Güncelleme Tarihi:
Albümünüz çıkalı epey oldu... Özellikle caz müzik sevenler dinlerken mest olmuşlardır.
- Teşekkürler... Evet, yeni albümüm “Yaşayan Çınar”da 19 parça bulunuyor. Ama asıl ilginç olan, tüm albümü iki saat gibi rekor bir sürede kaydettim. Guinnes rekorlar kitabına girmeye namzetim.
Bu albümle sanat yaşamınızın 60’ıncı yılını kutluyormuşsunuz. Yorulmadınız mı artık sahnede olmaktan?
- Asla... Bunca yıldır sahnedeyim, ölene kadar da inmeyi düşünmüyorum.
Yaşınızın ilerlemesine rağmen nasıl bu kadar dinç kalabiliyorsunuz?
- Her gün iki saat Malazgirt Marşı’yla spor yaparım ben...
Peki emeğinizin, bu müzik aşkının maddi açıdan karşılığını aldınız mı?
- Şöyle söyleyeyim, evimdeki Stainway piyano, ilk aldığım zamanlarda üç yalı değerindeydi. Yani satmış olsam şimdi çok zengin olabilirdim. Ama o kadar çok öğrenci yetiştirdi ki o piyano, kaybettiğim para umurumda bile değil.
Sanat hayatınız boyunca Ajda Pekkan, Emel Sayın, Cem Karaca ve Eartha Kitt gibi birçok önemli sanatçıyı müzik dünyasına kazandırdınız. Peki o ışığı görmediğiniz için kapıdan çevirdiğiniz ünlü olmadı mı hiç?
- Oldu... Türkan şoray yanıma geldiğinde “Sende ses yok, çalışamayız” demiştim. Küstü, tam üç ay konuşmadı benimle.
BU ÜLKE BİRAZ DA BANA AĞLASIN
Cem Karaca ile de yakın dosttunuz...
- Evet... Cem Karaca’nın bir vasiyeti vardı, o vasiyet nedeniyle cenazesi kaldırılırken alkışlatmadım. Ondan önce gidersem o da benim cenazemi alkışlatmayacaktı, öyle anlaşmıştık.
Neden?
- Müslümanlıkta ölü alkışlanmaz. Sanatçı bile olsa... Bu bana çok sahte geliyor.
Dolu dolu geçmiş upuzun bir hayatınız var. “Benim hayatım roman olur” demiyor musunuz?
- Oldu zaten... Sami Coşkun “Sanatta ve Siyasette ılham Gencer” adıyla bir kitap yayınladı. Bu kitabın dizisi çekilse “Aşk-ı Memnu” falan kalmaz ortada. Bu ülkede ağlayacak çok şey var, benim için de ağlasınlar!
Dünyaca ünlü bir Gencer daha var; iki yıl önce Milano’da hayatını kaybeden opera sanatçısı Leyla Gencer...
- Leyla Gencer, benim amcamın oğluyla evliydi. Türkiye’de onu takdir etmediler, bu yüzden ıtalya’ya gitti. ıtalya’da da Maria Callas’ı ondan üstün gördükleri için küstü. Yine de kendini oralarda yaktırıp küllerini Boğaz’a savurttu.
HER 10 KASIM’DA TAKSİM’DEYİM
Siz müziğiniz kadar politik söylemlerinizle de dikkat çekiyorsunuz. Çoğu sanatçının aksine siyasi görüşünüzü açıklamaktan çekinmiyorsunuz...
- Öyle... Önümüzdeki seçimlerde İstanbul ikinci bölgeden aday olacağım. MHP’den gireceğim, kabul etmezlerse bağımsız girecek, kısmet olursa en yaşlı üye olarak mecliste yer alacağım.
Bozkurt sembolüne de çok bağlısınız...
- Evet ama Bozkurt Türklüğün sembolüdür; ülkücülerin sembolü üç hilaldir. Aynı zamanda kurt bir hayvanat bahçesinde barınamayacak tek hayvandır, çünkü özgürlüğüne düşkündür.
10 Kasım’larda da aksatmadığınız bir göreviniz de varmış...
- Her 10 Kasım’da Taksim’de korsan gösteri yapıyorum. Sesimi ancak böyle duyuruyorum.
BARIŞ MANÇO APOLİTİK DEĞİLDİ
Doğukan Manço çıkıp “Babam apolitikti” dedi. Barış (Manço) benim öğrencim. Bana babası getirdi ilk... Ve benim bile onunkiler gibi ülkücü bıyığım yok. O çocuk gitti, 75 ülkeyi fethetti. Her ülkede Türk bayrağını dalgalandırdı.
YILMAZ YA DA AHMET GİBİ OLABİLİRDİM
“Çakaralmaz Aptal Hafiye” diye bir film çekiyorduk. O film Allah’tan yarım kaldı. Eğer bitseydi bugün ya Yılmaz Güney ya Ahmet Kaya gibi olacaktım.