Türkiye, Britanya’nın çoğundan daha az Müslüman
Güncelleme Tarihi:
Cahit AKYOL/cakyol@hurriyet.com.tr
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 30, 2009 00:00
Türk şaraplarını tadıp, izlenimlerini yansıtmak amacı ile İstanbul’a gelen İngiliz The Financial Times gazetesi şarap eleştirmeni Jancis Robinson, şaraplarımızdan önce Türkiye’yi değerlendirdi. Aynı gazetenin gurme yazarı olan eşi Nicholas Lander ile birlikte ülkemizi ziyaret eden ünlü şarap yazarı, “İstanbul harika, sofistike bir kent. Bu kentte kendimi gece hayatı üzerine feci şekilde donanımsız ve bilgisiz hissettim. İstanbul’da bulunduğum süre içinde gittiğim yerler genellikle Britanya’nın çoğu bölümünden daha az Müslüman görünüyordu” diyor.
Jancis Robinson, The Financial Times’ın ünlü şarap yazarı. Yazdıkları ile şarap sektöründe fırtınalar estiriyor. Övdüğü şarapların satışları tavan yaparken yerdikleri yerlerde sürünüyor. 1984 yılında şarap sektöründe en üst paye olan Master of Wine (usta şarap uzmanı) unvanını kazanıp dünya üzerindeki 275 kişi arasına girdi. Kendisi aynı zamanda Kraliçe 2’nci Elizabeth’in şarap mahzeninin danışmanı.
Türkiye’de şarap kültürü ile yayınlar yapan ve eğitimler veren Veritas adlı şirketin sahibi Prof. Dr Yunus Emre Kocabaşoğlu’nun daveti üzerine ülkemize geldi ve eşiyle birlikte 4 gün geçirdi. Robinson’un eşi, kendisiyle aynı gazetede “Restaurant Insider” adlı köşeyi yazan gurme Nicholas Lander.
Yemeklerimizi yediler şaraplarımızı içtiler, üzüm bağlarımızı ve şarap fabrikalarımızı gezdiler. Şarap ile gastronomi üzerine binlerce makaleleri bulunan ünlü çifti ağırlamak için de ünlü restoranlar ve şarap üreticileri heyecan içinde kaldı. Kazasız belasız ülkemizden ayrıldılar. Şimdi şaraplarımız ve yemeklerimiz hakkında ne yazacakları merak konusu. Yorumlarını sorduk açıklamak istemediler. Üstü kapalı geçtiler. “Bunları gerekirse kendi köşelerimizde yazacağız” dediler.
Nicholas Lander, Türk mutfağı ile ilk kez tanışıyordu. Türk mutfağından etkilendiğini, en sevdiği noktanın ise yemeklerde fazla limon kullanımı olduğunu, Avrupalı şeflerin limonu daha yeni keşfettiğini söyledi.
BAZI ŞARAPLARINIZ DÜNYA ÇAPINDA OLABİLİR
Yazdığı şarap eleştirileri ile dünya şarap pazarını ciddi olarak etkileyen Jancis Robinson, “Türkiye’de bulunduğum süreyi yeni nesil şaraplarla geçirdim. Gelirken şaraplarınız konusunda hiç umutlu değildim. Çünkü 38 yıl önce Türkiye’ye gelmiş ve şaraplarınızı tatmıştım. Geçmişte tattıklarıma dayanarak bu kez de ümidim yoktu. Bazıları çok kötüydü. Bazılarını ise çok iyi buldum. Hatta dünya klasmanına çıkacak şaraplar yapacağınıza ikna oldum” diyor.
TÜRK ŞARAPÇILIĞININ KURTULUŞU YERLİ ÜZÜMLERDE
Dışarıdan gelen bir yabancı olarak, özellikle Türkiye’nin özendirici çeşitlilikteki yerli üzümleri ile ilgilendim. Ama yerel pazar sanki yabancı kökenli üzümlere yönelmiş. Cabernet, Merlot, Şiraz ve Chardonnay’ye takılmış durumda. Yabancı üzümlerin esirleri olunmuş sanki. Kendi üzümlerinizi ön plana çıkartmalısınız. Türk şarapçılığının kurtuluşu Türk üzümlerinde. Kalecik karası ve öküzgözü cinsi üzümlerden yapılan bazı şaraplarınızı çok beğendim. İhracat yapmak istiyorsanız başka ülkenin üzümleri ile olmaz. Amerikalılar, kökeni belli geçmişten gelen yeni üzümler arıyor. İngilizler gibi cimri olmadıklarından ABD sizler için iyi pazar olabilir.
TÜRKİYE DEĞİŞMİŞ KİMSE POPOMU ÇİMDİKLEMEDİ
Oxford Üniversitesi’nde matematik ve felsefe eğitimi alırken, sanırım 1971’in yaz aylarında Türkiye’yi ziyaret ettim. Bir arkadaşımla Doğu Avrupa’yı dolaşmaya çıkmıştık. Türkiye’de bir hafta kaldık. İstanbul ve Efes’i gezdik. Aradan geçen yıllarda Türkiye’yi çok gelişmiş, daha temiz, daha parlatılmış buldum. Bu arada ilk gelişimde olduğu gibi kimse popomu çimdiklemedi. Ama ben de yaşlandım sanırım.
Türkiye’de şarap kültürü ile yayınlar yapan ve eğitimler veren Veritas adlı şirketin sahibi Prof. Dr Yunus Emre Kocabaşoğlu’nun daveti üzerine ülkemize geldi ve eşiyle birlikte 4 gün geçirdi. Robinson’un eşi, kendisiyle aynı gazetede “Restaurant Insider” adlı köşeyi yazan gurme Nicholas Lander.
Yemeklerimizi yediler şaraplarımızı içtiler, üzüm bağlarımızı ve şarap fabrikalarımızı gezdiler. Şarap ile gastronomi üzerine binlerce makaleleri bulunan ünlü çifti ağırlamak için de ünlü restoranlar ve şarap üreticileri heyecan içinde kaldı. Kazasız belasız ülkemizden ayrıldılar. Şimdi şaraplarımız ve yemeklerimiz hakkında ne yazacakları merak konusu. Yorumlarını sorduk açıklamak istemediler. Üstü kapalı geçtiler. “Bunları gerekirse kendi köşelerimizde yazacağız” dediler.
Nicholas Lander, Türk mutfağı ile ilk kez tanışıyordu. Türk mutfağından etkilendiğini, en sevdiği noktanın ise yemeklerde fazla limon kullanımı olduğunu, Avrupalı şeflerin limonu daha yeni keşfettiğini söyledi.
BAZI ŞARAPLARINIZ DÜNYA ÇAPINDA OLABİLİR
Yazdığı şarap eleştirileri ile dünya şarap pazarını ciddi olarak etkileyen Jancis Robinson, “Türkiye’de bulunduğum süreyi yeni nesil şaraplarla geçirdim. Gelirken şaraplarınız konusunda hiç umutlu değildim. Çünkü 38 yıl önce Türkiye’ye gelmiş ve şaraplarınızı tatmıştım. Geçmişte tattıklarıma dayanarak bu kez de ümidim yoktu. Bazıları çok kötüydü. Bazılarını ise çok iyi buldum. Hatta dünya klasmanına çıkacak şaraplar yapacağınıza ikna oldum” diyor.
TÜRK ŞARAPÇILIĞININ KURTULUŞU YERLİ ÜZÜMLERDE
Dışarıdan gelen bir yabancı olarak, özellikle Türkiye’nin özendirici çeşitlilikteki yerli üzümleri ile ilgilendim. Ama yerel pazar sanki yabancı kökenli üzümlere yönelmiş. Cabernet, Merlot, Şiraz ve Chardonnay’ye takılmış durumda. Yabancı üzümlerin esirleri olunmuş sanki. Kendi üzümlerinizi ön plana çıkartmalısınız. Türk şarapçılığının kurtuluşu Türk üzümlerinde. Kalecik karası ve öküzgözü cinsi üzümlerden yapılan bazı şaraplarınızı çok beğendim. İhracat yapmak istiyorsanız başka ülkenin üzümleri ile olmaz. Amerikalılar, kökeni belli geçmişten gelen yeni üzümler arıyor. İngilizler gibi cimri olmadıklarından ABD sizler için iyi pazar olabilir.
TÜRKİYE DEĞİŞMİŞ KİMSE POPOMU ÇİMDİKLEMEDİ
Oxford Üniversitesi’nde matematik ve felsefe eğitimi alırken, sanırım 1971’in yaz aylarında Türkiye’yi ziyaret ettim. Bir arkadaşımla Doğu Avrupa’yı dolaşmaya çıkmıştık. Türkiye’de bir hafta kaldık. İstanbul ve Efes’i gezdik. Aradan geçen yıllarda Türkiye’yi çok gelişmiş, daha temiz, daha parlatılmış buldum. Bu arada ilk gelişimde olduğu gibi kimse popomu çimdiklemedi. Ama ben de yaşlandım sanırım.