Güncelleme Tarihi:
Bütün mesajlarınız için teşekkürler. Gelecek hafta da bu yoğun ilginizden dolayı, ‘Türkiye Nasıl Başarabilir’ sorusunun size özel cevabını bekliyorum, munir@munirarikan.com adresime.
Hepinize teşekkür ederek başladım ama genel olarak mesajlarınızda değinmediğiniz bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Size. Kendinize. Türkiyem, bu güzel ülkem Sizinle, Sizlerle, bizimle, bizlerle kalkınacak. Dolayısı ile verilen örneklerin, yapılan tavsiyelerin Sizlerle ilgili olması lazım.
Kendimden bir örnek vererek başlamak istiyorum. Bir Sivil Toplum Kuruluşunda (ücretli J) seminer vermek üzere Pazar sabahı eşim Sema Hatun ile birlikte yola koyulduk. Brunch ve sonrasında seminer var. Nereden bakarsanız bakın 4 saat evde yokuz. Dolayısı ile çocuklarla ilgilenmek üzere Annem (Kayınvalidem) akşamdan bize gelmişti. “Bi’tanem.” dedi, eşim. Ağlamaklı. Sabahleyin İkbal (bizim 4 yaşındaki oğlumuz. 2 numara) yataktan kalkar kalkmaz yaşasın anneannem bizde diyerek annemin yanına gidip, sarılmış ve yanaklarından öpmüş. Annem de “Bunlar başka yavrum” demiş. Bunlar başka…
Evet. Eşim Çerkez. Ve tamamı Çerkez Aile’deki tek Türk damadım. Ama Kayınvalideye davranışlarım, Çerkezlerin Çerkezlere davranışından en az 10 kat daha iyi. Ve Kayınvalidemin o ‘bunlar başka’ sözünün altındaki gerçek, eşimle kurduğum içten samimi diyaloğa dayanıyor. Onun memnun olduğu bir eş olmama dayanıyor. Onun ailesine saygı duymama, onun ailesini sevmeme, kayınvalidem bize geldiğinde çocuklardan önce ellerine sarılıp öpmeme dayanıyor. Ben öpünce çocuklarım da öpüyor. Ben sevince çocuklarım daha çok seviyor. Hâlbuki diğer ailelerde gördüğüm gibi, ben soğuk dursam, mesafe koysam, inanın çocuklar öz be öz anneannelerinden soğuyacaklar. Örnekleri Siz de kendi hayatınızdan görüyorsunuzdur.
Arabada ağladık avunduk. Evde her ne zaman bir güzellik zuhur etse, hemen o davranışın benimle ilişkisinin kurulması muhteşem bir şey. İyiliklerin sizden bilinmesi kadar güzel bir şey yok şu dünyada.
Peki, size bunları niye anlatıyorum? Evdeki kayınvalidenin benden razı olması, kayınvalidem beni çok sevince eşimin de mutluluktan uçması, annelerini bu şekilde gören yavrularımızın da insan sımsıcaklığı ile sevecen, sempatik, güler yüzlü ve cana yakın olmalarının Türkiye’nin kurtuluşu ile ne alakası var? Nasıl olmaz? Hepimiz normal yurdum insanı değil miyiz? Bizlerin toplamından oluşmuyor mu bu cennet vatan? O halde, her birimizin birey olarak kendi içinde mutlu ve yine bir birey olarak kendisi ile iletişimde olanlardan razı olmasından daha büyük bir kazanç var mı acaba?
Bana yolladığınız maillerde işte bu nokta yoktu. Size uzak konularla ilgili çözümler, kurtuluşumuzu asla sağlayamaz. Kurtuluşumuz, mutluluğumuz, başarımız bizimse eğer, bize ait şeylerden oluşmalıdır. Yani bizden. Dolayısı ile ‘Türkiye Nasıl Kurtulur’ yazı dizisinde, tüm yazıların, hayatın gerçek kahramanlarına yani size ait olması gerekir. Ben ailemde üvey ya da öz, erkek tarafı ya da kız, aile bireylerimin benden razı olduğu, beni sevdiği, saygı duyduğu, güvendiği bir fert olmalıyım. Onları en yakınında olan ben mutlu etmeyeceksem, kim mutlu edecek? TV dizileri mi?
Evet, gelecek hafta daha çok kendinizle ilgili, ben şunu yaparsam, ben bunu yapmalıyım, ben bunu yaptım türünden örneklerinizi bekliyorum.
Yapı Kredi Bankasından O.Coşar, “ne yazık ki, bizler en kötü günler dışında birbirine kenetlenemeyen bir ulusuz” diyor mesajında. İşte kendi ailemden verdiğim yukarıda örnek bunun içindi. Bu kenetlenme nereden başlayacak? Ailede, okulda, iş yerinde, sportif (!) maçlarda kan gövdeyi götürüyor. Toplum bunların bileşkesi değil mi? Ailede kenetlenme olmadan, toplumsal kenetlenmeyi, ailede mutluluk olmadan toplumsal mutluluğu ve en yakınımızdakilerden güzellik görmeden, toplumsal huzuru yakalamak mümkün mü?
Almanya’dan Özkan, Almanların ne kadar ön yargılı olduğunu anlatmış. Peki çözüm? Almanlar çok ön yargılı ama ben ön yargımı şu şu şekilde aştım deseydi, o kadar mutlu olacaktım ki? Yani yargılayarak gelişim olmaz. Gelişim sorgulamada ve o sorgulama sonrasındaki elde edilen güzel bulguları uygulamadadır.
İstanbul’dan Ugur Arslan bizleri neden bu kadar boş yetiştirdiniz Münir Amca diyor. Gençlerin kafası karmakarışık diyor. Özümüze sahip çıkmak lazım diyor. Ama ben sevgili Uğur’dan kişisel olarak yaptığı bir sahip çıkma öyküsü bekliyorum.
Almanya’da yüksek mühendis olarak çalışmış Okay YALGIN, Benim gördüğüm ve izlediğim kadarıyla Almanlar bir kere dünyanın en mükemmeliyetçi ve en çalışkan milletlerinden biri. Zaman ve para kavramını çok iyi biliyorlar diyor. Tarihsel yanlışlarımız üzerinde duruyor ve toplumsal barış ve çalışma ahlakını öneriyor. Kar yağınca sabah 06:30 da dükkanının önünü temizleyen yaşlı Alman kadınlarla bizde dükkan açmaya bile üşenen esnafları kıyaslayalım diyor. Elbette kıyaslayalım. Ama Sevgili Okay’dan kendi başarı öyküsünü bekliyorum.
Hasan Yaylacı eğitime önem verelim diyor. Ben kendisinin eğitime nasıl önem verdiğinden bahsetmesini bekliyorum.
Metin Türk, Türk insanı gücünü, aklını, keskin zekâsını para, saltanat ve iktidar hırsına değil de her şey TÜRKİYE için diyerek memleket için kullanırsa kalkınırız diyor. Ben de Metin’in bunu nasıl başardığını öğrenmek istiyorum.
Kısmet Payım, “böyle bir soru sorarak okuyucuların okuma eyleminden düşünme ve çözüm bulma eylemine katkıda bulunduğunuza çok sevindim” diyor. Çocuklarımızı yetiştirelim ve gençlerden şikâyet etmeyi bırakalım ve biraz da “ebeveyn olarak çocuklarımızı yetiştirirken nerede hata yaptık?” sorusuna cevap verelim diyor. Bunu kendi hayatından örneklerse, bize muhteşem bir katkıda bulunmuş olacaktır. Bekliyorum.
Mirat İlal, Almanya’da saat 22.00’den sonra ışığı yanan ev göremezsiniz biz de ise ışığı 01.00’den önce sönen ev yok diyor. Kabarık kredi kartı harcamalarının yol açtığı felaketlere de değinmiş. Her iki konudaki çözüm önerisini bekliyorum.
Ahmet Çakır, Bir de, bana gore, hayatta alt edilemeyecek milletler var. Bunlar Japon, Alman ve Singapur Çinlileri. Acaba genlerimize mi bakmalıyız diyor. Genetik önemli ama aynı gene sahip dünya çapında başarılı vatandaşlarımızı hangi kefeye koyacağız? Sistem gelirse, tembellik biter bence.
Ankara’dan Cemil Çolak, beş yıl önce üniversiteyi birincilikle bitirmiştim ama motivasyonumu kıran o kadar çok şey var ki diyor. Motivasyon eksikliğini gidermek ancak yaşama yüksek bir hayalle bağlanan ne olacağını gözünde canlandıran ve hedeflerinin peşinde koşan kişilere nasip oluyor. Hedefleri test etmesini öneriyorum.
Sadık KARABIYIK, paylaşmayı bilmiyoruz, en yakınımızdakilerden başlamak üzere etrafımızdakilerle bir sinerji oluşturmuyoruz diyor. Paylaşım ve sinerjiyi arttıracak çözüm önerilerini bekliyorum.
Sevgili dostlar. Farklı bir yazı oldu, farkındayım. Her yazdığınız yazıya bir kılıf uydurdum. Bunun da farkındayım. Ama no’lur siz de şunun farkına varın. Sizin toplamınızdan oluşuyor memleketim. Ve sizin yaptıklarınızın toplamıyla gerçekleşecek kurtuluşumuz. Yoksa kimsenin gelip bizi kurtaracağı yok. Dolayısı ile kendi yaptığınız ve yapılmasında fayda gördüğünüz, size ait çözümlerinizi bekliyorum. Yoksa bu ülkenin kurtuluşu ile ilgili kitaplarda yeteri kadar akademik bilgi var. Biz ise, sizin bilgilerinize, hayatın içinden size ait basit, kolay, anlaşılır örneklere ihtiyaç duyuyoruz. Bekliyoruz…
Not: Ve bir resim. Yorumsuz olarak yollanmış bana. Almanya Milli Partisi (NPD), ve Almanya Halk Birliği (DVU) ile birlikte %’1’in altında oya sahip Cumhuriyetçiler’in son seçimlerde kullandığı bir afişi yollamış. ‘Türkiye’siz bir Avrupa’ Yorumsuz… Ama sanırım bir önceki cümlemden gerekli mesajı çıkarttınız.