Güncelleme Tarihi:
Büyük afetin Tuzla’daki üvey evlatları
Altışar katlı İkizler 1 ve İkizler 2 apartmanının sakinleri saşkın. Depremde binalarında büyük çatlaklar meydana geldi. Yetkililer gelmeyince tanıdık mühendislere sordular. Bazıları ’’Tamir edilebilir’’ derken, bazıları ’’İflah olmaz, yıkılmalı’’ dedi...
Tuzla'nın depremden en çok etkilenen bölgesi Şifa Mahallesi. Hasarın boyutunu görmek için sokakları adım adım dolaşmak gerekiyor. İlk bakışta sağlam görünen binalara yaklaştıkça balkonlarda, pencerelerde bu şiddetli depremin izleri daha rahat seçiliyor. Sanki bir gecede hepsi yaşlanmış, hepsinin boynu bükülmüş gibi. Dikkat çeken ilk şey binaların samimiyeti(!) Bazılarının arası 10 santim. Zaten bu samimiyet yapmış ne yapmışsa! Sarsılırken çoğu birbirine zarar vermiş. Betonlaştırılmayan avuç içi kadar yerler de, şimdi naylon kulübelerin ve depremzedelerle dolu.
Evliya Çelebi Mahallesi'nde de durum farklı değil. Gözüme Yıldız Sokak tabelası ilişiyor. Sokak dev boyutta denebilecek üç naylon çadırla bitiyor. Çadırların önünde 20'ye yakın çocuk. İnanması zor ama, kadınlar yaprak dolması sarıyor. Depremin böldüğü kabul gününe devam ediyorlar sanki.
Çelişkili görüşler
‘‘Geçmiş olsun’’ dedikten birkaç saniye sonra 30 kişiyle birlikte hasar gören binalarında buluyorum kendimi. ‘‘Siz anlarsınız, çok çatlak görmüşsünüzdür’’ diyerek sağa sola çekiştiriliyorum. İtirazım gürültüde kayboluyor. Altışar katlı İkizler 1 ve İkizler 2 apartmanlarının önündeyiz. Toplam yirmi hanelik binalarda hasar büyük. Günlerdir belediyeden bir uzman bekliyorlar. Gelmeyince tanıdıkları mühendislere sormuşlar. Bazıları ‘yıkılmalı,’ bazıları ise ‘tamir edilebilir’ demiş. Yetkililer ortada yok, mühendisler kararsız, ahali şaşkın.
Müteahhitin damadı Mehmet Aydemir, ‘‘Bizimle ilgilenen yok. Beş günlük bebek var burada. Evimize çıkmayıp da ne yapacağız’’ diyor. Komşusu Hatice Kaymaz öfkeli: ‘‘Olur mu öyle şey, sallanırsan nasıl kaçacaksın’’ diye karşı çıkıyor. Ve kavga başlıyor. Yatıştırma görevini üstlenip, uzmanlar görmeden evlerine girmemelerini öneriyorum. Apartman sakinlerinden yeni evli bir çift, kocası sokakta kalmak istemeyen iki, yeni doğum yapmış bir kadın evine çoktan çıkmış zaten. İçlerinde en rahat olanı Hatice Kaymaz. Çünkü onun eşi korktuğu için üçüncü kattaki evine çıkmıyor. Sallantılar tamamen bitene ve ev mühendisler tarafından görülüne kadar çadırda kalmaya kararlı. Binanın merdiven ve duvarlarındaki ürkütücü çatlakları görüp onlara hak vermemek mümkün değil.
Biz de mahsur kaldık
Fotoğrafları çektikten sonra ayrılmak istiyorum. Ama cep telefonum, araba anahtarım, çantam dahil hepsinin arabayla birlikte kilitlendiğini görüyorum. Bu kez panik sırası bende. ‘‘Endişelenmeyin’’ diyor Hatice Kaymaz. Telekom'da çalışan eşinin birazdan geleceğini, sorunu halledeceğini söylüyor. Ama bu lanet yeni arabaları açmak mümkün değil. Yedek anahtarım gelene kadar beklemek zorundayım. Bir çadıra misafir oluyorum. Kola, çay ve yemek eşliğinde iki saat süren bir sohbet başlıyor. Ara sıra halime gülüyoruz birlikte. Afyon, Adapazarı, Trabzon dahil birçok yöreden insan var burada. Hepsi aynı çatı altında buluşmuş. Siyasetçilere kızgınlar. ’’Oy istemeye gelmesinler bir daha’’ diyorlar. Dairelerini beş yıl önce satın almışlar. İçlerinde en dertlisi Tacettin Kaymaz. Daire için aldığı bir milyar 100 milyon borcunu iki ay önce tamamlamış. Şerefe evini boyamış. ‘‘Bir buçuk ay boyunca her gün, işten dönüp evi boyamak için uğraştım, bilsem yapar mıydım? Şimdi hepsi gitti’’ diye dert yanıyor Kaymaz.
Arabanın yedek anahtarlarının gelmesiyle birlikte vedalaşma zamanı geliyor. 13 yaşındaki Kadir ‘‘Bizi unutmazsın artık’’ diye sesleniyor arkamdan.