Güncelleme Tarihi:
Daha çok kültür, sanat projeleri, sosyal faaliyetleri ve eğitim çalışmalarıyla öne çıkan bir kız yurdunu andırıyor. Evet, demir parmaklıkları, tel örgüleri, nöbetçi askerleri ve avluda asılı çamaşırlarıyla gerçek bir cezaevi burası. Hem de 1928’den beri. Ancak bu cezaevinde artık, tahmin edebileceğimizden çok farklı şeyler oluyor: Okuma yazmadan bilgisayara, resimden kuaförlüğe kurslar, film festivalleri, 14 Şubat etkinlikleri, tiyatro ve senaryo çalışmaları, kitap söyleşileri ve imza günleri gibi... Neredeyse her hafta ünlü bir yazar, şair, yönetmen, film oyuncusu, şarkıcı, tutuklulara konuk geliyor. Yani cezaevi sakinleri, kendi "özgür" hayatlarında sahip olamayacakları pek çok şansa sahip burada. Cezaevine girmeseler belki de hiç yapmayacakları şeyleri yapıyorlar.
Bir cezaevi ki koridorlarında Avrupa Birliği projelerinden söz ediliyor. Yabancı parlamenterlerden Türk siyasetçilere, bakanlardan belediye başkanlarına, üniversite hocalarından şarkıcılara, yönetmenlere, yazarlara ünlü konuklarının sayısı neredeyse bir kültür merkezininki kadar fazla. Kapıları tüm STK’lara açık.
Avlularında dayak ve işkence sesleri yerine Klasik Türk Müziği’nden pop müziğe şarkı nameleri yankılanıyor, salonlarında semadan tangoya gösteriler izleniyor, sağlık eğitimi veriliyor, "Nasıl mutlu oluruz?" tartışılıyor, film kritiği yapılıyor. Kuaföründe kuaförlük, atölyelerinde biçki-dikiş, resim, bilgisayar, İngilizce, okur yazarlık eğitimleri ve sertifikaları veriliyor. Yemek dersleri, en ünlü ustalardan, mesela Emine Beder’den alınıyor. Ünlü yazarlar, kitaplarını dikkatlice okumuş tutuklu okurlarının sorularıyla terliyor.
Şarkıcı Nil Karaibrahimgil gitarını kapıp çıkıyor karşılarına. Birlikte "Bütün kızlar toplandık"ı söylüyorlar: "Ben miyim hapse tıktığım, neden suçlu kılıklıyım, söyle gardiyanım çok yatar mıyım?" Soruyorlar:
- Dışarısı nasıl?
- İnsan neresi içerisi, neresi dışarısı bilemiyor ama şimdi hariçten gazel okuyacak değilim. Bir yere kapatılmak, hapse girmek, yıllarca duvarın öbür tarafını görememek nedir bilmem. Ancak dışarıda bir şey yok. Sizin yüzünüz daha fazla gülüyor.
FİLM FESTİVALİ BİTİYOR İMZA GÜNÜ BAŞLIYOR
Yönetmen Fatih Akın, son filmi Yaşamın Kıyısında’nın bazı sahnelerini orada çekiyor. Sunucu Ali Kırca ve şarkıcı Edip Akbayram, bir 14 Şubat Sevgililer Günü’nü, orada kadın tutuklularla geçiriyor; çoğunun güzelliğine, bakımlılığına, Türkçelerinin ve duygularını ifade edişlerinin kusursuzluğuna şaşırıyorlar. Önlerinde sahneye çıkıp en güzel şiir okuyanı seçiyorlar. Kırca, "Bir cezaevinin konferans salonunda değil, bir üniversitenin amfisindeydik sanki" diyor.
Burası, Türkiye’nin tek kapalı kadın cezaevi. Burada hayat diğer cezaevlerdekine hiç benzemiyor. Genç bir tutuklu, "Bazen sabahları çok erken kalkıyorum, koşturmak için" diyor. Cezaevi ve koşturmak? "Evet, bazen o kadar yoğun oluyoruz ki, bir gün yetmiyor."
Bu cezaevinde tutuklular ünlü senaristlerle birlikte öykü yazıyor, ünlü tiyatroculardan oyunculuk dersi alıyor, vizyondaki bütün filmleri seyredip yönetmenleriyle, oyuncularıyla söyleşiyor, film festivali düzenleyip en iyi filmi seçiyor. Yeni kurulan Kitap Kulübü her hafta bir kitap seçiyor. Yayınevinden o kitaplar alınıp tutuklulara dağıtılıyor ve bir hafta sonra kitabın yazarı cezaevine konuk olup tutuklularla söyleşiyor. İlk söyleşiyi yazar Ayşe Kulin yaptı, geçen hafta Profesör Doğan Cüceloğlu konuktu, haftaya da eleştirmen Doğan Hızlan geliyor.
OKUMAM YAZMAM YOK AMA BIRAKIN HAYATIMDA BİR YAZAR GÖREYİM
Cezaevinde "Kasımpaşalılar" denilen geniş bir grup barınıyor. Onların hayata bakışı ve davranış tarzları, bildik cezaevi görüntülerini hatırlatıyor. Avluda bizi görür görmez, "Başbakan bizi duysun, af istiyoruz" diye bağırmaya başlıyorlar. Her biri başka bir sorunu için, cezaevi müdürünün etrafını sarıyor.
Cezaevinin sosyal ve kültürel etkinliklerine daha çok, çoğunluğu lise ve üniversite mezunlarından oluşan grup katılıyor. Ancak hiç okuma yazması olmayanların ilgisi de yok değil. Önceki hafta yapılan Ayşe Kulin söyleşisine, daha önce listeye adını yazdırmayan iki kadın da katılmak istemiş. Psikolog Yücel Sözer’in, "Kitabı okudunuz mu?" sorusuna "Okuma yazma bilmiyorum, ama hayatımda ilk defa bir yazar göreceğim. Ne olur katılayım" cevabı veren tutuklu, konuşmaları ilgiyle izlemiş. Cezaevi, kör sakinlerine sözlü kitap olanağı da tanıyor. Nitekim onlardan biri Doğan Cüceloğlu kitaplarının hayranıydı ve Cüceloğlu’na, "Size mektup yazabilir miyim?" diye sordu.
GAZETEDE OKUDUKLARI FİLMİ İSTİYORLAR, OYNUYOR
Avlulardan birinde İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin yaptığı seramik, aydınlık görünümlü bir pano var. Üzerinde Atatürk’ün şu sözleri yazılı: "Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın." Cezaevi ise önemli bir bölümü itilmiş kakılmış, şiddet görmüş, göstermiş kadınlarla dolu. Ancak Müdür Güngör Altın, "Burada 421’i tutuklu, 150’si personel olmak üzere 600’e yakın kızım var. Cezaevi imajını değiştirdik. Suçlandıkları konuları, alacakları cezaları hiç konuşmuyoruz. Geleceğe bakıyoruz. Kültürel açıdan neye ihtiyaçları varsa karşılıyoruz. Tek örneğiz, şimdi diğer cezaevlerine bilgi ve eğitim veriyoruz."
Cezaevinin psikoloğu Yücel Sözer de "Faaliyetlerimize ilgi çok yüksek. Diğer etkinlikler nedeniyle on gün film gösteremedik, hemen talep ettiler. Gazetelerden okuyup kendileri seçiyorlar filmi. Şimdi Melekler Şehri’ni istiyorlar. Haftada iki gün film gösterimi yapıyor, sonra da üzerine konuşuyoruz. Bu bir çeşit terapi oluyor. Böylece nitelikli bir izleyici kitlemiz oluştu" diye anlatıyor.
PROF. DOĞAN CÜCELOĞLU:
Burada örnek alınacak sağlıklı ortam var
Prof. Doğan Cüceloğlu konuşuyor. "Ben burada olmayı seçtim. Bilmiyorum siz seçtiniz mi?" diyor. Sonra Adana’dan Saniye Çelik’in hayat öyküsünü kaleme aldığı Bir Kadın Bir Ses adlı kitabı ve genel olarak insan ilişkileri üzerine konuşmaya başlıyor. İzleyiciler en çok Cüceloğlu’nun "Bu ülkede 16 yaşında ölüp 70’inde gömülen çok kadın var" cümlesine katılıyor. İçlerinde lisedeyken Cüceloğlu’nun kitaplarından etkilenip pedagoji okumaya karar veren ve okuyan Dilay da var. Dilay, Cüceloğlu’na psikolojik sorular soruyor: "Bazen buraya iyi ki gelmişim diyorum. Çünkü dışarıdayken başıma gelen her kötü olayda başkalarını suçlama eğilimim vardı. Şimdi hata yaptım ve bedelini ödüyorum, diyorum. Yine de çelişkiliyim. Hangisini düşünmeliyim?"
Hepsi, Cüceloğlu’na, söyleşi çıkışında, "Burada örnek alınacak sağlıklı bir ortam var. Dışarıdaki sağlıksız ortamdan sonra çok iyi geldi bana. Bazen üniversitede bile öyle saçma sorular soruyorlar ki" dedirtecek şekilde dinliyor.
HAYAL KURMAK SERBESTTİ, KURDULAR
Projenin adı Hayal Kurmak Serbest. Senaryo Yazarları Derneği tarafından Bayrampaşa ve Paşakapısı cezaevlerinde gerçekleştirildi. Levent Kazak ve Haluk Ünal’ın yönettiği proje için iki cezaevinde de film öyküsü atölyeleri kuruldu ve tutuklularla çalışıldı. Yine onlarla bir film festivali düzenlendi. Amaç, "hayal kurmanın özgürleştirici, yaşam kaliteci etkisini dezavantajlı gruplardan biri olan tutuklularla buluşturmak, ülkemizin insan hakları standartlarının yükseltilmesine katkıda bulunmak"tı. Ayrıca tutuklular yaratıcılıklarını keşfedecek, kendilerini ifade yeteneklerini geliştirecek, farklı bir meslekle tanışacaktı. Gaye Boralıoğlu, Birol Güven, Levent Kazak, Macit Koper, Hüseyin Kuzu, Ömer Lütfi Mete, Safa Önal, Barış Pirhasan, Neşe Şen, Haluk Ünal gibi senaristler gruplara ayrılan tutuklularla günlerce atölye çalışması yaptı, kimi çalışmalara Uğur Yücel, Fatih Akın gibi isimler de katıldı ve birlikte kısa ve uzun metrajlı film öyküleri yazıldı. Paşakapısı’nın sakinleri bunu çok sevdi. Kimi tek başına, kimi gruplar halinde, ama gerçek bir cinayet öyküsü, ama koğuşta geçen bir komedi, yazdılar. Şimdi bu öykülerden uygun olanlar senaryoya ve filme dönüştürülecek.
ERKEKLER BİR KADIN ÖYKÜSÜNÜ KADINLAR KURTLAR VADİSİ’Nİ SEÇTİ
Cezaevinde yapılan film festivallerinin şaşırtıcı sonuçları da olmuyor değil. Mesela son "Film Festivali"nde, geçen yıl vizyona giren filmler arasında yapılan yarışmada Bayrampaşa Cezaevi’nde kalan erkek tutuklular, Mersin’in bir köyünde bir tiyatro oyunu sahneye koyan kadınların öyküsünü anlatan Oyun’u birinci seçerken, Paşakapısı Cezaevi’nin kadın tutukluları, Dün Gece Bir Rüya Gördüm’le birlikte Kurtlar Vadisi’ni ilk ikiye sokuyor. Cezaevi Psikoloğu Yücel Sözer, bu durumun analizini sosyologlara bıraktıklarını söylüyor.
ÜNİVERSİTEDE BİR ŞEY OLAMADIM BURADA OLDUM
Gül Palabıyık (25) üç yıldır cezaevinde, daha ne kadar yatacağı belli değil henüz. Sender’in senaryo
PAŞAKAPISI CEZAEVİ’NİN PROFİLİ
1799’da Osmanlı padişahı 3. Selim tarafından av köşkü olarak yaptırıldı. 1918-1923 arasında rahibe okuluydu.