Ayşe Şule BİLGİÇ
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 02, 2008 00:00
Motosiklet kullanmak deyince bizim aklımıza ya evden işe gitmek, ya hafta sonları gezmek ya da yılda birkaç kere tatile gitmek için seleye oturmak geliyor. Ama tüm bunları yaparken motosikletin ruhunda farklı olmak var.
Herkesin yaptığı gibi yapmamak var. Sürüden biri değilim ben durumu söz konusu. Bir otomobil ile aslında bu yaptıklarımızın hepsini daha rahat ve daha güvenli şekilde yapabiliriz. Ama yapmıyoruz. Herkes gibi olmamak hissi bazen insanın aklına hiç cesaret edemeyeceği şeyleri de düşürüyor. Mesela dünyayı motosikletle dolaşmak gibi. Siz hiç otomobille dünyayı gezen insanlar gördünüz mü? Ben görmedim. Eminim vardır, ama sözü edilecek enteresan bir durum olmadığı için bilmiyoruz onları. Oysa motosiklet ile dünyayı gezmek deyince sizin aklınıza ne geliyor? Delilik mi? Yoksa hayatta bir kere dahi olsa yapılmaya değer, çocuklarınıza-torunlarınıza anlatacağınız inanılmaz bir macera mı? Bizde nerede o kadar para demeyin. Yeterince isteyince her şeyin yapılabileceğine dair ben fazlasıyla ikna oldum.
Son zamanlarda motosiklet ile dünyayı gezen üç kişi ile tanıştım. Birisi 7. kez dünya turuna çıkan Nick Sanders. Nick, İngiltere’de kameramanlık yaparken kafası atıp Yamaha R1 ile dünyayı gezmeye kalkmış. İnanılmaz ama R1 ile dünyayı gezdikten sonra beş defa daha bunu yine R1 ile başarmış. Hein Gericke ana sponsorluğunda çıktığı yedincisinde ise artık iyice profesyonelleşen Nick akıl almaz şekilde 120 günde Dünyayı dolaşmayı hedefliyor. Her gün güncellediği internet sitesinde yolculuğunu birlikte takip edebilirsiniz. (http://parallelworld.hein-gericke.com)
Diğer iki gezgin ise çok daha farklılar. Bir kere motosikletleri 170 beygirlik R1 yerine 12 beygirlik YBR 125. Ve dünyayı 120 gün yerine beşbuçuk yılda dolaşmayı planlıyorlar. Hikayeleri ise
film gibi valla. Gustavo Cieslar bir deli oğlan. 2003’te öğrenci olan Gustavo’nun Buenos Aires’te sünepe sünepe oturmaktan çok canı sıkılıyormuş. Bir gün tası tarağı toplayıp emektar YBR’sine yüklemiş. Ailesine ben bir 15-20 gün gezip geleceğim demiş. Rota falan kafasında olmadan çıkmış yola. Yol nereye götürürse hesabı kafasına göre gezmiş. Yoldayken şunu fark etmiş ki yolda olmak bambaşka ve çok keyifli bir şey. Bir gece çadırında kendi kendine karar almış. Avusturalya’daki abisinin yanına motosikleti ile gidecekmiş. Annesini arayıp "Anne, geri dönecek kadar param kaldı ama geri dönersem bir daha asla bu yolculuğa kaldığım yerden devam edemeyeceğim. Ben Avusturalya’ya gidiyorum" demiş.
Konakladığı yerlerde kısa süreli işler yapıp kazandığı para ile bir sonraki hedefine doğru ilerlemiş. Bu arada küçük sponsorluklar da almayı başarmış. Hatta süreç devam ederken internet sitesi kurmuş ve günlük olarak her şeyi oraya dökmeye başlamış (www.re-moto.com). Bütün Amerika’yı geçip oradan gemi ile Barselona’ya inmiş. İnternet sitesi ve basın sayesinde oldukça tanınmaya başlamış Gustavo. Ama yalnız başına süren yolculuğunun düğüm noktası Barselona’da başına gelenler olmuş. Gemiden motosikleti indirilirken limanda Elke Pahl ile tanışmış. Elke bir Alman ve Barselona’da doktora öğrencisiymiş. Uzun sohbetin sonunda Gustavo fena aşık olmuş. Gustavo’nun aşkının karşılıksız olmaması bir yana, Elke’nin de aklına birlikte dünyayı gezme fikrini sokmuş. Elke, hiç motosiklet kullanmamış o güne kadar. Gustavo önce Elke’ye motosiklet kullanmayı öğretmiş. Sonra da sponsorlar sayesinde kendi motosikletinin aynısından almış ve ekipmanlarını sağlamış. Avrupa’da artık iki kişi olarak seyahatlerine devam etmişler. Hatta bir ara seyahate kısa bir mola verip Arjantin’e gidip evlenmişler. Karı-koca Avrupa’dan kaldıkları yerden seyahate devam ediyorlar. Döne dolaşa en sonunda Türkiye’ye de geldiler.
Beldeyama YBR’lerin bakımlarını sağlarken biz de gittik bu iki dünya tatlısı gezgin ile konuştuk. Her ikisi de çok cana yakın ve çok eğlenceli insanlar. Yaptığımız röportajda küçük bir motosikletle dünya turu yapmanın aslında çok avantajı olduğunu anlattılar bize. "Motosikletin küçük ve ucuz olması insanlarla iletişim kurmamızı kolaylaştırıyor ve bakımlarımız çok kolay yapılıyor, aşırı yüklü olmamıza rağmen asla yolda kalmadık" dediler. Son olarak Gustavo’nun yolculuk hakkında söyledikleri ise tüm hayatı özetliyor aslında; "Bazen hayallerimiz bizden çok uzakmış gibi gözükür. Ve imkansız olduğunu düşünür buna inanırız. İşte o zaman gerçekten imkansız olurlar. Oysa ki denemeden asla bilemeyiz. Bu seyahatin asıl amacı işte bu mesajı insanlara ulaştırmak. Hayallerinize ulaşmayı deneyin. Ulaşamasanız bile en azından denemiş olacaksınız.Ve inanın belki hayalleriniz tahmin ettiğinizden daha yakındadır."