Türkiye’de feminizm Osmanlı’da başladı

Güncelleme Tarihi:

Türkiye’de feminizm Osmanlı’da başladı
Oluşturulma Tarihi: Nisan 02, 2011 00:00

Kadının belleği olmuş bir kurum Kadın Eserleri Kütüphanesi. Nurettin Sözen’in belediye başkanıyken tahsis ettiği Balat’taki bir Bizans yapısında 100 kitapla kurulan Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı tam 21 yaşında. Sadece kadınların yazdığı ya da kadına dair 1 milyon belgelik arşive ulaşan merkezin yeni başkanıysa antropolog ve gazeteci-yazar Nevval Sevindi. Kütüphaneye 20 yıldır emek veren Sevindi’nin başkanlığı 16. kitabı ‘Ruhunu Arayan Aşk’ın çıkışına rastladı. Sevindi’yle Kütüphane Haftası’nda konuştuk

Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı; İngiltere, Fransa, Almanya ve İsviçre gibi Avrupa ülkeleri ve ABD’de çok ciddi yapılanması olan bir kurum. Bu alanda Doğu’daki tek kütüphane. 1990’da aralarında akademisyen ve siyasetbilimcilerin olduğu beş kişi tarafından kuruldu: Şirin Tekeli, Aslı Davaz, Füsun Yaraş, Füsun Akatlı ve Jale Baysal. Maalesef Akatlı ve Baysal’ı kaybettik. 20 yıldır bu gönüllü yapılanmanın içindeyim.
Belge yoksa tarih de yoktur. Tarihi erkeklerin yaptığı; erkeklerin savaşları ve acılarının anlatıldığı algısı içinde kadın belgeleri ciddiye alınmamış, tarih bu açıdan değerlendirilmemiş, kadınların tarihi kaybolmuş. Bu nedenle bu kütüphane dünyada bir başlangıç. Kadın belgelerini ve eserlerini derlemek, kadın tarihini oluşturarak tarihin bu yönünü aydınlatmak gibi bir görevimiz var. Kadın belgelerini bulamazsanız; sanki Kurtuluş Savaşı erkeklerin dünyadaki diğer erkeklerle yaptığı bir savaşmış gibi algılanıyor. Türkiye’de kadınlar sadece Kurtuluş Savaşı’nda değil, çok eskiden beri var. Bizde yargılar bilgi yerine geçiyor. Önceden Osmanlı kadını deyince, kafes ardında çarşafıyla paşa paşa yaşayan dört kadından biri sanılıyordu. Osmanlı’daki nadide kadın eserlerini toplayarak bu konudaki ilk çalışmaları başlattık.

FEMİNİSTİ İLK OSMANLI KADINI KULLANDI

Kadın eserlerinin Latin harfleriyle basımı ve tercümesini yaptık. Bu bir ilkti. Akademisyenlerin kadın eserleri çalışmaları ilk kez gün yüzüne çıktı. Feminist sözcüğünü ilk kullanan Osmanlı kadını. Kendi gazete ve dergilerinde kullanmış, kendilerine böyle demişler. Mesela bu dergilerden birini yazan da çizen de basan da kadın. Eğitimde kadın eşitliği üstüne ciddi çalışmalar yapmışlar. Osmanlı’da pek çok kadın gazetesi ve dergisi çıkarılmış. Dünyadaki ilk kadın partisinin kurucusu ve başkanı Nezihe Muhiddin.
Şimdi 13 bin kitabımız, 1 milyon arşiv belgemiz var. Buraya sığamıyoruz. İki acil konu var: Bir yangın sistemi kurmamız gerek. Bir de kompakt raf sistemi oluşturmak istiyoruz. Çok malzeme var, gösterecek yer yok. İkisi de ciddi maliyet. Yardım talep ediyoruz, sponsor arıyoruz. Bu binayla yan bina ikiz. Orayı Camhane yaptılar. Bize verirlerse çok mutlu oluruz. Yer sorunumuz var. Belediyeden istedik, orayı kadın eserleri müzesi haline getirmeyi planlıyorduk.

CUMHURİYET TARİHİNİN İLKLERİ

2010 kültür başkenti kapsamında ‘İstanbul Kadın, Kadın İstanbul’ çalışması yaptık. İstanbul kadın bir şehirdir; hanım sultanlar adına yaptırılan çeşmeler, camiler, korular ve sebillerle süslenmiştir. Bu yüzden herkesin gözü onda. Cumhuriyetin ilk kadın avukatı Süreyya Ağaoğlu’nunki gibi; cumhuriyetin ilkleri olan kadınların arşivlerine sahibiz. Bunların bir kısmı dünyada da ilk. Çünkü Atatürk, “Cumhuriyeti onlarla kurdum” diyerek cumhuriyetin yüzü olarak kadınları seçmiş, eğitime ve siyasete sokmuştur. Kadınların sosyalleşmesi cumhuriyetle sağlanıyor. Bu ilkleri anlattığımız insanlar heyecanlanıyor; “Demek ki her şeyimiz varmış, salak değilmişiz” diyorlar. Öğrenmemizi engelleyen tek şey kompleks.

KADIN ALEYHİNE TERİMLERİ SİLİYORUZ

Kadına karşı terimlerin yerine başka bir şey konulabilir mi? Bunları siliyor, yerine başka sözcükler koyuyoruz. Çok önemli bir çalışma bu. Bilimde, edebiyatta, dinde var. Antropoloji bölümünü yaptım bu çalışmanın. Mesela ‘şifacı’ kadınlar da diyebilirsiniz ‘büyücü’ de... Kavramlar dizinini kitaplaştırmayı başardık. Finlandiya sponsor oldu. En önemli projemiz sekiz kadın gazetesi ve dergilerinin yeni harflerle basılması. Kuruluşumuzun 20. yılı için yaptığımız bu çalışma büyük bir bilgi hazinesi.
İki yılda bir genel kurul topluyoruz. 28 kurul üyemiz var. Ağırlık akademisyenlerde. Vakıf sürekli denetlenen bir mekanizma. Bizde grup ve listeler olmaz. Çünkü tümüyle gönüllülük üstüne gidiyor, ortada bir bütçe olmadığından kavga da yok. Cebinizden koyuyor, birilerini sponsor yapıyorsunuz. İktidar savaşını gerektiren bir durum yok. Biz bilginin iktidarı için çalışıyoruz. Fatih Belediyesi, İBB, hükümet ya da siyasi partilerden gelen olmadı. Bir tek Ali Müfit Gürtuna geldi. İşin acıklı tarafı; kütüphanemiz yurt dışında çok prestijli; yüksek lisans ve staja gelenler var. Ancak insanlarımız kendi tarihine yabancı. Sponsorlarımız daha çok dış ülkeler.
Kadının haklarını koruma ve sahip çıkma adına gerçek bir feministim. Batıdaki feminizm üç dalga halinde ve birbirinden farklı. İlk dalga işçi hakları ve eğitimde eşitlikle ilgiliydi. Hapse atıldılar, öldürüldüler. 1905’teki kibrit fabrikası grevi kadın işçilerindir. İkinci dalgada “Hiç çocuk doğurmayalım, asla evlenmeyelim sloganı” vardı, bu fikri hiç paylaşmadım. Kadın olmaktan çok memnunum. Üçüncü dalgada da feminizm eşitlik yerine denklik noktasına geldi: “Çocuk doğuralım, kadınlığımızı da yaşayalım. Bunlar çalışmamıza engel değil” diyorlar.

BİR KILAVUZ: RUHUNU ARAYAN AŞK

İlk kitabım da aşk üzerineydi: ‘Aşkın Ölümcül Etkileri’. 16. ve son kitabımın adı da ‘Ruhunu Arayan Aşk-Fırtınalı İlişkilere Kullanma Kılavuzu’. Kadın-erkek ilişkileri sorunlu bir alan. Bu kitapta bireysel öyküler üstünden toplumsal mesajlar verdim. Biraz Amerikan formatı, kılavuz diye de yazdım zaten. İnsanların sorunları var ama taşıyacağı bir merci yok, ne yapacağını bilmiyor, yanlış yaptıkça batıyor. Aşk ruhunu arayacak, çünkü ruhunuz yoksa bedeniniz bir cesettir. Kimliğiniz yoksa duyduğunuz aşk değildir. Batıda pompalandığı gibi cinsel partner arayışı olur bu. Erkeklerin en büyük korkusu evlenmek. Sorumluluk almak istemiyorlar. Binlerce yıllık bir kurumu ‘insan yaşamına uymuyor’ diye dışlamak abes. İnsanlara meseleyi neresinden tutmaları gerektiği konusunda ipuçları veriyorum. Fırtınayı dindirmeyen ama farkına vardıran şeyler var. Sevgi ve aşk bir süreçtir, an değil. Hevesle ilgisi yok aşkın, hayata karşı hissettiğiniz bir şey bu. Güncel örnekleri, anlamayı kolaylaştırmak için koydum. Bir kız, 45 yaş büyük birinin göbeğine ya da kel kafasına aşık olmaz; zenginliğe gider.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!