Türkiye’ye geliyor ama tek bir bilet kalmadı

Güncelleme Tarihi:

Türkiye’ye geliyor ama tek bir bilet kalmadı
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 12, 2012 00:00

Leyla Postalcıoğlu (31) Almanya’da yaşayan bir dansçı. Ünlü dans okulu Folkwang Hochschule Essen’de eğitim alıp altı sene Kassel Devlet Tiyatrosu’nda kadrolu olarak çalıştıktan sonra Berlin’e taşındı. İlk projesi ‘Roof’la Berlin 100grad Bağımsız Tiyatro Festivali’nde ödül kazanan genç dansçının 14-15 Mayıs’ta İKSV Salon’da sunacağı gösterinin biletleri günler öncesinden tükendi.

Haberin Devamı

1981’de İstanbul’da doğan Leyla Postalcıoğlu Alman Liseli. Dans kolunu yürüten Gülden Erçin ve Gerhard Nurtsch sayesinde dans tiyatrosuyla tanışan Postalcıoğlu, Emel Alper yönetimindeki Dans Akademik’te bale eğitimi aldı. Lisenin son iki yılında Geyvan Mcmillan’ın desteğiyle Yıldız Teknik Üniversitesi’nde misafir öğrenci olan Postalcıoğlu daha sonra Essen’deki Folkwang Sanat Üniversitesi’nde eğitimini tamamladı. Essen’den sonra Tayvan’a giden Postalcıoğlu yurtdışı macerasını şöyle anlatıyor: “Dans tiyatrosunun kalbi Essen’de atıyordu. Eğitimimin son senesinde o zamanlar çalıştığım Wu Kuo-Chu ile Wuppertal Tiyatrosu’nda bir projede yer aldım. 2004’te Kassel Devlet Tiyatrolarında dans etmeye başladım. Tayvanlı koreografım Wu Kuo-Chu’yu 2006’da lösemiye yenik düştü ve bunun üzerine onun bir eserini sahnelemek üzere Tayvan’a gittim. 2010’a kadar Johannes Wieland yönetiminde Kassel‘de dans etmeye devam ettim. Altı yıl sonra bağımsız çalışmaya başladım. Şu anda Berlin’de kendi projelerimi gerçekleştiriyorum.”

Haberin Devamı

AİLEM TÜM GÖSTERİLERİME GELİR

Ailesinin desteğini her zaman hisseden genç dansçı onlara çok şey borçlu olduğunu söylüyor: “Annem kimyager, babam inşaat mühendisi. Herkesin çok çalıştığı ve işini severek yaptığı bir ailede büyüdüm.
Ablamı ve beni sanata yönlendirmek istediler. Belki başlarda geçici bir heves olarak görüp fazla güvencesi olmadığı için endişelenmişlerdir ama maddi ve manevi olarak her zaman yanımda oldular ve yapmak istediklerime saygı duydular. İş dünyasının içinden gelen insanlar olarak sanata düşkünlüklerini benimle birlikte keşfettiler sanki. Yurtdışındaki gösterilerime hep gelmeye çalıştılar.”

/images/100/0x0/55eaaa14f018fbb8f88ed5a9

BERLİN’DE BARDAKTA ÇAY İÇEBİLİYORSUN

Postalcıoğlu Berlin’de yaşamayı seçmesinin nedenini şöyle anlatıyor: “Berlin binlerce sanatçıyı barındıran bir şehir. Farklı köklerden insanların birbirini izlediği ve
dinlediği bir yer. Büyük bir şehir olmasına rağmen sakin.
Kendi çalışmalarıma yoğunlaşabileceğim, stüdyo kiralayabileceğim, gösteri izleyebileceğim, bisiklete binebileceğim ve cam bardakta çay içmek istediğim zaman zorlanmadan bu dileğimi gerçekleştirebileceğim bir yer. O yüzden Berlin’deyim.”

Haberin Devamı

ÖDÜL KAZANINCA İLGİ ARTTI

Bugüne kadar dans ettiği topluluklarla pek çok ödül kazanan Postalcıoğlu ilk kişisel ödülünü 130 kadar grubun katıldığı Berlin 100grad Bağımsız Tiyatro Festivali’nde kendine ait ‘Roof’ projesiyle kucakladı. Sanatçı, ödül kazanma sürecini şöyle anlatıyor: “Dansçı arkadaşım Benjamin Block’la bu projeye çok emek verdik, her şeyini kendimiz yaptık. Sıfır bütçemiz vardı. Çok az seyircili gösterilerimiz de oldu. Bunu kabullenmeye çalışırken bir anda ödül kazandık ve insanlar gösteriye ilgi duymaya başladı. Benim için en önemli nokta ödülü jürinin vermesi. ‘roof’ üzerinde çalışırken anlatmaya çabaladıklarımın ve sorguladıklarımın başkaları tarafından anlaşılması benim çok özeldi. Sanatta yarışmalara katılmayı doğru bulmuyorum. Festivalde verilen bu ödül bana devam etmek için güç vermiş oldu.”

Haberin Devamı

TÜRKİYE’DE DANS DIŞLANIYOR

14-15 Mayıs’ta İKSV’de sergileyeceği gösterinin biletleri şimdiden tükenen Postalcıoğlu bu konuya dair hislerini şu sözlerle anlatıyor: “İlk kez kendi projemle Türkiye’ye geliyorum. Bu benim için çok büyük bir sorumluluk. Çok heyecanlıyım. Tek dileğim emeğimizi izleyicilerle paylaşabilmek, onları düşündürmek. Türkiye’de dans dışlanmış bir sanat dalı. Sanat olduğunu sürekli kanıtlamak zorunda. Yeterince mekân ve finansal kaynak yok. Bu koşullarda üretebilen herkese saygı duyuyorum.”

İDOLLERİM PINA BAUSCH VE CHAPLIN

Postalcıoğlu’nun en çok etkilendiği sanatçılar Charlie Chaplin ve Pina Bausch. “O kadar etkilendim ki Almanya’ya onun sanatının yakınına gitmek istedim” diyen Postalcıoğlu Pina Bausch‘un ‘Tannhäuser Bacchanal’ adlı eserinde dansetme şansı yakaladığı için çok mutlu. Postalcıoğlu beğendiği diğer dansçılarla ilgili şunları
söylüyor: “Çalıştığım dansçıların sayısı arttıkça dansın farklı dillerde nasıl yorumlanabileceğine hayran kalmaya devam ediyorum. Dürüst kalmayı başarabilen her dansçıyı beğenerek izliyorum. Dans eden çocuklar beni birçok ünlü dansçıdan çok daha fazla etkiler.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!