Güncelleme Tarihi:
“Hay Hay Buyursun Gelsin” projesi nasıl doğdu?
- KanalTürk’ün baş danışmanı Fatih Karaca ile bir araya geldiğimizde, ikimiz de yuvaya dönme kararında birleştik. Ama bu kez stüdyo çekimi yapmak istemedik, farklı bir format arayışına girdik. Konsept biraz kendi kendini doğurdu. Programın adı “Hay Hay Buyursun Gelsin”... Şarkı sözünün mesajı gibi: “Kedisini, köpeğini, dolaptaki ceketini, pabucunu, terliğini, duvardaki resmi/ Ne varsa alsın/ Toplasın gelsin...” Ben de celebrity’leri evlerinde, işyerlerinde, sette, sahada ya da her neredeyseler orada ziyarete gidiyorum. Onların bilinmeyenine yolculuğu beraber yapıyoruz. Rutin, normal hayatlarına objektifimizi tutuyoruz.
Programda sürprizler de var mı?
- Evet, bir-iki sürpriz olacak. Program dolu dolu geçecek. Köpeğim Köpek ile birlikte bu yolculuğa çıkıyoruz. Ben nereye gidersem o da benimle geliyor. Mekâna ise o haftanın konuğu ile birlikte karar veriliyor. Evi mi, işyeri mi, seti mi, spor yaptığı yer mi? Kendilerini nerede rahat hissediyorlarsa... Kimi zaman bana gelecekler, kimi zaman bir kafeye gideceğiz...
HAYATTA HİÇBİR ŞEYDEN KORKMAM
Televizyon programında kendinizi nasıl ifade ediyorsunuz? Televizyon size nasıl bir vizyon getiriyor?
- Dolu dolu yaşayan, hayata yüksek hızla dalan ve hiçbir şeyden korkmayan biriyim. Her şeyi tatmak, her yeri keşfetmek istiyorum. Her olayda mutlaka öğrenilecek bir şey çıkıyor ve sizin donanım gücünüzü artırıyor. Donanım gücünüz arttıktan sonra da yeni serüvenler başlıyor. Bu, aslında onlardan biri. Belki biraz farklı ama yeni bir serüven olduğu için heyecan barındırıyor.
Kamera önü kaygılarınız var mı?
- Yok, ekranda kendimle ilgili kaygılarım olmuyor.
Beslendiğiniz kaynaklar peki?
- Okumak, gözlemlemek, onun analizini yapabilmek, şiir okumak... Şiir, insanı güzel sözler söylemeye yöneltir veya farkındalığı görerek yol almanızı sağlar. Herkesin başucunda bir şiir kitabı olmalı. Bir de Penguen dergisi başucumdan eksik olmaz, sıkı bir takipçisiyim, mizah yönümü geliştirdiğine inanıyorum.
Hangi programları izliyorsunuz?
- “Televizyon izlemem” sözünün yalan olduğunu düşünüyorum. Herkesin hayatında mutlaka televizyon var. Dizileri de izliyorum, farklı programları da... Kiminin yapımcısı, kiminin oyuncusu arkadaşım. Yeni yolculuklarında onlara katma değer bir şey sunabilir miyim diye izliyorum.
BU SEKTÖRE GİRMEM DELİ CESARETİYDİ
Siz eskiden tekstil sektöründeydiniz. Prodüksiyon ve televizyon işi nasıl başladı?
- Deli cesareti! 14 yıl kadar tekstil sektöründe bulundum. O birikimle yarışma programlarında kreatif direktörlük yaptım. Eee, tabii moda sektörüne dalınca pek çok insan tanıyorsunuz. İlk olarak bazı sanatçı arkadaşlarımın kliplerine önerilerde bulunuyordum. Zaman içinde bugünlere, kendi programıma kadar geldim.
Beş yıl boyunca Galatasaray’ın Tekerlekli Basketbol Şube Başkanı’ydınız. Engellilerle birlikte çalışmak size neler öğretti peki?
- Rahmetli Özhan Canaydın döneminde göreve başlamıştım, Adnan Polat ile birlikte devam ettik. Bir kere çok zor bir şubeydi. İlk görev aldığımda onur ve gurur duydum. Galatasaray adına bir şey yapmak her şeyden çok keyifliydi. Evet, onlar için çalıştım ama ben onlardan çok şey öğrendim.
Ne gibi mesela?
- Daha sabırlı olmayı, azmi, vazgeçmemeyi... Ben inanılmaz sabırsız biriydim, gerçekten sabrı öğrendim. Eşit fırsatlar ve haklar tanındığında insanların neler yapabileceğini gördüm. Eskiden bu kadar farkında değildim. Bu farkındalığı hissettirebilmek için pek çok proje ve kampanya yaptık, gece düzenledik. Avantajlı ve dezavantajlı grupları bir araya getirdik. Örneğin sizin bir dünya şampiyonu madalyonunuz yok ama onların var. Hayat bazen fırsatlardan ibaret işte...
Başka sosyal sorumluluk projelerinde de yer alıyor musunuz? Yeni projeleriniz neler?
- TESYEV yararına da birkaç proje yaptık. Yine Galatasaray Kulübü çatısı altında MİKADER ile birlikte Çocuk Esirgeme Kurumu’ndaki engelli çocukların yararına bir gece yaptık. O da çok başarılıydı. “Esirgemeden” diye bir albümü çıktı. Şimdi de sevgili dostum rahmetli Meral Okay’ın anısına Matematik Köyü için hazırladığımız bir proje var. Sanıyorum kasım ayında hayata geçecek.
HATALAR DA ACI GİBİ İNSANI GÜÇLENDİRİYOR
Dünden bugüne yaşam sürecine baktığınızda hayatınızı şekillendiren hangi unsurlar var?
- Dostlarım, yaşadıklarım, düşündüklerim; bütün bu birikimler beni ben yaptı. Tecrübeler de olgunlaştırdı. Bunları yaşarken tabii ki seviniyorsunuz, acı çekiyorsunuz, pek çok farklı olayla çarpışıyorsunuz. Sonuçta hayat düz bir yol değil.
Başarınızın kodları neler?
- Ben inançlı bir insanım. İnandığım için pek çok şeyi başarıyorum. Herkes kendi ayakları üzerinde dursun, herkes bir şey yaratsın ve yarattığına sahip çıksın. Basamakları herkes kendi çıksın. Hata yapmaktan korkmamak lazım. Ne olur ki! Hata yapayım ki diğer taraftan doğru yolu bulayım. Ben hatalarıma da sahip çıkacak kadar güçlüyüm. Hata insanı besler, güçlendirir, acı gibidir.