Bazen öyle oluyor. Karşındaki insan konuşurken, onun acısı, senin boğazından aşağıya inmeye başlıyor. Boğum boğum, düğüm düğüm. Son derece basit şeyleri son derece sıradan cümlelerle anlatıyor. Ama seni öyle etkiliyor ki, öyle içini acıtıyor ki, ağlama halinin bir sonraki aşamasına geçiyorsun. Öyle mezar taşı gibi karşısında duruyorsun. Hissetmesi ve anlatması tuhaf bir durum. Kim bilir yaşaması nasıl? Düşünmek bile istemiyorum. Birkaç röportajımdan biliyorum ki, bunun bir ölçüsü olamaz, yaşamamış hiç kimse, evlat acısı nedir bilemez. ‘‘Seni anlıyorum’’ diyemezsin çünkü onu anlayamazsın. Sadece dinlersin. Üstelik anlattıkları benzersiz şeylerdir. Çünkü birebir bir deneyimdir. Hariçten birilerinin, ‘‘Çocuğunuzun uyuşturucuya bulaşmasını istemiyorsanız şunları şunları yapın! Bunları bunları yaparsa uyuşturucu kullandığını anlarsınız!’’ türünden, hayatın uzağındaki gazellerine benzemez. Onun konuştuklarında riya yoktur. Katıksız, damardan, acının diliyle konuşur... Konuştu. Gülüm Atılgan, bir kadın doğum uzmanı. Önceki hafta, ölümüyle manşetlerden inmeyen Burçin'den önce, 30 Kasım'da
altın vuruşla kaybettiğimiz Selen Atılgan'ın annesi. Daha önce evlerine gitmiş, konuşmaya çalışmıştım. Ama acıyla o kadar iç içeydiler ki, benimle uğraşacak halleri yoktu. Burçin olayından sonra, anlatacakları benim kafamı kurcaladığı için şansımı bir kere daha denemek istedim. Ve bu kez ikna edebildim. Yine sakinleştiriciyle ayakta durabilen bir anne vardı karşımda. Yine bakışları tuhaf ve yaşanan bu dünyanın ötelerine doğruydu. Ve bir kere daha gördüm ki, bu felaket, hepimizin başına şu ya da bu şekilde gelebilir. Anlattıkları belki de bu yüzden beni fena halde sarstı...Her gün gazetelerde yeni bir uyuşturucu haberi yer alıyor. Selen'den sonra Burçin... Başka gençlerin de eroin yüzünden hayatını kaybetmesi, acınızı çoğaltıyor mu?- Aksine hafifliyor! O
haberler bana ‘‘Bak, herkesin başına gelebilirmiÅŸ. Selen'im tek deÄŸilmiÅŸ! O son deÄŸilmiş’’ dedirtiyor. Tabii ki üzüldüm Burçin'e ama 30 Kasım'da kızım yerine ölen o olsaydı, Selen belki bugün hayatta olurdu...DeÄŸiÅŸen ne olacaktı ki...- Belki farklı davranacaktım. Selen'i kapıp, yurtdışına götürecektim, Metadon kullanacaktı kızım. Gözümüzün önünde Burçin gibi bir örnek olduÄŸu için Selen korkacaktı. Çünkü korkmuyordu. O ÅŸey yüzünden ölebileceÄŸini düşünmüyordu. ‘‘Anne deli misin, aÅŸacağız bunları’’ diyordu.Bu vakalarda en zor durumda olan kim? Anneler mi?- Babalar da kahroluyor. Ama anne olmak farklı bir ÅŸey. Sadece anne olan kadınlar anlayabilir bu söylediÄŸimi. Tuhaf ama bazen de ‘‘İyi ki olmuÅŸ bütün bunlar!’’ diyorum. Çünkü eroin yüzünden Selen'le anne-kız olmanın çok ötesinde ÅŸeyler yaÅŸadık. Her ÅŸeye raÄŸmen ölümünün o gün, o saatte olacağına inanıyorum. Dini inançları çok kuvvetli biri deÄŸilim ama kadere inanıyorum. Yine 21 yaşında kaybedecektim Selen'imi...BaÅŸka bir ölüm biçimi...- Acımı hafifletmezdi! Ölümün nedeni, açıkçası beni hiç ilgilendirmiyor. Varlık sebebim yok artık. Beni tek ilgilendiren ÅŸey bu. Her gün üzerime sanki bir çığ düşüyor, büyüyor büyüyor, içimde kocaman oluyor... Peki eroin, ikinizin arasına girmiyor muydu? Ä°liÅŸkinizi bozmuyor muydu?- Aslında iliÅŸkimiz daha iyi olmuÅŸtu. Hiçbir ÅŸey söylemeden öpüyordu beni, saatlerce boynuma sarılıyordu. Büyük olasılıkla madde kullanımı, acılarımı daha yoÄŸun hissetmesine sebep oluyordu. Selen de çok acı çekti. Benim ÅŸu an çektiÄŸim acıdan daha fazlasını. Çünkü kurtulmak istiyordu. Gerçekten gayret gösteriyordu. Ãœstelik bize karşı açıktı. Tablo ÅŸu: Anne, baba, çocuk hep birlikte mücadele ediyoruz. Ama iÅŸte, bazen kendinizden bile fazla sevdiÄŸiniz birinin gücünü yitirdiÄŸini görüyorsunuz. Yardım etmek için çırpınıyorsunuz, hiçbir ÅŸey fayda etmiyor...Hálá halledemediÄŸiniz bir ÅŸey var mı? Ãœstesinden gelemediÄŸiniz, insanlarla paylaÅŸmak istediÄŸiniz birÅŸey...- Artık Türkiye'de psikiyatriye inanmıyorum. Doktorlara inanmıyorum. Ve onlara çok kızıyorum. Doktorun biri çıkıp, ‘‘Metadon kullansaydı ölmezdi Selen!’’ diyor. Yani benim kızım, pisi pisine mi öldü? Bunu bana daha önce neden söylemedin! BoÅŸu boÅŸuna mı gitti? Bu kadar basit mi? Bana deseydin ki, ‘‘Bu ilaç Türkiye'de yok. Dozu ayarlanıyor. Burada yapılamıyor. Git yurt dışında yaÅŸa!’’ ben kızımı alıp giderdim. Bu ülkede uyuÅŸturucuyla mücadele edildiÄŸine dair hiçbir inancım kalmadı benim. Doktorları affedemiyorum.Peki kendinizde affetmediÄŸiniz bir ÅŸey...- KeÅŸke Paris'teyken bir psikiyatriste gitseydik. Bu iÅŸin alternatif tedavi yöntemlerini öğrenseydik. Bir de Bilkent'te okurken ona ev tuttuk. ‘‘İkinci sene yurtta kalmam’’ demiÅŸti. KeÅŸke tutmasaydık. Çünkü eroine o evde baÅŸladı...Sizce anneler, babalar, basında sıkça yazıldığı gibi çocuklarının uyuÅŸturucuya meyletmesini engelleyebilir mi?- Hiç sanmıyorum. Biz engelleyebildik mi? Türk gelenekleri içinde düzgün yaÅŸayan bir aileydik. Mutfakta her gün tencere yemeÄŸimiz piÅŸerdi. Çok zengin miydik? Hayır. Ama mutluyduk. Çok büyük bir aÅŸk evliliÄŸi yaptım ben. Selen'in ‘‘Bakın, babam nasıl yakışıklı!’’ dediÄŸi, ölüp bittiÄŸi bir babası vardı. Çok mu ÅŸahaneydi her ÅŸey? Valla, bir dolu ÅŸey mutsuzluklarımızın önüne geçiyordu. Ve tabii hayatımda kızım vardı. Ben bir de çok takıntılı bir anneydim. Bir anne, kızının bütün arkadaÅŸlarının hatta onların annelerinin, anneannelerinin telefonunu bilir mi? Selen, alay ederdi benimle: ‘‘İnanmıyorum! Üç yıl önce Bilkent'teki arkadaÅŸlarımın bile telefonunu biliyorsun.’’ Åžimdi ben ‘‘Niye bunlar bizim başımıza geldi?’’ demiyorum, diyemiyorum. Çünkü herkesin başına gelebileceÄŸini biliyorum.Bir annenin, hayattaki en büyük çaresizliÄŸi çocuÄŸuna ulaÅŸamaması mı? Görüp, duyup, müdahale edememesi mi?- Bence en büyük çaresizlik anlayamamak. Ben anlayamadım kızımı. Selen, hayata benden farklı bakıyordu. Ve benim aklım ermiyordu, çaresizlik içinde onu izliyordum. Ä°yiliÄŸi bile beni ürkütüyordu. ‘‘Bu çocuk fazla iyi ne yapsak acaba?’’ diyordum. Bir çocuÄŸa da ‘‘Kötü ol evladım!’’ diyemezsin ki! Babam öldü mesela. Selen çok severdi dedesini. Bir gün olsun ‘‘Benim dedem öldü’’ demedi. ‘‘Annemin babası öldü. O çok üzülüyor ÅŸimdi’’ dedi. Benim acım ondan daha büyük ya, rol çalmıyor, bencillik yapmıyor. Tuhaf bir çocuktu...Bunu ilk ne zaman fark ettiniz?- Ä°lkokul birinci sınıfta. Gözüne pansuman yapılan bir arkadaşının ödevini hazırlıyor, bu yüzden de kendisininkini yapamıyor. ‘‘E söylersin öğretmenine, bu önemli bir mazeret’’ dedim. ‘‘Söyleyemem’’ dedi. Ben de bir pedagog arkadaşımı aradım. ‘‘Hiçbir ÅŸey yapamazsın’’ dedi, ‘‘Ne diyeceksin çocuÄŸa? Bencil olacaksın, önce kendini düşüneceksin mi diyeceksin? Hayatta darbe ala ala, bunu kendisi öğrenecek.’’ Ama öğrenemedi. Hep kızımı nasıl koruyabilirim, nasıl daha güçlü yapabilirim diye düşündüm. Aslında kimseye kendini nasıl koruyabileceÄŸini öğretemiyorsunuz...Kendinizi baÅŸka anneler tarafından suçlanıyor gibi hissettiÄŸiniz oldu mu?- Bir arkadaşıma, ‘‘Kadın doÄŸumcu tabii! Çok çalışıyordur, haliyle çocuÄŸunu ihmal etmiÅŸtir’’ demiÅŸler. O da gülmüş: ‘‘Siz onun gibi anne görmemiÅŸsinizdir! Hanginiz çalışırken kızınıza yaprak ve lahana sarması sardınız. O öyle bir manyak iÅŸte!’’ Çok da ilgilendirmiyor beni insanların ne düşündüğü. Ama tabii ‘‘Bu kadar mükemmelsen, niye oldu?’’ diye sorarlar insana. Bilmiyorum bunun cevabını.Peki siz meseleyi nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz: Kötü arkadaÅŸlar mı yoksa içindeki boÅŸluk duygusu mu?- Torbadan o insanları çekti! Kötü arkadaÅŸlar yani. Tabii Işık Lisesi'nde okumasının etkisi var. 40 gün okula gitmese de, ‘‘Ailesi havai fiÅŸek gösterisi yapacak. Devamsızlığını silecekler’’ dediÄŸi insanlar vardı. O okulda, bu ülkenin çeliÅŸkisini çok erken öğrendi. ‘‘Niye okuyorum, niye çalışıyorum. Her ÅŸey boÅŸ aslında’’ diyordu, haksız da sayılmazdı. Bir de Selen'in korkuları yoktu. Ama korkularınız olmalı ki, kendinizi koruyabilesiniz. BaÅŸka bir jenerasyon onlar. Ben, hiç boÄŸulma tehlikesi geçirmediÄŸim halde denize rahat giremem. Selen öyle deÄŸildi. Her ÅŸeye balıklama atlayabilirdi. Çok cesur olması da onu bu hale getirdi. Bir de tabii Taksim'i lisede okurken keÅŸfetti. Önce hafif uyuÅŸturucularla baÅŸlamış, sonra kademe kademe ilerletmiÅŸ...BÄ°R ANNENÄ°N KEÅžKE'LERÄ°...KeÅŸke, Işık Lisesi'ne gitmeseydi. KeÅŸke, Bilkent'te okurken ona ev tutmasaydım. KeÅŸke, onu eroine alıştıran o sevgilisi olmasaydı. Onunla baÅŸladığı halde hiç onu sorumlu tutmuyordu. ‘‘Kim peki sorumlusu?’’ diyordum. ‘‘Hiç kimse’’ diyordu. KeÅŸke birini suçlasaydı! KeÅŸke, deseydi ki: ‘‘Anne senin yüzünden!’’ Oysa, ‘‘Sorumlusu ve suçlusu benim!’’ diyordu, ‘‘Kimse kimseyi zorla eroinman yapamaz. Kolunu tutup eroini dayayamaz...’’ÖLDÃœRÃœRLER DÄ°YE KORKTUMO kadar korkunç boyutta ki uyuÅŸturucu mayfası. Adamların telefonları bile kendi isimlerine kayıtlı. Böyle bir fütursuzluk yok. Selen'in telefon faturasında iki üç kere aranmış bir numara tespit ettim. ‘‘Bu numara kime ait?’’ diye aradım, küt diye uyuÅŸturucu satıcısının ismini verdiler. Ben bu iÅŸi yapsam, korkarım, kendi adıma telefon almam. Bunların umrunda bile deÄŸil! Polis bilmiyor mu bu insanları? Biliyor. Åžu an narkotiÄŸin başındaki son derece düzgün biri. ‘‘Neden bizimle temasa geçmediniz?’’ dedi. ‘‘Çünkü korktum’’ dedim, ‘‘Kızıma zarar verirler. Onu öldürürler diye korktum...’’ Ama polisin, o kiÅŸileri bilmemesi zaten mümkün deÄŸil...BANA HEDÄ°YE EDÄ°LMÄ°Åž 21 YILÅžu anda en kısa zamanda ve tek hamleyle nasıl ölebilirim diye düşünüyorum. Ama sonra da ÅŸu geliyor aklıma: ‘‘Gülüm Atılgan. Hayat boyu çırpındı durdu. Parasız yatılı okudu. Doktor oldu. Biraz rahat nefes alacaktı, öldü’’ diyecekler, ‘‘Kızı yüzünden hayatı mahvoldu!’’ Oysa gerçek bu deÄŸil. Kızım benim hayatımı mahvetmedi, o benim hayatıma çok ÅŸey kattı. Onunla geçirdiÄŸim 21 yıl bana hediye edilmiÅŸ bir 21 yıl idi...KÄ°MSE KOLUNA ZORLA EROÄ°N VERMEDÄ°Selen'in babası beÅŸ vakit namaz kılar. Yani bizim evde namaz ve oruç kültürü vardır. Ama herkes kendini yaÅŸar. Zaten ben bazen dinlerin kötü insanlar için de olduÄŸuna inanırım. Oysa, Selen ahlaklı bir çocuktu. Bu ÅŸeyi kullanmak da bir ahlaksızlık deÄŸil. Selen'in bu anlamıyla dinin desteÄŸine ihtiyacı yoktu. PaylaÅŸmak ve zekat vermek mi? O zaten cebindeki bütün parayı sokak çocuklarına dağıtırdı. Nefsini köreltmek mi? Bir ÅŸey yerken, bir baÅŸkasının yememesinden rahatsız olurdu. Dahası hayatta, tuhaf bir ÅŸekilde kendisi dışında baÅŸkasını herhangi bir ÅŸey için suçlamadı. Ben onu eroine baÅŸlatan sevgilisini suçladım mesela. ‘‘Saçmalama anne’’ dedi. ‘‘Böyle konuÅŸmak sana yakışmıyor. Kimse benim koluma zorla eroin vermedi!’’EROÄ°N KULLANDIÄžINI ÖĞRENDÄ°M... KULAKLARIMA KADAR YANDIM... MUTFAKTA, ANA-KIZ AÄžLIYORUZBiz ne zannederiz: UyuÅŸturucu kullananların etrafla ilgisi kesilir, kendine bakmaz, banyo yapmaz, makyaj yapmaz, üstüne başına dikkat etmez. Hiç öyle deÄŸildi Selen. Sabah akÅŸam banyo yapıyor, ortalıkta son derece bakımlı dolaşıyor, saatlerce ‘‘Saçımı şöyle mi yapsam, böyle mi?’’ diye düşünüyordu. Yani ne sosyal yaÅŸamdan kopmuÅŸtu ne de ortada kendiyle ilgili görünen bir kopukluk vardı. Eroin kullandığını öğrendiÄŸinizde ne hissettiniz?- Kulaklarıma kadar yandım. AÄŸlamaya baÅŸladım. Bir akÅŸam ‘‘İyi görünmüyorsun neyin var?’’ dedim. ‘‘Biraz alkol aldım’’ dedi. ‘‘Yok, yok bu baÅŸka bir ÅŸey’’ dedim. Söyleyiverdi. ÅžaÅŸkınlığımı anlatamam size. Hani hep baÅŸkasının çocuÄŸunun başına gelir ya. Ãœstelik, hekim olmama raÄŸmen çok da bilmiyorum: Nedir bu? Nasıl bir ÅŸeydir? Ecstasy'den, kokainden farkı nedir? Mutfakta ana-kız aÄŸlıyoruz...Hiçbir anormallik hissetmiÅŸ miydiniz?- Yok. Yeniden sınava girecek, okula baÅŸlayacaktı. ‘‘Ne yapmak istediÄŸini tam olarak bilmediÄŸi için huzursuz’’ diyordum, ‘‘BoÅŸlukta hissediyor kendini.’’ Hatta ‘‘Psikiyatriste gitmek ister misin?’’ dediÄŸimde ‘‘Tamam’’ demiÅŸti. MeÄŸer, ‘‘Hayatına yön vermeye çalışıyor ondan gergin’’ dediÄŸim bütün o dönemlerde, hayatında eroin varmış. Ama ortada hiçbir bariz iÅŸaret yok. Biz ne zannederiz: UyuÅŸturucu kullananların etrafla ilgisi kesilir, kendine bakmaz, banyo yapmaz, makyaj yapmaz, üstüne başına dikkat etmez. Hiç öyle deÄŸildi Selen. Sabah akÅŸam banyo yapıyor, ortalıkta son derece bakımlı dolaşıyor, saatlerce ‘‘Saçımı şöyle mi yapsam, böyle mi?’’ diye düşünüyordu. Yani ne sosyal yaÅŸamdan kopmuÅŸtu ne de ortada kendiyle ilgili görünen bir kopukluk vardı... Sonra...- Ertesi gün için randevu aldığımız psikiyatriste telefon açtım: ‘‘Dün gece kızımın madde bağımlısı olduÄŸunu öğrendim. Siz kabul etmezseniz baÅŸka bir doktora da gidebiliriz.’’ ‘‘Hayır, hayır gelin’’ dedi. Söz konusu Amatem'den biri deÄŸil, normal bir doktor. Tedavisi çok iyi gitti. 7 ay sonra doktoru ‘‘Selen'i çok fazla takip etmeyin’’ dedi, ‘‘Bu iÅŸi artık kafasından attı. Ona güvenmeniz gerekiyor.’’ Çünkü ben sürekli eline, koluna bakıyorum. Ama doktor, ‘‘Gerekirse kumar oynayacaksınız. Gitmesine izin vereceksiniz.‘‘ deyince, Selen de ‘‘Söz anne, her ÅŸeyi seninle paylaÅŸacağım’’ diye ekleyince, çaresiz peki dedim. 11 ay geçti, her ÅŸey iyi. Tabii hekim olmam benim dezavantajım...Nasıl yani?- Hekim olduÄŸum için, karşımdaki doktora normal bir anne kadar soru sormuyorum. Karşımdaki de bir doktor, nasıl olsa beni bilgilendirir diye düşünüyorum. Mesela bir insan uyuÅŸturucuyu bırakmaya çalışırken, zincir çok kolay kırılabilirmiÅŸ. Herhangi bir ÅŸey, uyarıcı olabilirmiÅŸ. Madde kullanmak bir dürtü. ‘‘Dürttü’’ derler ya, onun gibi bir ÅŸey. Bir yıl sonra arkadaÅŸlarıyla ders çalışmak için Taksim'e gitti. Birileri ‘‘İyi bir ÅŸey var verelim’’ diyor, bu kadar basit ve zincir kırılıyor. Eroin tekrar hayatına girdi. Bu sefer n'aptınız?- Amatem'e gittik. Demek ki, bir önceki tedavi iÅŸe yaramamıştı. Amacımız, farklı kurallarla daha sıkı bir takip. Ben isterdim ki, Amatem'in doktoru Metadon'dan söz etsin. Etmedi. ‘‘Hastaneye yatırabiliriz’’ dedi. ‘‘Şu anda bu iÅŸlere bulaÅŸmış 3 kiÅŸiyi tanıyorsa, orada 5 kiÅŸiyi tanımayacak mı?’’ ‘‘Haklısınız, iÅŸin o kısmı da var’’ dedi, biz de ÅŸehir dışı olanağını deÄŸerlendirdik. 9 haftalığına Batman'a gitti. Anneannesi var orada. 8-9 kiÅŸiler, aile ortamı. Ben de gittim 10 gün kaldım.Batman'a gitmesi ölümünden ne kadar önce...- Üç hafta önce. Kaldığı evin adresini hiçbir arkadaşı bilmiyor. Cep telefonu yok, birilerini aramak istediÄŸi zaman arkadaşımın telefonunu kullanıyor. Arkadaşım da hemen bana hangi numaraları aradığını söylüyor ben o numaraları arıyorum, kiminle konuÅŸtuÄŸunu öğreniyorum. Yani her ÅŸey kontrol altında zannediyoruz. Selen'in de keyfi yerinde. Cümbür cemaat Mardin'e, Midyat'a, Nemrut'a, gidiyorlar. Gerçi, sonradan erkek arkadaşı Ä°lkay, ‘‘Batman'dayken de zincir kırıldı!’’ dedi. Böyle bir ÅŸey varsa, Ä°lkay yollamıştır. Bir kere kitaplar gitti Batman'a. ‘‘Onun içine mi koydu?’’ diye obsesif ÅŸeyler düşünmeye baÅŸladım. Ama tabii o zamanlar böyle bir ihtimalden habersiz olduÄŸum için rahatım.Peki Batman'dan sonra...- Sürekli dipdibeyiz. Neredeyse, hiç yalnız kalmadı. Bir kere köpeÄŸini Petshop'a götürdü. ‘‘Hemen dönerim’’ dedi. Huzursuz oldum. Sonradan itiraf etti, erkek arkadaşı Ä°lkay'ın doÄŸum günüymüş, o arabayla gelmiÅŸ, bir tur atmışlar. Zincir o gün bir kere daha kırılmıştır. Ama enjeksiyonla deÄŸil, bir ÅŸeyler koklamıştır. Çünkü o arada, sürekli Amatem'e gidiyoruz ve idrar testi yapılıyor. Hepsi negatif çıkıyor. Gerçi, maddeyi üç gündür kullanmıyorsanız negatif çıkıyor. Sonra da ana-kız birlikte Paris'e gittik. Döndük. Daha valizimizi açmamıştık. Peki son gece... - Erkek arkadaşı Ä°lkay için Paris'ten aldığı botları götüreceÄŸini söyledi. DoÄŸum günü hediyesiymiÅŸ. ‘‘Gitme’’ diyemedim. Gece 11'de telefonla konuÅŸtuk: ‘‘Yarın sabah kahvaltıya geliyorsun deÄŸil mi?’’ ‘‘Tamam anneciÄŸim.’’ Kızınızın nasıl öldüğünü biliyor musunuz?- Hayır. Ä°lkay'la buluÅŸmaya gitti. Yanlarında bir gazeteci arkadaÅŸları da var. Vatan Gazetesi'nde çalışıyor, adı Ayhan. Ben de tanıyorum onu. Hatta, Batman'dan geldikten sonra ‘‘Vatan Gazetesi'ne gidiyorum’’ dedi. Ben de Ayhan'a telefon açtım: ‘‘Taksim'e filan gitmek isteyebilir. N'olur evladım beni haberdar et.’’ ‘‘Gülüm Teyze, sen hiç merak etme. Tuvalete gitse bile yanında olacağım’’ dedi. MeÄŸer Selen'e annen aradı beni diye söylemiÅŸ, bizimki de eve gelince, ‘‘Sen benim arkadaşımı nasıl ararsın?’’ diye bozuk attı.Öldüğü gece Ayhan da mı oradaymış?- Evet. Ve ben sonradan ‘‘ÇocuÄŸumun ölümüne sebebiyet verdin!’’ diye telefon açtım ona. Çünkü Selen beni aradıktan sonra hep birlikte Taksim'e bir kulübe eÄŸlenmeye gitmiÅŸler. Ayhan beni arayabilirdi, uyarabilirdi. Ayhan uyuÅŸturucu kullanmıyor, daha hassas olması gerekirdi. Sabaha karşı eve dönüyorlar. Eroini yapıyorlar, Selen kötüleÅŸiyor ve ölüyor.Peki Ayhan ne diyor?- ‘‘Çok uykum vardı ben yattım’’ diyor. Sen bu zıkkımı kullanmıyorsun ve bu kızın bırakmaya çalıştığını biliyorsun. E o zaman engel ol! Al elinden ve at! Peki Ä°lkay'la görüşmesini engellemeyi niye düşünmediniz?- Selen'in bütün arkadaÅŸları bana ‘‘İlkay onun kötülüğünü istemez. N'olur inanın’’ diyordu. Ä°nsan inanmak istiyor. Zaten kızım elinden geleni yapıyordu. Bir de sevgilisine doÄŸum günü hediyesini vereceÄŸi gün ‘‘Hayır görüşme onunla’’ mı deseydim? Diyemedim...Â
button