Oluşturulma Tarihi: Haziran 25, 2005 00:00
Org. Büyükanıt, Atina gezisi sonrasında Yunan Kara Kuvvetleri komutanına “tarih yazıyoruz” demiş. Doğrudur. Hele, iki komutan ortamı yumuşatıcı yeni adımlar atsalar, durum daha da farklı olur.Kara Kuvvetleri komutanı Org.Büyükanıt, Atina’da son derece ilginç bir gezi yaptı. Şu sıralarda Yunan medyasına bakacak olursanız, Türk Hava Kuvvetleri Akropolis’i bombalamaya hazırlanıyor.(!) İşte böyle bir ortamda Türk Kara Kuvvetleri komutanı ile Yunanlı meslekdaşının bir araya gelebilmeleri çok manidardır. Son derece önemli bir adımdır.Eğer iki komutan aralarında bir güven havası yaratabilmişlerse, siyasilerin yapacakları birçok açıklamadan daha etkili olurlar. Yunan kamuoyundaki gereksiz gerilim çok daha kolaylıkla yatıştırılabilir.Bende, asıl barışın askerler arasında güven arttıkça perçinleşebileceğine inanıyorum. Eğer Yunanlı komutan, Türk komutanın olaylara nasıl yaklaştığını, Türk komutan Yunanlı meslekdaşının hangi noktalarda duyarlı olduğunu anlarsa, iki ülke arasında gerilim kolaylıkla azaltılabilir.Ege’de ne zaman bulutlar artıyor? Bir balıkçı gemisinin Kardak’a yaklaşması, kuşkulanan Türk güvenlik botunun sahaya girmesi, onu gören Yunan hücumbotunun haraketlenmesiyle birden bire incir çekirdeğini doldurmayan olaylar çıkıveriyor.Or. Büyükanıt, Atina’ya gitmekle çok doğru bir adım attı. Eski Deniz Kuvvetleri komutanı Salim Dervişoğlu’nun başlattığı bu diyalog Ege’yi rahatlatacaktır.* * *“BEN DEMİŞTİM” DİYEBİLME UĞRUNA...Sırf “Ben dememiş miydim?” diye övünme pahasına neler yapıyoruz, ilerde çok pişman olacağımızı bilmemize rağmen ne kadar yanlış sözler sarfediyoruz değil mi?Sizleri pek bilemem, ancak bütün hayatım boyunca toplumdaki bu tutkuyu izledim. Bir dönemler bende aynı hastalığa tutulmuştum. Sonradan yıllar içinde değiştim.Nasıl anlatayım bilmem ki, bu öyle bir alışkanlık ki, özellikle gençken veya ileri yaşlarda “Ben dememiş miydim?” diye söze başlamak size adeta bir başkalık veriyormuş gibi gelir. Pek bir şey bilmeseniz dahi, sırf bu sözü söyleyebilmek için, olmadık yaklaşımlar sergiliersiniz.Bunları AB-Türkiye ilişkilerini sürekli kötümser şekilde yorumlayanları, sürekli Türkiye’nin tam üye olamayacağını söyleyenleri düşünerek yazıyorum.Haifi bir gülümseme ve omuz silkmeden sonra, “boş yere uğraşıyorsunuz kandeşim, Türkiye’yi almayacaklar!” cümlesi gelir. Sanki kendi başka bir ülkede oturuyormuş, sanki tam üyelikten yararlanmayacakmış gibi konuşur.Neden biliyor musunuz?Sırf kendinin daha akıllı, daha bilgili olduğunu gösterebilmek için... Ne kadar basit, ne kadar ucuz bir yaklaşım... “Ben demiştim”ciler, birgün gelecek, söylediklerinizden utanacaksınız...SOROS SİZİ NEDEN KORKUTUYOR?George Soros’un TESEV’e 400 bin dolarlık fon ayırıp, Avrupa Birliği ile ilişkilere katkıda bulunmaları için “akil adamlar” projesini canlandırmasına yardım etmek istiyor. Hatırlayacaksınız, 17 aralık doruğu öncesinde yine aynı Soros, TESEV ve kendi vakfı ile (Açık Toplum Enstitüsü) birlikte akil adamlar komisyonu kurulmasına maddi destek sağlamış ve bu grup Türkiye’ye büyük katkıda bulunmuştu. Raporar yayınlamış, toplantılarda konuşmuş, basın toplantılarında Türkiye’yi arsanlar gibi savunmuşlardı. Ben, yaptıklarına bizzat tanıklık ettim. Şimdi aynı fikir, farklı şekilde uygulanacak.Aman efendim, bir kıyamettir koptu.Hem de akıllı fikirli kişilerden. “Bu Soros acaba bizim Sivil Toplum Örgütlerine neden böyle sempati duyuyor?” sorularından başlayıp, “Bayram değil, seyran değil, eniştem neden beni öptü?” şeklindeki kompleksli yaklaşımlara kadar bir gürültüdür gidiyor.Komik...Neden bu kadar güvensiz bir kuşak yetiştirdik?Neden böylesine kompleksliyiz?Hem de, herşeyi çok iyi bildiğine inanılan veya kendini öyle tanıtmış olanlarımız böyle tepki gösterince, insan daha da üzülüyor.BİZ SORARSAK KOMUTAN DA YANITLARZaman zaman, ben de dahil olmak üzere, bazılarımız Komutanlarımızın siyasi demeçler vermelerini, sık sık görüş açıklamalarını eleştiririz. Ben, TSK’yı bir Silahlı Toplum Örgütü veya bir Siyasi parti gibi görmem. Bence TSK bu ülkenin en önemli kuruluşudur ve değeri (içerde ve dışarda) giderek artmaktadır. Bundan dolayı, siyasete bulaşmasına hep karşı çıkarım. Ancak Komuntaların siyasete özellikle karıştıkları iddialarına da karşı çıkarım. Zira, genelde Komutanlarımızı biz siviller politikaya iteriz.Kimimiz “Paşam devlet elden gidiyor, neredesiniz?” diye haykırdı ve üç darbe yaptırttı. Kimimiz, bilinçli şekilde Komutanları kışkırtıp tepki göstermeye zorladı. Seçilemeyen politikacı, emekli olunca gücünü kaybeden bürokratlar ve medya gözünü hep TSK’ya dikti.Çok tipik bir örneğini iki hafta önce yaşadık.
Atatürk Üniversitesindeki başörtüsü olayı ve AB Büyükelçilerinin Güneydoğu eleştirileri, medya’nın mikrofonları hemen askere çevirmesiyle sonuçlandı.- Paşam, ne diyorsunzu bu işe?Paşa yanıtlasa bir türlü, yanıtlamasa başka türlü yorumlanacağı için, kısa bir açıklama yapıyor. Ertesi gün bakıyoruz gazetelerde manşet : “AB’ye yanıtı 2 inci Başkan verdi...” veya “Kara kuvvetleri komunatı da tepki gösterdi”.Neden bunu yapıyoruz?Acaba medya’da, kendi açısından duyarlık gösteremez mi?Herşeyi hep karşıdan mı beklemeliyiz?Mikrofonu paşa’nın burnuna sokup, zorla demeç alıp sonradan !”Siyasi demeç veriyorlar!” diye eleştirmek haksızlık değil mi?Komutanlar dikkat etmeliler, ancak bizler de sorumluluğumuzu bilmeliyiz.YUNAN ADALARI VİZEYİ KOLAYLAŞTIRSINYunan basınında son haftalarda ağlamaklı yazılar yayınlanıyor. Adalarda turizm giderek geriliyor, turist sayısı azalıyormuş. Gerekçe olarakta, Türk kıyılarında fiyatların çok daha ucuz olması gösteriliyor. Doğrudur. Yunanistan, euro’ya geçtiğinden bu yana çok pahalandı. Bu pahalılıkta, tabii ki fırsattan istifade eden açıkgöz esnafında payı büyük. Ancak, Yunanlı dostlarımız adalarındaki durumu düzeltebilmek için de hiçbir şey yapmıyorlar. Hala, Türk sahillerinden kalkıp iki günlüğüne ada turu yapmak isteyen tekneleri kovalıyorlar. Oysa, hem Türk hem de yabancı turistler değişiklik arıyorlar. Ceplerindeki parayla karşıya geçip eğlenmek, farklı bir müzik dinleyip, farklı bir
yemek istiyorlar. Yunanistan ise, AB’nin Schengen vize yönetmeliğini ileri sürüp son derece sıkı bir engelleme kampanyası gerçekleştiriyor. Oysa kolaylık gösterebilirler. Bu da ağlamak yerine daha etkin bir önlem olur...BİR BAHÇE ÜÇ OKUL...Diyarbakır Milli Eğitim Müdürü Mustafa Tekdemir’den bir e-mail aldım. Diyarbakır’da “Bir Bahçe, 3 Okul” başlıklı yazımdaki bazı bilgilerin yanlış olduğunu iddia ediyor. Ben, Hantepe Eğitim Şehitleri İlköğretim okulunun bir binasının lise olarak açılmasını eleştirmiş, “ilkokul öğrencileri ile lise öğrencileri aynı bahçede nasıl birlikte oynarlar” demiştim. Tekdemir, bahçenin bölüneceğini ve öğrencilerin aynı bahçeyi paylaşmayacaklarını anlatmış.Tekdemir, sınıf mevcutlarının 70-80’lere çıkmayacağını yazmış. Geçen yıl bu okulda 4 derslik öğrenci yetersizliğinden dolayı kullanılmamış. Diyarbakır Milli Eğitim Müdürü, şehirlerinde okul arsası bulmanın en büyük sorunlardan birisi olduğunu söylüyor. Ve diyor ki, “Keşke arazi bulmak o kadar kolay olsa da okullarımızın çok daha geniş bahçeleri olsa” Diyarbakır’da okur-yazar kadın oranı yüzde 59.5, erkek oranı 87.6... Diyarbakır’da derslikler öğrencisizlikten kullanılmıyor... Diyarbakır’da hala araya duvarlar örülüyor, bir bahçeye 3 okul yapılıyor... Anlaşılan Diyarbakır’da önce kafaları değiştirmek, sonra okul arsası aramak gerekiyor... HAYDARPAŞA YAŞAMALIHaydarpaşa garının 2009 yılından sonra tren trafiğine kapanacağı ve yerine Uluslararası kültür-sanat-kongre-turizm ve ticaret merkezi oluşturulacağı açıklandı.Aman efendim bir kıyakettir koptu.Protesto eden grupların tepkilerini çok iyi anlıyorum. Haydarpaşa gibi tarihi bir binanın, zevksiz bir süpermarket’e dönüştürülmesine hepimiz karşı çıkarız. Ancak ,daha ne olacağını görmeden, projeyi izlemeden böylesine büyük bir tepki, doğrusu bize abartılı geldi.Haydarpaşa garını içi boş ölü bir bina halinde tutmamalıyız. Orada insanlar yaşamalı, girip çıkmalı. Özellikle bizim kuşaklarımızın Haydarpaşa ile ilgili öylesine renkli anıları vardır ki, bu binanın yok edilmesine kimsenin gönlü razı olmaz.(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)
button