Güncelleme Tarihi:
Geçen hafta yapmış olduğum çağrı inanılmaz sonuç verdi.
Gittikleri restoranlarda karşı karşıya kaldıkları olumsuzlukları yazan çok sayıda insandan e-mail mesajı aldım.
Doğru yolda olduğumuza inanıyorum.
Asıl önemli olan yemek yazarı olmayan müşterilerin restoranlarda nelerle karşılaştıklarıdır.
Aldığım tepkinin boyutları bana bir fikir de verdi.
Zaman zaman bu köşede Zagat rehberinden bahsettiğimi hatırlayacaksınız.
Ben New York'a gittiğimde bu rehberi bir an bile yanımdan ayırmam.
Bu rehberdeki restoran değerlendirmeleri tamamen müşterilerin tepkileri özetlenerek yapılır.
Anlayacağınız en ayağı yere basan rehberdir Zagat.
Bizim bu köşeyi de Zagat benzeri bir rehbere dönüştürelim mi, ne dersiniz?
Yazın şikayetlerinizi.
Ama keyif aldığınız noktaları da yazın.
Onları bu köşede kullanacağım.
Böylece biz de yemek seven ve dışarda yeme kültürü olan insanların tepkilerini buradan herkesle paylaşalım.
Hem ben bunun benim yapacağım değerlendirmelerden daha da sağlıklı olacağını düşünüyorum.
Çünkü birçok restoran sahibi benim yemek yazısı yazdığımı artık biliyor.
Bu yüzden ben bir restorana gidince bizim masada bu yüzden pek aksama olmayabiliyor.
Bilmem anlatabiliyor muyum?
Yazın bana ki bu köşeyi ve yemek yazarlığı mesleğini daha sağlıklı bir hale getirmeyi başaralım.
Mektupları biraz sonra aktaracağım.
Ancak önce geçtiğimiz salı günü Four Seasons Oteli'nde verilen bir yemeği anlatmak istiyorum.
New York'daki Four Seasons Oteli'nin Fifty Seven Fifty Seven restoranının şefi bayan Susan Weaver kısa süre için İstanbul Four Seasons'ın davetlisi olarak geldi.
Kendisi birçok ödül kazanmış ve New York'ta ismi çok bilinen bir şeftir.
İstanbul Four Seasons'daki Carlo Bernardini hakkındaki fikirlerimi ise bu köşeyi düzenli okuyanlar artık ezberledi.
Onun birkaç yıla kadar ya Paris, ya Londra, ya da New York'taki en önemli şeflerden bir tanesi olacağına adım gibi eminim.
Bu ikilinin yapacakları yemeğim muhteşem olacağını biliyordum.
Tabii ki yanılmadım.
O gece bir tad cennetindeydik adeta.
İşte o geceki mönü:
Keçi peyniri sosu, parmesan peynirli çörek ve fındık yağı sosu ile,
Kuzugöbeği mantarlı levrek, tatlı bezelye ve kremalı papates ile,
Kömürde domatesli kuzu kafesi, güveçte biberiyeli patates kreması ile,
Helva çikolatalı kek, beyaz çikolatalı dondurma ve espresso sos ile.
Bu olağanüstü lezzet fırtınasını Robert Mondavi Napa Valley Chardonnay 1996, Robert Mondavi Napa Valley Pinot Noir 1995 ve Robert Mondavi Napa Valley Cabernet Sauvignon 1994 ile kutladık.
Bu arada Robert Mondavi'nin Türkiye çıkarması da bütün hızıyla sürmekte anladığım kadarıyla.
Çünkü sadece bu yemek için Avrupa satış menajerleri bay Peter Ferguson'u yollamışlar.
Bravo adamlara, çok disiplinli çalışıyorlar geleceği çok parlak olan Türkiye pazarında sağlam yer tutmak için.
*
İşte okuyuculardan gelen bazı tepkiler:
- Liman lokantasında tuhaf bir olay yaşanmış. Okuyucum yemekten önce şarap listesi hakkında bilgi veren garsona ‘Kavaklıdere şaraplarından hiç yok mu?’ diye sorunca garson ‘Maalesef efendim. Doluca ile çalışıyoruz’ demiş.
İlerleyen saatlerde okuyucum başka bir garsonu başka bir masaya Yakut servisi yaparken görünce de kendi masasına bakan garsondan aldığı cevaba kesinlikle bir anlam verememiş.
Ben de veremedim.
Okuyucum bu olay dışında restoranda herşeyin ‘gayet iyi’ olduğunu da eklemiş.
*
Dr. Cengiz bey Alanya'daki ‘Janus Restaurant’tan şikayetçi.
Toplam sekiz kişi burada yemeğe gitmişler.
Sadece meze ısmarlayıp, rakı içmişler.
68 milyon lira hesap gelmiş.
İstanbul'da bile sadece mezeler için adam başı sekiz milyon lira ödenmediğin belirtip hesaba itiraz etmişler.
Müdür sadece yüzde 10 indirim yapmış, adam başı 7,5 milyonu bastırıp tatillerinin keyfini bozmamak için işi uzatmamışlar.
Bu arada meze tabağından seçtikleri mezelerin hiçbirinin mönüde yer almadığını da farketmişler.
Yani fiyatı görmeden ısmarlamak zorunda kalıyorsunuz mezeleri.
Cengiz bey istersem bana fişleri de fakslayabileceğini söylemiş. Gerek yok ona inanıyorum. Ancak inşallah 10 şişe filan rakı içmemişlerdir. Böyle bir durum varsa ben mahçup durumda kalırım Janus Restaurant'a karşı.
*
Hippo Grill.
Aman dikkat.
Daha yeni açılmana rağmen hakkında birçok şikayet gelmeye başladı.
Bu restoran hakkında yazan okuyucularımın hemen hepsi ‘Yemekler dışında herşey iyiydi’ diyorlar.
Açıkça söyliyeyim ben daha burada yemedim.
Bu söylenenlerin haklı olup olmadığını kendi lezzet anlayışıma göre size daha sonra anlatacağım.
Çünkü yemek sonuçta bir zevk işidir ve zevkler ve renkler tartışılmaz.
Onlara kötü gelen bana iyi gelebilir.
Bu doğal da bu kadar çok şikayet olması iyi değil. Mutfakta bir sorun yaşadıklarına eminim.
Bir kere mönüyü daha anlaşılır hale getirmeleri gerekiyor.
Porsiyonlar biraz daha büyümeli diyen okuyucularım da var.
Erdoğan Gülboy, soslar ve yemeğe eşlik için sunulan sınırsız patates dışında hiçbir yemeği beğenmemiş örneğin.
Bu arada restoranın adına kanan anne ve babaların çocuklarını da bu restorana götürmeye başladıklarını belirtmeliyim.
İlke olarak buna bir itirazım olmamakla birlikte restoranın zaman zaman çocuk bahçesine çevrilmesine birçok okuyucum isyan etmiş durumda.
Hippo Grill'e giden herkes mini etekli garson bayanların işlerini nasıl da canla başla yapmaya çalıştıklarından bahsediyor. Aferin onlara.
Mercimek fırına verilmeden de pişer!
Lezzet Dergisi ayın baklagilini ‘‘Mercimek’’ olarak seçti. Mercimek sadece mutfak külütürümüze girmekle kalmamış, cümlelerimize de girmiş yıllar önce. Atalarımızın aklına nerden gelmiş bilinmez, küçük kaçamaklar için ‘‘mercimeği fırına vermişler’’ deyimini bulmuşlar. Lezzet Dergisi de sizin için bol bol mercimekli yemek tarifi hazırladı. Ama onlar çok dikkatli davrandıklarını söylüyorlar bu konuda. Onların tarifleri arasında yanlış anlamalardan ‘‘kurtulmak’’ için fırına verilmeden pişen mercimekler de var. İşte biri...
Patatesli Mercimek Kızartması
Malzeme:
1 su bardağı kırmızı mercimek
3 patates
1 soğan
2 yumurta
3 yemek kaşığı un
1/2 demet maydanoz
kimyon, karabiber, kırmızıbiber, tuz
Salça Sosu Malzemesi:
1 yemek kaşığı margarin
1 yemek kaşığı salça
1 yemek kaşığı un
1 diş sarmısak
2 su bardağı su, tuz, karabiber
Hazırlanışı:
Mercimekleri suda hafif yumuşayana kadar haşlayın. Mercimekleri süzüp, aynı suda patates ve soğanı da haşlayın. Patatesler haşlandıktan sonra püre haline getirip mercimek, kimyon, karabiber, kırmızıbiber, tuz, yumurta, un ve kıyılmış maydanoz ilave edin. Karıştırarak harcınızı hazırlayın.
Bir tavada sıvıyağı kızdırıp bir kaşık yardımıyla harcınızdan kızgın yağa dökerek kızartın. Kaşığı her seferinde ıslatırsanız patates köfteleriniz yapışmaz.
Salça sosunu hazırlamak için margarini bir tavada eritip ezilmiş sarmısak, tuz, karabiber, salça ve unu ilave ederek kavurun. Suyu ekleyerek malzeme eriyene kadar kaynatın. Muhallebi kıvamına gelince ateşten alın.
Hazırladığınız salça sosunu servis tabağına alıp üzerine kızarttığınız patates köftelerini ekleyerek servise sunun.
Şavkay'dan yemek kursu
Tuğrul Şavkay ayda iki kez, Gaggenau Türkiye distribütörü tarafından gerçekleştirilen kurslarla yemek meraklılarına eşsiz bir fırsat sunuyor. İnterdekor'un Mecidiyeköy show room'unda 100 metrekarelik bir alanda verilen kurslar için herhangi bir ücret talep edilmiyor. Tuğrul Şavkay dört saat boyunca, dünya yemek kültürlerinden örnekler veriyor, yemek yapıyor ve mutfakta bilinmesi gereken bilgileri aktarıyor. Kursa katılmak için Gaggenau Yemek Klübünü arayıp randevu almanız gerek. Tel: 0 212 211 11 56