Barış AKPOLAT
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 24, 2010 00:00
Onu en son 2008’de ağırlamıştık. Uyuşturucudan iflas eden böbrekleri nedeniyle, konser için geldiği İstanbul’da bile diyalize girmişti. Aradan geçen iki yılda böbrek nakli gerçekleşti, Natalie Cole kendi deyimiyle ‘her zamankinden güçlü bir kadın’ olarak üçüncü kez karşımızda
Alamet-i farikası babası Nat King Cole’den mi geliyor yoksa sesinin güzelliğinden mi, o sizin takdirinize kalmış. Taşıdığı bu büyük soyadının altından kendi gücüyle mi kalkıyor yoksa cepten mi yiyor sorusunun, cevabı da her müziksevere göre değişebilir. Ama tartışılmayacak bir şey var: Natalie Cole’un beş yaşında babasıyla birlikte başlayan müzik hayatı elli beş yıldır devam ediyor.
Kariyerinin başından itibaren birçok sanatçıyla çalışma fırsatı buldu, birçok ünlünün şarkılarını da kendine uyarladı. “Doğduğum aile, şarkılarını söylediğim ünlüler ve birlikte çalıştığım sanatçılar benim için onur. Aretha Franklin’e benzetildiğim 1970’li yıllarsa gurur kaynağı. En büyük şansım babam vasıtasıyla Frank Sinatra gibi isimlerle tanışma ve çalışma fırsatı yakalamaktı” diyor.
Bu hayatı sağlayan babasına hala müteşekkir: “Babam hep çalışırdı ama olması gerektiği gibi de bir babaydı. Elinden geldiği kadar evde olmayı, bizimle zaman geçirmeyi, çocuklarıyla oynamayı severdi. Bazen onunla seyahat etme fırsatımız olurdu ve bundan çok eğlenirdik. Hiçbir şeyimizi eksik bırakmadı ve onun sayesinde gerçekten lüks içinde yaşadık.”
GÜNCELİ TAKİP EDİYORUM
Babasının kızı olarak sektöre adım atsa da izlediği yol farklı oldu. Babası kadar klasikçi değil. Dinlediği müziklerden söylediklerine kadar hep farklı tarzları denedi. R&B ile başladığı yolculuğuna caz, pop ve soul’la devam etti Natalie Cole: “Günceli takip edip, anı yaşamayı seviyorum. Geçmişle ilgilenmeyi sevmem ve konsantrasyonumu bugüne yoğunlaştırırım. Bu yüzden değişik müzikler dinlemeyi ve yapmayı seviyorum. Kendimi daha önce yapmadığım tarzlarda yeni müziklerle geliştiririm. Ben geliştikçe de seyircilerim gelişir ve bu beni mutlu eder.”
Günümüz soul müziğine yön veren Erykah Badu’yu çok severek dinlediğini söyleyen Cole: “Badu, son dönemlerde en çok dinlediğim iki isimden biri. Diğeri ise Nneka isimli genç bir kadın. Yarı Nijeryalı yarı Alman olması çok ilgi çekici gelmişti. Savaş karşıtlığı, özgürlükten ve insan haklarından bahsediyor olması ve politik duruşu beni çok etkiledi. Ayrıca Bob Marley’e yakın olan tarzı da cabası.” diyor. Yeni müziklere açık olduğunu ve sürekli keşfetmeyi sevdiğini söylüyor ama Türkiye’ye daha önce iki kez gelmesine rağmen hiçbir Türk müzisyeni dinlemememiş.
Fakat seyirciden memnun: “Türk seyircisinin caz müziğini çok sevdiği belli oluyor. Bugüne kadarki konserlerimden gayet memnun ayrılmıştım çünkü insanlar söylediğim şarkıları gayet iyi biliyorlardı. Geçen konserimde daha büyük bir orkestrayla gelmiştim. Bu sefer R&B, soul ve pop gibi türleri çalacağım altı kişilik bir grupla geliyorum. Küçük orkestralar her zaman daha büyük kolaylık sağlıyor.”
İSTANBUL’DA DİYALİZE GİRMİŞTİM ŞİMDİ GÜÇLÜ BİR KADINIM
Natalie Cole, uzun süre sağlığından çok çekti. 1980’lerin başında eroin ve kokain kullanmaktan dolayı kariyerine ara veren sanatçının oğlu ve servetiyle annesi ilgilendi. 1985’te uyuşturucudan tamamen kurtulup ‘Dangerous’ isimli bir albüm yayınladı ve eski günlerine döndüğünü açıkladı. Ama 2008’de uyuşturucu yüzünden Hepatit C hastalığına yakalandığı ve bu hastalığın böbreğini ciddi bir biçimde etkilediği ortaya çıktı. Kullandığı ilaçlardan bitkin düşmüştü ve kas ağrıları çekiyordu. Larry King Live’ın programında hastalığını açıkladığında CNN’in telefonları kilitlendi ve pek çok kişi böbreğini hemen vermeye hazır olduğunu söyledi. “Hastalığımı sorduğun için teşekkürler, şu an çok iyiyim. Böbrek naklim gerçekleşti. Fakat her şeyden önemlisi insanların beni ne kadar çok sevdiğini anladım. Ailemin her zaman yanımda olduğunu bilmek çok güzel bir his. İstanbul’a geldiğimde bile diyalize girmiştim. Bu benim için çok değişik bir tecrübe olmuştu. Oğluma da hem uyuşturucu hem de hastalığım konusunda her şeyin düzeleceğini söylerdim. Öyle de oldu, şimdi her zamankinden daha güçlü bir kadınım.”
SİNATRA BİZDEN ÇIKMAZDI
“Babamı 15 yaşımda kaybettim. Hayatımdaki en büyük idolüm oydu. Müzikal açıdan da çok büyük bir etkisi oldu. İnsanlar onu severdi ve çok güzel bir enerjisi vardı. Akşam yemeklerinde ve eğlencelerimizde samimi dostları eve gelir giderdi. Peggy Lee, Sammy Davis Jr., Ella Fitzgerald, Frank Sinatra ve Dean Martin pek çok kez evimize gelmiştir. Zaten Dean Martin’in çocuklarıyla arkadaştım, aynı okula giderdim. Bu yakınlık benim için daha sonra güzel işlere de kapı açtı. Sinatra ile birkaç kez birlikte konser verme şansına sahip oldum. Konuşmaları ve giyim kuşamları bu kadar elit insanlarla birlikte olmak çok güzeldi.”