi.Gün gelecek yeniden saldıracaklar; çünkü endüstri bunu gerekli görecek. Giovanni Scognamillo

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!