Güncelleme Tarihi:
Nazenin Tokuşoğlu'nun, Popi Sakirakis ile yaptığı röportaj:
Popi Sakirakis, hayalindeki hayatı yaşayamamış bir Rum; 1956’da daha küçücükken doğduğu topraklardan, İstanbul’dan ayrılan, ömrü “artık burası senin ülken” dedikleri ama tamamen yabancı olduğu Yunanistan’a alışmakla geçen. Tabii bir daha hiç dönmediği Türkiye de kelime konuşmadığı Türkçe de 50 yıl içinde hafızasından silinmiş gitmiş. Bu arada kötü bir evlilik, hayat mücadelesi derken hırpaladığı beyni, ondan ‘anevrizma’ yoluyla fena intikam almaya karar vermiş. Ama ameliyattan sonra doktorları dumur eden bir şey olmuş. Popi anadili gibi Türkçe konuşmaya başlamış. Daha ilginci Yunanca konuşulduğunda da boş boş bakıyormuş. Sakirakis’i Atina’da buldum. Bu ilginç hikâyeyi kendi ağzından Türkçe, İngilizce ve Yunanca dinledim.
Hikâyenin Türkiye kısmından, yani en başından başlayalım...
1941’de İstanbul’da, Beyoğlu’ndaki Alman Hastanesi’nde doğmuşum. Üç yaşına kadar yine Beyoğlu civarında, Tarlabaşı’nda yaşadık. Anneannem ölünce Cihangir semtine taşındık. Babam Vasili inşaat teknisyeniydi. Ama mimarlardan bile yetenekliydi. Mimarlara sadece mühür bastırtırdı. 1952’de Türkiye’de gayrimüslim azınlıklarla ilgili bazı sorunlar çıkınca Yeşilköy’e taşındık. “Burası daha huzurlu ve güvenli” dedi babam. Sadece arada sırada 15-20 kişilik gruplar “Kıbrıs Türktür” diye bağırıyordu o kadar. Asıl olaylar Taksim’de çıkıyordu. Ama yine de Cihangir’den ayrıldığımıza çok üzülmüştüm. Meğer asıl üzüntülü dönem üç yıl sonra başlayacakmış. 6-7 Eylül olaylarından sonra babam işlerin daha da büyüyeceğini, Selanik’teki teyzemlerin yanına
taşınmanın doğru olacağını söyledi.
O yolculuğu hatırlıyor musunuz?
Selanik’e gitmeyi hiç istemiyordum. Yolculuk için trene bindiğimizde başımı cama yaslayıp ağladığımı hatırlıyorum. Bir de “Neden gidiyoruz” sorusuna annemle babamın verdiği saçma cevapları. Tam Selanik’e alışmıştım ki bu sefer de ertesi yıl sonra babam daha iyi bir iş bulunca Atina’ya taşındık.
YUNANCA’YI UNUTTUM TÜRKÇE KONUŞTUM
Ne zaman evlendiniz?
1967’de evlendim, 1969’da boşandım. İki çocukla yaşam mücadelesi başladı bu defa. İyi bir grafiker olduğum için maddi sıkıntı çekmedik. Ancak, bu süreçte ne kadar yıprandığımı fark etmemişim. Acısı yıllar sonra çıktı, 2001’de. Bir gün evde çocuklara yemek hazırlıyordum. Bir anda başıma korkunç bir ağrı girdi. Kanepeye bıraktım kendimi. Ama ağrı geçecek gibi değildi. Giderek daha kötü
oluyordum. Komşumu aradım. Apar topar hastaneye götürdüler. Acilen ameliyata aldılar.
Neyiniz varmış peki?
Beynimde bir anevrizma varmış. Kanayan damar baloncuğu ameliyat edildi. O
kadar şanslıydım ki! Ameliyat sırasında bir damar patlamış. Evde patlasa büyük ihtimalle ölmüştüm. Ameliyattan sonra birkaç gün yoğun bakımda kaldım. Kendime geldiğimde bir ışık demeti hatırlıyorum başımdan girip ayaklarımdan çıkan. Hastane odasına birileri girip çıkıyordu. Ama hiçbirini
tanımıyorum. “Oğlun” diyorlar. Garip bir dil konuşuyor. Gelinim, arkadaşlarım, hepsi o anlamadığım dili konuşuyor.
Yunanca’yı mı hatırlamıyordunuz?
Aynen öyle. İlerleyen saatlerde nihayet yüzünü tanıdığım biri girdi içeri. Kardeşim Yorgo’ydu bu. Ona sarılıp Türkçe konuşmaya başladım, Tıpkı 50 yıl önce yaptığımız gibi. Kardeşim garip garip bakıyordu, çünkü Türkçe tek kelime hatırlamıyordu. İstanbul’dan ayrıldığımızda 10 yaşındaydı, unutmuş olması
doğal tabii. Bana gelince, hastane yatağında anadilim gibi Türkçe konuşuyordum. Onun neden konuşmadığını da algılayamıyordum.
Allah Allah... Peki bu durum ne kadar sürdü?
Bir yıl böyle devam etti. Uzaylı gibi dolaştım sokaklarda. Sonra zamanla Yunanca’yı hatırladıkça Türkçem bozulmaya başladı. Ama ameliyat öncesindeki gibi de olmadı, yani derdimi anlatacak kadar Türkçem kaldı gördüğün gibi.
İSTİKLAL CADDESİ’NDE GÖZLERİM DOLDU
Ben de bir yaşıma daha girdim. İstanbul’a gittiniz mi ameliyattan sonra?
Tabii gittim. Birileriyle Türkçe konuşmak istedim. Çünkü Atina’da pek Türkçe konuşamıyordum. İstanbul’da, sadece birkaç yıl okuyabildiğim Zapyon Lisesi’nden arkadaşlarla buluştum. Türkçeme inanamadılar. Onlarla yine buluşacağız ama Türkçem aynı seviyede olmayacak tabii.
Peki 60 yıl sonra İstanbul’da neleri değişmiş buldunuz?
İstiklal Caddesi’ne gittim. Kaybolmamak için ikişerli ikişerli yürüdüğümüz günler geldi aklıma. Gözlerim doldu. Ama şimdi ikişerli yürüsek bile kayboluruz. O ne kalabalık öyle! Çocukluğumda çok kaliteli ayakkabıcılar, mağazalar, pastaneler vardı, hepsi kapanmış. Bir tek Hacı Abdullah Lokantası duruyordu anılarımda kalan. Orada bir güzel karnımı doyurdum. Tarlabaşı’nın şimdiki haline ise çok üzüldüm.
KINALIADA'YI HİÇ UNUTAMIYORUM
Çocukluğumun İstanbul’undan, Türkiye’sinden aklımda kalan bir sürü şey var. Kınalıada’da 1800’lü yıllardan kalma üç katlı, çok güzel bir evimiz vardı. Yazları Yunanistan’dan eşimiz dostumuz gelirdi. Tabii evlerde şebeke suyu yok o zamanlar. Uzunca boylu, pompacı genç bir adam hatırlıyorum. Pencerede onun gelmesini beklerdik. Bir de komşunun eşeğini beslerdik. Acıktığında burnuyla pencereye vururdu. Babam, bizi her pazar mutlaka değişik bir yere götürürdü. En sevdiğim yer Uludağ idi. Yolda durup kimsenin basmadığı yerlerde karlar üstünde zıplamak.
Popi Hanım’ınki çok ekstrem bir örnek Medical Park Bahçelievler Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Gülten Özdemir, Popi Sakirakis’in ameliyat olduktan sonra birden bire nasıl Türkçe konuşmaya başladığını tıbbi olarak yorumladı... Anevrizma yüz binde dört civarında rastlanan çok ciddi bir beyin kanamasıdır. Hastaların ancak yüzde 50’si hastaneye ulaşıp yaşamını sürdürebilir. Gerekli tetkik ve anjiyografi yapıldıktan sonra kanayan damar baloncuğu bir beyin ameliyatı ile kapatılır, böylece kanama riski ortadan kaldırılır. Anevrizma, Popi Sakirakis’in epizodik belleğini etkilemiş. Bu yakın dönem bellektir. Beyinde orta temporal lob ve frontal lobla ilişkilidir. Bu bölge hasar gördüğünde yeni öğrenilen bilgiler unutulur, geçmişe ait bilgiler korunur. Yunanca’yı unutup Türkçe konuşması beyinin sol tarafındaki konuşma merkezlerinin etkilendiğini gösterir. Aslında konuşma merkezi hasarlarında genellikle sonradan öğrenilen dil hatırlanır. Bu hikâyede ekstrem olan; hastanın neredeyse 50 yıl önce konuştuğu bir dili hatırlaması..