<B> Mehin ÖNER</B>
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 07, 2004 00:41
Sakarya’daki tren faciası ve AKP’nin zedelenen imajı, Tamer Karadağlı ‘olayı’, kentli yaşamın alamet-i farikası haline gelen kariyer kavramı ve insan ilişkilerine yansımaları... Bunlar son zamanlarda hemen herkesin ‘masaya yatırdığı’, üstüne mutlaka fikir yürüttüğü, gündemi meşgul eden konular. Biz de bu konuları ‘bir bilen’e danışalım istedik ve Türkiye’de toplum bilimin en önemli isimlerinden Emre Kongar’la söyleştik.
Reşit Emre Kongar 63 yıllık yaşamında yanına kár kalan en önemli değerin insana verdiği önem olduğunu vurguluyor. Doğruları adına yaptığı tercihlerin ve hayattaki duruşunun ardında gururla duran Kongar’ın, ‘Kızlarıma Mektuplar’ ve ‘Babam, Oğlum, Torunum’la binlerce okurun da tanıma fırsatı bulduğu ikiz kızları ve oğlundan bahsederken gözleri parlıyor. Türkiye’nin yaşadığı her türlü soruna rağmen umutlu. Türkiye’nin çağdaşlaşmasında gençlere ve kadınlara olan güveni tam. Genç, ‘gerçekten kariyer sahibi’, başarılı dimağların Türkiye’nin önünü açacağı görüşünde.
EĞİTİM, MEDYA, AİLE
Herkes başarılı bir kariyerin peşinde. Sizce başarılı kariyerin tanımı nedir?
- Kariyerde başarı belli bir konuda uzmanlıktır. Eğer bir insan herhangi bir konuda, ‘bu işi o bilir’ imajını yaratabilmişse yani belli bir uzmanlık alanında başvurulacak kişi mertebesine yükselmişse başarıyı yakalamış demektir. Bu başarı tanımı evrenseldir ancak ne yazık ki Türkiye için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Türkiye’de bugün yozlaşmanın egemenliğini yaşıyoruz. Bu bir iflastır. Bu iflastan sorumlu üç kurum var: Örgün eğitim, medya ve aile. Bu üç kurum bireyin toplumsallaştırılmasından yani sosyalizasyondan sorumlu kurumlar. Kariyer kavramı ve insanların kariyerle ilişkileri de bu üç kurum tarafından belirlenir. Türkiye’de ilköğretim ve lise tamamen iflas etmiş durumda. Hiçbir şey öğretilmiyor. İflas etmiş olan eğitimin yerine de maalesef İmam Hatip eğitimi altında dinci eğitim getirilmeye çalışılıyor. İlköğrenim çocukları Kuran kurslarından geçiriliyor. Bu ideolojik bir sorun değil, eğitim sorunu. Ben işin din meselesinde değilim ama çocukların düşünmesini engelleyici, dogmatik, ezberci bir eğitimle bu çöküntü destekleniyor. Böyle bir eğitim sistemi üzerine ciddi bir kariyer beklememiz mümkün değil.
DYP GÜÇLENECEK
Kamuoyu yoklamaları Erdoğan iktidarına olan güvenin devam ettiğini gösteriyor. Bu güveni neye bağlıyorsunuz? İktidar, hangi boşluğu doldurarak bu güveni kazandı?
- 1980 askeri darbesinden 2002 seçimlerine kadar geçen 22 yıllık dönemde, dinci sağı bağrında barındıran orta sağ iktidar, yolsuzluklardan dolayı çöktü. Toplum orta sağın yozlaşma ve yolsuzluktan dolayı çökmesinden oluşan boşluğu, orta soldaki becerisizliklerden ve liderlik sorunlarından dolayı dolduramadı. Bu boşluğu dinci sağ doldurdu. Bugün orta sağda bazı kıpırdanmalar görüyoruz. Muhtemelen, DYP’nin güçlenerek geliştiğini göreceğiz. Orta solda bir mucize olur da liderlik sorunları çözülürse, o da kendi potansiyeline erişebilir. Türkiye’de orta solun potansiyeli yüzde 35’tir. Yani bugünkü yapı son derece suni. Halk yıllardır şunu görüyor: Banka yolsuzluklarında ihtisaslaşmış iktidarlar gidiyor, mali yolsuzluklarda uzmanlaşmış iktidarlar geliyor. Kariyer konuşuyoruz; kara mizah yapacak olursak, Türkiye’de iktidarların kariyeri banka hortumculuğu, arazi yağmacılığı ve mali yolsuzluk kariyerleri arasındaki tercihler olarak ortaya çıkıyor. Sorun burada.
35 YAŞ SENDROMU
Tamer Karadağlı olayı evlilik kurumunu tartışmaya yatırdı. Bu kurumun temel taşı sayılan monogami ve sadakat kavramlarına bakış açınız nedir?
- Konu evlilik kurumunun felsefi tartışması değil. Türkiye’de yaşanan sorun özellikle erkeklerin neredeyse hepsinin benim gibi örnekler hariç feodal değerlerle büyümesi ve çağdaş kadınları aldatıp ailede yine feodal değerleri egemen kılmak istemeleridir. Bu, sorunuzun temel cevabı ancak bir de şu var: Özellikle kadınlarda baskın olan 35 yaş sendromu denen bir olgu var. 2000’lerde başlayan ve iki kez vuran ekonomik kriz pek çok ileri sektörü vurdu. Birdenbire çok iyi yetişmiş, birkaç dil bilen gerçekten kariyer sahibi bir sürü insan işsiz kaldı. Bunların büyük bir bölümü de kadındı.
Kriz daha çok kadınları mı etkiledi?
Ekonomik krizle demin anlattığım feodal erkek egemen anlayışın tahrip ettiği aile krizi çakışınca bir sürü kadın haksız yere, ‘Bende herhalde bir eksiklik var. Ne evliliğimi ne de işimi yürütebildim’ diye kendini yemeye başladı. Bu bir skandaldır. Burada öne çıkan bir başka sorun da beyin göçü. Nasıl parlak öğrenciler mezun oldukları zaman yurtdışına gidip orada kariyer yapmayı düşünüyorlarsa Türkiye’nin ‘kustuğu’ bu nitelikli insanlar da ya küsüp Bodrum gibi yerlere ya da yurtdışına gidiyorlar. Dolayısıyla gençlikte gördüğümüz beyin göçünün farklı bir versiyonunu şimdi yetişmiş ve orta yaşta olan insanlarda da görmeye başladık. Bu çok tehlikeli bir durum.
Tren faciası AKP için dönüm noktası
Hızlandırılmış tren kazasının toplum üzerindeki etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Türk toplumuna genel olarak erkek ve din egemen feodal ilişkiler hakim. Siyaseti seçmen çoğunluğu belirlediği için siyaset de bu feodal ilişkilerin etkisi altında. Türkiye, dünya ekonomisi ve teknolojisi ile bütünleşiyor. Ancak bu bütünleşme feodal değerlerin baskınlığı nedeniyle sağlıklı yaşanamıyor. Hızlı tren gibi yeniliklerle ilgili karar veren siyasal gücün, dinle desteklenen feodal ilişkilere dayanarak çağdaş teknolojinin ve bilimin gereklerini yerine getirecek işletmeleri götürebilmesi çok zor.
Bu çerçevede hızlı tren kazası AKP iktidarını nasıl etkileyecek?
- Hızlı tren felaketi AKP iktidarının Türkiye’ye uygun bir iktidar olmadığı konusunda bir dönüm noktasıdır. Bu kaza çağdaş dünyanın gerekleriyle, feodal ve dinsel bir siyasal ideolojinin çatışmasının getirdiği bir felakettir. Kazayla birlikte bu feodal siyasal ilişkilerle çağdaş, küresel bir ekonominin yönlendirilemeyeceği ortaya çıkmıştır. Toplumumuz söz konusu feodal değerlerden ötürü unutkan ve okumayan bir toplumdur. Bir yanda artık Türkiye’nin feodal ilişkilerle ve dine dayalı ideolojilerle yönetilemeyeceği gerçeği anlaşılmış olacak ama öbür tarafta AKP iktidarı kendi tabanıyla olan ilişkilerini güçlendirerek daha bir süre gidecektir. Ne olursa olsun hızlandırılmış tren faciası AKP iktidarında bir dönüm noktasıdır.
Karadağlı, toplum vicdanında beraat edecek
Tamer Karadağlı olayıyla kadın ve erkek rolleri ‘bir kez daha’ tartışılmaya başlandı. Sizin değerlendirmeleriniz ne yönde?
- Bu çok şeffaf bir olay aslında. Aynı türban olayı gibi. Türban erkek ve yaşlı egemen feodal kültürün bir tezahürüdür. Kadınlar, kızlar babalarının, ağabeylerinin, eşlerinin ve eşlerinin ailelerinin zoruyla kapanırlar. Sonra da türban savunucusu olurlar. Bunun özgürlükle ilgisi yok. Aynı durum burada da var. Feodal kültürün taşıyıcıları sadece erkekler değil. Kadınlar da erkekler kadar taşıyıcı durumda. Özellikle de anneler çocuklarını erkek egemen kültüre göre yetiştiriyor. Kızlarına, boyun eğmeyi, oğullarına bu kültürün içinde öne çıkmaları için ‘saldırgan’ olmayı öğretiyorlar.
Tamer Karadağlı olayındaki değerlendirmelerin çok önemli bir bölümü feodal kültürün yansıması. ‘Erkek yapar, kadın tahammül eder.’ Bunu kadınlar da erkekler de savunuyor. Birkaç cılız ses ortaya çıkıyor ama o sesler ‘erkek yapıyorsa kadının yapmasına neden izin verilmiyor’ demenin ötesine geçemiyor. Diyelim ki bir erkek karısını bir başka erkekle yakalıyor. Üstelik karısına şantaj yapılıyor. Türk kültüründe ne olur? Arkasında durmayı bir kenara koyun, adam karısını vurur. Bu da feodal kültürün standardı. Göreceksiniz, bu olay da feodal kültür bağlamında çözülecek: Karadağlı toplum vicdanında beraat edecek. Karısı da muhtemelen onu affedecek.