Güncelleme Tarihi:
Yetimhanelerde gönüllü çalışıyor ve bu konuda tek bir soruya bile cevap vermiyor. Anneannesinden öğrendiği gibi hayat ne kadar ağır gelirse gelsin metanetle gülümsüyor. Ne mutlu bize ki Türkiye’nin gururu Mavi markasının yüzü oldu. Yeni reklam filminde “Vay Vay Vaaay” onun için söylenecek
Mavi teklifi gelince neler hissettiniz?
- Heyecanlandım. Tekrar Türkiye’ye geleceğim için mutlu oldum. Türkiye’yi çok seviyorum. Mavi bildiğim ve sevdiğim bir markaydı, teklifin ondan gelmesi gururlandırdı açıkçası. New York’taki iki mağazasını da biliyorum. Markayı çok yaratıcı, enerjik ve pozitif buluyorum.
Türkiye dostu olduğunuzu biliyorum. Acun sayesinde iki kere geldiniz. Biz de sizi çok sevdik. Türk insanı sizde ne buldu, siz bizde ne buldunuz Allah aşkına?
- Aramızda çok özel bir bağ oluştu değil mi? Bunun bir formülü olduğunu zannetmiyorum. Evet şahane yemekleriniz var, insanlarınız çok sıcak, kültürünüze ve tarihinize büyük ilgi duyuyorum ama hiçbiri Türkiye’ye karşı hissettiklerimi açıklayacak kadar güçlü değil. Türkiye’nin hayatımda gerçekten çok özel bir anlamı var. Buraya her geldiğimde hep iyi şeyler oluyor. Üzgün ve moralsiz bile gelsem hemen sorunlar çözülüyor. Bu toprakların enerjisine ve uğuruna inanıyorum. Gerçekten burada evimde hissediyorum kendimi. Sanki burada doğdum. Bu söylediklerimde de çok samimiyim. Benimki içten gelen gerçek bir aşk.
Tam bir melezsiniz. Fransız, Portekiz, Amerikan, Brezilya, Kızılderili ve Karayip karışımı. Hangi ırk bünyenizde daha baskın?
- Hepsinden bir şeyler var. Bu yüzden Fransa’da Fransız, Amerika’da Amerikalı gibi hissedebiliyorum kendimi. Ama dans ederken yüzde yüz Brezilyalıyım.
Çocukluğunuzun nasıl bir evde geçti?
- Anneanne, babaanne, dedeler, anne birlikte yaşayan çok büyük bir aileydi bizimki. Hiç ayrılmadık. Brezilya’da çok yaygındır bu durum. Çocuklar hep kalabalıkta büyür. Herkesin yetişmemde bir payı var. Bu yetiştirme konusunda bizimkiler iyi bir iş çıkardı. Geleneksel ve sıkı bir aileydik. O zamanlar beni çok kısıtladıklarını düşünürdüm ama şimdi iyi ki de beni o partilere, konserlere göndermemişler diyorum. Erkek arkadaşımın olabilmesi için bütün ailenin onay vermesi gerekirdi mesela.
Kaç kardeşsiniz?
- Üç. İki küçük erkek kardeşim var. Cailo 11 yaşında, Netan 14 yaşında. İkisi de çok yakışıklı.
Bir röportajınızda rol modelim annem demiştiniz...
- Aslında annem değil anneannem. Tabii annemi de anneannem yetiştirdiği için ondan da çok etkilenirim ama asıl anneannem.
Nasıl bir kadın o? Ondan öğrendiğiniz en önemli hayat dersi nedir?
- Çok zarif bir kadındı. Bana her koşulda güler yüzlü ve kibar olmam gerektiğini öğretti. Hiç şikayet etmez. Hem çok tatlı hem de çok güçlü. En zorlu anlarda bile gülerek metanetini korur. Ben de aynını yapmaya çalışıyorum. Kulağa kolay gibi geliyor ama insan bazı anlarda gerçekten zorlanıyor.
DUYGULARIMIZA HAKİM OLALIM ONLAR BİZE DEĞİL
Gerçekten çocuk denecek yaştan beri modelsiniz değil mi?
- Evet 12 yaşındaydım. Şimdi 30.
Nasıl geçti bu yıllar?
- Eğlenerek. Ben 12 yaşındayken yaşıtlarım piyano dersine, bale kursuna giderdi. Ben eğlenmek için reklam filmi çekimlerine giderdim. Model olmak gibi bir planım yoktu. Ne modacıları tanırdım ne de fotoğrafçıları... Doktor olmak istiyordum. 15 yaşında yine sadece eğlenmek için bir modellik yarışmasına girdim. Kazanamadım. Derece almadım ama New York’tan teklif aldım. Ondan sonra her şey hızlı ve seri ilerledi. Bir sürü iş geldi. Üç yıl sonra da Victoria’s Secret için podyum teklifi... O gün bugündür böyle devam ediyor.
Peki hep mi eğlendiniz? Tatlı hayatın acıya döndüğü, sizin tası tarağı toplayıp ülkenize gitmek istediğiniz dönemler hiç mi olmadı?
- Elbette zor dönemlerim oldu. Zorluklar olmasa sıkıcı bir hayat olurdu. Ben zorluklarla eğlenirim. Bizi büyüttüğünü düşünüyorum. Bu yüzden pes etme noktasına asla yaklaşmadım. Hiçbir zaman işimle ilgili bir umutsuzluk yüzünden Brezilya’ya geri dönmeyi düşünmedim.
Özgüveniniz, egosuz duruşunuz ve pozitifliğiniz nereden kaynaklanıyor?
- Özgüvenle ilgili benim de zaaflarım olabiliyor. Olmaması mümkün değil, hepimiz insanız. Yüzde yüz her zaman kendine güvenmek mümkün değil. Önemli olan hayatınızı etkilemesine izin vermemek. Sorduğunuz kaynağın cevabı yine anneannem herhalde. Ama bu noktada kadınlara bir mesajım olacak: Kadın duygusallığıyla ilgili bir mesele bu. Hanımlar duygularımızı kontrol etmeyi öğrenmeliyiz, duygularımız bizi kontrol etmemeli. Biz onlara hakim olmalıyız, onlar bize değil.
Dünyanın en güzel kadınlarından biri olduğunuzu sık sık unutuyor musunuz mesela?
- Hiç düşünmüyorum ki, aklıma bile gelmez. Bence güzellik görünüşün çok dışında bir olgu.
Her şeye nasıl yetişiyorsunuz? İyi bir eş, iyi bir anne ve bir süper model olmanın dengesini nasıl kuruyorsunuz?
- Bu iş organizasyon işi. Harika bir ajansım var. Ama hiç kolay değil gerçekten.
Bence annelik demek sonsuz bir vicdan azabı demek. Katılıyor musunuz?
- Evet, kesinlikle, yüzde 100. Aynen senin gibi hissediyorum. Yalnız değilsin. Ama bu iyi bir his biliyor musun? Bir annenin çocuğuna karşı vicdan azabı çekmesi onu önemsediğinin ve her zaman elinden gelenin fazlasını yapmak için çabalayacağının kanıtı.
GERÇEK AŞK BİR KEZ YAŞANIR
Aşk tanımınız nedir? Sizce insan hayatta kaç kere aşık olur?
- Gerçek aşk bir kez oluyor. Tabii ki insanın bazen kafası karıştığı bazı ilişkilerini aşk zannettiği de kabul ediyorum. Aşk nazik bir çiçek gibidir, şefkat ister, emek ister. Ve bence nazik olunduğunda gerçek aşk sonsuza kadar sürer. Çok bireysel bir çağda yaşıyoruz, insanlar hızla bencilleşiyor. O yüzden aşkı bulmak zor. Halbuki aşk paylaşım ister. Çiftler karşılıksızca birbirlerini mutlu etmek için çalışmalı.
Bir erkeğe aşık olabilmeniz için o erkeğin neler yapması gerek? Eşiniz Marco Jaric ne yaptı mesela? Hani insanlar saniyenin onda biri gibi bir sürede aşık olurlarmış ya sizin ki de öyle miydi?
- Yok değildi. Bizimki zamanla güçlenen bir duyguydu. Onu ilk gördüğümde elbette çekici buldum. Ama zamanla aşık oldum. Yavaş yavaş, onu tanıdıkça. Kişiliğine, espri anlayışına, zekasına, sporcu ve atletik yapısına hayran olmaya başladım. Zamanla beni büyüledi. Kocam bana çok şey öğretti, hâlâ da öğretiyor. Onun sayesinde daha iyi bir insan oldum. Bence gerçek aşk da tam da bu olmalı. İnsanlar birbirini daha iyi hale getirmeli. Birbirlerini geliştirmeliler.
Kaç çocuğunuz olsun istiyorsunuz?
- Bir planım yok ama çocukları çok seviyorum. E malum büyük aile insanıyım.
Kızınızla birlikte yaptığınız ve en keyif aldığınız şey ne?
- Her saniye benim için kazanç. Ne yaptığımızın hiç önemi yok, birlikte olalım yeter. Onun güldüğü anlar hissettiklerimi kelimelerle açıklayamam. Çocuk parkına gidiyoruz, resim yapıyoruz, dans ediyoruz. 3 yaşına geliyor ama boyu inanılmaz uzun. E babası 2.07 m boyunda... Yakında evin cücesi olarak kalmaktan korkuyorum.
MAKSAT AYAK ALIŞSIN
Mavi Jeans 50 ülkede, 4 bin noktada ürünlerini satan global bir marka. Geçen yıl 20’nci yıllarını kutladılar. ABD’de, Kanada’da, Rusya’da ve Avustralya’da aynı derece de alkışlanıyorlar. Sık sık tekrarladıkları gibi her sene ‘daha da çok’ oluyorlar. Adriana Lima işbirliği şimdilik Türkiye pazarına özel bir kampanya. Ama önümüzdeki kış için süper modelle global bir reklam kampanyası da çekmeye niyetliler. Yani bunu birbirlerine ısınma, alışma evresi olarak kabul edebiliriz.
DENİM O DENİM
Adriana Lima’nın seksiliği, cazibesi, sıcaklığı ve neşe saçan haliyle ilham kaynağı olduğu Mavi İlkbahar/Yaz 2012 koleksiyonu, şehir gezginlerinin fotoğraf günlüğünden besleniyor. Başrolde Mavi mutfağının en çarpıcı ürünü jean var. Jean’ler farklı yıkama ve renkte jean gömleklerle kombinleniyor. Buna da ‘Denim o denim’ deniyor. Kırmızı, sarı, yeşil ve mavinin en canlı tonları İlkbahar-Yaz koleksiyonuna damgasını vuruyor. Sadece pantolonlar değil, jean şort ve etekler de canlı renklere boyanıyor, çiçek baskılarıyla yazı müjdeliyor. Mavi’nin zamansız, klasik basic koleksiyonu farklı renk ve model seçenekleriyle gardıropların vazgeçilmezi oluyor.